"Bağırmasana!" dişlerimin arasında konuşarak Haewon'un ağzını elimle kapattım.O ise edepsizce gülmeye devam etmişti.
"Jungkook'dan gözlerini ayıramadın ondan hoşlandın değil mi?"abartılı bir şekilde gülerek omzuma vuruyordu.Sonunda dayanamadım karnına dirseğimi geçirerek onu kendimden uzaklaştırdım.
"O bir erkek saçmalama daha fazla,kafanda kuruyorsun." Yalan,kafasında falan kurmuyordu.Jungkook ile görüşeli 2 gün olmuştu ve sürekli zihnimden dolanıyor olması ürkütücüydü.Bir erkeğin yüzüne bakarken böylesine sarhoş olacağımı hiç düşünmezdim.
"Ne alakası var Taehyung aşk aşktır, böylesine güzel bir duygunun cinsiyeti mi olurmuş?" Haklıydı ve bunu biliyordum,sadece onu ve kendimi geçiştirmek için bahaneler sunuyordum.Küçüklüğümden beri dinime bağlı biri olarak yetiştirilmiştim;kilise ayinlerini kaçırmaz,sürekli dua eder ve tanrıdan af dilerdim.Evet,Belki dinime uymayan şeyler yapacağım,büyük günahlar işleyeceğim,ibadetleri hayatıma katamayacağim ama bunlar tanrıya inanmadığımı ya da onu sevmediğimi göstermezdi.İnanmanın sevgiyle başladığı öğretilirdi bize.Sebepler olduğu için değil sevdiğimiz için inanır inandığımız taktirde ise kendimize sebepler verirdik.
Sustum,hiçbir şey söylemeden yere bakarak yürümeye devam ettim.Okul çıkışları her zaman gittiğimiz ağaç kovuğunun oraya geldiğimizde kavuğun arasındaki resim malzelerimi alarak fırçaları önüme hazırladım.Haewon ise sessizliğimden yararlanarak yine saçma sapan hikayeler anlatmaya başlamıştı.Fırçayı suya batırarak ıslattım ve boyayla karıştırarak çizmeye başladım bir yandanda Haewon'un sesi kulaklarımı çınlatıyordu,sadece biraz sessizliğe ihtiyacım vardı ama asla susmuyordu.Anlattığı hikaye bir süre sonra ilgimi çekmeye başlayınca onu dikkatle dinledim.
"Prensin tahta geçene kadar yüzünün halka tanıtılması yasakmış.Kraliyet ailesinin birlikte çekindikleri fotoğraflarda her zaman yüzü bulurlanarak gösterilirmiş.Prens yüzünün bilinmemesinin verdiği fırsatla halk arasında sanki onlardan biriymiş gibi gezer dolaşırmış dilediği gibi.Sonra bir gün karşısına bir kız çıkmış çılgın ve eğlenceli biriymiş aynı zamanda bir o kadarda güzelmiş.Rüzgarda savrulan uzun kumral saçlarını örer kafasına çiçeklerle süslediği bir şapka geçirirmiş."
Sözünü kestiğimde özür dileyerek konuştum.
"Sonu kötü mü peki?"Bir süre bekledi ve etrafı izledi.Cevap vermek yerine dudaklarını 'bilmem' der gibi büzdü."Prens onunla arkadaş olmuş ailesiyle ve ondan bir kaç yaş büyük olan abisi ile tanışmış.Sürekli ormanda buluşur,abiside dahil üçü birlikte zaman geçirirlermiş.Prens zamanla kızı görmek için onun yanına gitmediğini farketmiş.Kendine anlam verememiş,aptal kalbini suçlamaya başlamış lakin kızın abisi ile aynı ortamda bulunmak bile kalbinin 500 metrelik bir parkurda koşmuş gibi hızlanmasına sebebiyet verirken kendini kabullenmesi zaman almış,oldukça uzun bir zaman almış.Sonunda Prensin tahta geçecegi vakit geldiğinde onu bir daha göremeyecek olmanın üzüntüsüyle içi içini yerken duygularını ona bahsetmek istemiş ilk ve son kez."
Merakla gözlerimi açarak baktım."Duygularını ona itiraf etmiş mi peki?" Onun prens olduğunu bilmiyorlardı sanırım ve prensin yüzü halka gösterildiğinde çok büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaklardı çünkü başından beri onlara yalan söylüyordu.
Hoewon kafasını iki yana sallayarak beni reddetti."Hayır itiraf edememiş çünkü babası prensin gizlice dışarı çıktığı geçiti bulmuş ve onu cezalandırarak saraydan dışarı çıkmasını yasaklamış bu sürede ise kral prense sormadan karşı krallığın güzel kızı ile onu evlendirmek için hazırlıklara başlamışlar.Kim bilir böyle bir devirde prensin halktan birine özelliklede hem cinsine karşı bir şeyler hissettiğini duysa neler olurdu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mortal Stars
Fanfiction"Neden sigaranı yıldız çizerek söndürüyorsun?" Sigaranın intihar edercesine dökülüp giden küllerine aldırmadan derin bir iç çektim. "Yıldızlar ölümlüdür Jeon,tıpkı bizim gibi." !taekook! [02.07.2022]