²⁰

340 42 17
                                    

•Jeongin anlatımı:

Gözümü açmıştım ve evet tek bildiğim gözümü açtığımdı.
Annem ve babam başımda durmuş ve sinirli gözler ile bana bakıyorlardı.

Doktor Sunoo iç çekerek yanımda oturmuştu.

"Demek kalka bildin Jeong-ahh~"

"Gözüm açık olduğuna göre evet."

"Bedenin acıyor mu?"

"Acımasa bacağım sargıda olur mu?"

"Fazla agresifsin.Ama artık sana anlayış göstermeyeceğim"

Evet yine o boş konuşmalar devam ediyordu.
Doktor ve annem gil dışın da etrafa bakındığım da kadrajıma giren uzun boylu maskeli adam ilgimi çekmişti
Dünü hatırlamıyordum;tek aklımda olan bir araba ve ondan inen bir adamın bir şey gevelemesiydi.
Doktorun anlattıkları üzerine de ben bir yerlerden düşmüşüm ve annem gil beni bulmuş.

Ben bunları düşünürken önümde duran maskeli yeşil giyimli adam keskin bakışları ile beni süzüyordu.
Sanki benim her parçamı aklına kazımak istiyormuş gibi;gözleri çok yakındı zihnime.

Omzuma dokunan el ile doktora kafamı çevirdim.
Annem ve babam odada değildi ve bu rahat olmama davetiye çıkarmıştı.

"Jeongin...6 yıldır doktorunum ve kendime 'onu iyleştirmeden iyi bir doktorum deme' dedim.
Sen bunu fark etmesen bile annen,baban ve arkadaşların çok üzgün ben bile hırsımı yendim ve seni düşündüm"

"Napim"

Sırıtarak söylediğim şeye göz devirip kulağıma doğru eğilmişti.
Ilk gözleri pencere önünde aletleri düzenliyormuş gibi davranıp da bizi alttan-alttan izleyen yeşil giyinimli adama sonra bana çekilmişti.

"Gerçek şu ki, herkes seni incitecek. Jeong-ah~.
Yapman gereken tek şey, acı çekmeye değer birini bulmak ve bana inan uyuşturucu bunlardan biri değil."

Bunları dedikten sonra pencere önünde duran adama bakıp sırıtmıştı.

"Eğer uyuşturucunu kullanmaya devam.edersen gelecek sefere buraya cansız bedenin gelecektir."

Yeşil giyimli adam keskin bakışlarını bu sefer doktora doğru uzatmış ve elinde bulunan demir parçasını sıkmaya başlamıştı.

"O yüzden ya uyuşturucu içmeyi kesecek ya da seni kendi ellerim ile iyleştiremediğim için başkasına emanet edeceğim."

Sırıtan yüzünü bana çevirip göz kırpmış ve odadan çıkmıştı.
Ardından yeşil giyimli adam hızla odadan çıkınca tek kalmıştım.

"Ne oluyor böyle?"

Diye sordum sadece kendime.
Içim de garip bir hiss vardı ancak aklımda olan sadece doktorun dedikleriydi.
Ölümü beklemek yerine ölecektim ve arkam da sevgime ihtiyacı olmayanları bırakıcaktım.
Onlara inat yapacaktım bunu.

***

Saat gece yarısıydı.
Yağan yağmur bütün şehri dağıtırken Jeongin pencereden yağmuru izliyordu.
Yine dayanamayıp aşağı inmeyi karara aldı.
Bedeni acıyordu ancak Jeongin istediği olmadan o şeyi bırakamazdı değil mi?

Kimseye görünmeden aşağı inmeyi planlıyordu o yüzden.
Öylefe olmuştu; salak bekçiler görmeden arka kapı ile çıkmış ve yağmurun onu yıkamasına izin vermişti.

Kollarını açıp güzel kokuyu  sigara tüstüsü çeker gibi aldı içine.
Hava soğuktu ancak boynun da aniden hissettiği sıcaklık ile bu büyü bozulmuştu.

"Bazı insanlar yağmuru hisseder, diğerleri ise sadece ıslanır."

Ses kalın ve tanıdık geliyordu.
Jeongin arkasına dönünce,kafası siyah giyinimli adamın göğsüne isabet etmişti.

Boyu hastanede bulunan adamın boyu gibi uzundu.
Feromonları Jeongini çok rahatlatmıştı

"Var mısın benimle yağmuru hissederek ıslanmaya?"

Adamın kalın sesi yumuşamış ve Jeongin'in kulağına melodiyi andırmıştı.

Jeongin ilk önce ona uzatılan ince ama damarları belirgin ele baktı.
Şapkalı adam kafasını eğmiş ve bir eli sırtının arkasında diğer elini kendisinden küçüğe uzatmıştı.

Normal insanlar böyle teklifi kabul eder mi?
Gece yarısı pek sanmam ancak Jeongin diğerlerinden farklıydı.
Hep yasak olan şeyi yapmayı severdi sonuçta.
Ona uzatılan ele kendi serumlardan morarmış ancak buna rağmen zarif duran elini uzattı.

Şapkalı adamın tatlı kıkırtısı sokakta yankılanırken Jeongin de sırıtmıştı.
Şapkalı adam onu bahçenin tam ortasına çekmiş ve ellerini Jeongin'in ince beline yerleştirmişti.

"Hey dostum..benim pipim var  yani kadın değilim bu romantik bir dans stili değil mi?"

Ve Jeongin'i ürküten o ses tonu

"Dansın veya dans stilinin bir cinsiyet üzerine kurulduğunu sanmıyorum "

Bir elini yeniden sırtına atıp diğer eli ile Jeongini kendine çekmişti.
Sakin sokakta kalın sesi aniden incelmiş ve harika bir şarki söylemeye başlamıştı.
Jeongin de şarkıya eşlik etmeye karar vermişti.
Dans işte şimdi başlamıştı.

¡°~Indila-dernière danse

"Ah benim,tatlı eziyetim"

"Savaşmanın bir anlamı yok,tekrar başlıyorsun"

"Ben sadece değersiz bir varlığım"

"Ben onsuz bir sıkıntıyım"

"Metroda amaçsız bir şekilde yalnız dolaşıyorum."

"Son bir kez dans ediyorum büyük acımdan kurtulmak için"

"Kaçmak istiyorum,her şeye yeniden başlamak istiyorum"

"Ah benim tatlı eziyetim..."

"Gökyüzünü gündüzü ve geceyi karıştırıyorum"

"Rüzgarla ,yağmurla dans ediyorum(ediyoruz)"

"Biraz aşk ve bir damla bal"

"Ve dans ediyorum(ediyoruz" dans dans dans dans"

Durmuştular.
Jeongin hıçkırarak ağlıyor ve şarkıya artık eşlik edemiyordu.
Ellerini tuttuğu adamın elleri ona çok tanıdık geliyordu.
Hıçkırıyordu; "keşke beni bırakmasaydın Hyunjin" demek istiyordu.

Elini tuttuğu adam da onun gibi dizleri üzerine çökmüş ve kafasında bulunan şapkayı çıkarmıştı.
Jeongin'in çenesinden tutarak gözlerini- gözlerine hizzalamıştı.

Jeongin'in tüğleri diken haline geldiğin de daha çok hıçkırmaya başlamıştı

"H-Hyunjin?"

Gülümsedi Hyunjin.
Küçüğüünü inkar edecek olsa bile  seviyordu hep.
Jeongin onun tatlı eziyetiydi.

"Ölüm seni benden ayıramaz Jeongin.
Senden tek isteğim 24 saat boyunca o zehri kullanmaman.
Sadece onca yılın hatrına bunu yap.
Yarın saat 9-da burda olucağım."

Karşısında bulunan beden ayağa kalkıp gittiğin de arkasın da sadece şaşkın ama özlem dolu bakan Jeongin'i bırakmıştı.
Bu onların aşk hikayesinin yeni bir başlangıcıydı.

Opening // Hyunin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin