0.1

806 56 47
                                    

Bu hikayedeki diyaloglarda bakış açısını okuduğunuz karakter için konuşma çizgisi, geriye kalanlar için tırnak işareti
kullanılmıştır. Keyifli okumalar.




...




Gözlerim etrafı tararken indiğim arabanın kapısını kapattım. Boş sokakta benden başka kimse yoktu. Önüne vardığım tozlanmış kapıyı itmeden önce gördüğüm tanıdık motorla duraksadım. Demek çoktan geldin, kaçak.

Kapıdaki fazla toz yüzümü buruşturmama sebep olurken, parmaklarımın ucunu kullanarak kapıyı ittirip içeriye adımladım. Mekan değiştireceğiz deyip gerçekten dünyanın en pis ve rutubetli spor salonunu tutmuşlardı. Etraf hâlâ darmadağındı ve daha yeni aldığım siyah stilettolarım burada kirlenmek için fazla değerliydi.

Yüzümdeki memnuniyetsizlikle ilerlerken, sabahtan beridir mesajlarıma ve aramalarıma cevap vermeyen kaçak sonunda radarıma girmişti. Baştan savma sardığı elleri ile tozlu boks torbasına vurmakla meşguldü. Dudağının kenarında kuruyan kanı ve burnunun üzerindeki yara bandını fark ettiğimde topuklularımın çıkardığı sesten dolayı o da beni fark etmişti.

Vuruşları yüzünden etrafa yayılan tozla hafifçe öksürmüş ve elimi birkaç kez sallayarak toz bulutunu kovmuştum.

— Alerjin yok mu senin, ölmek mi istiyorsun?

Sözlerimle alayla gülmüş ve gözleri üzerimdeyken sallanan torbayı durdurup bir süre soluklanmıştı. "Ne zamandır bu kadar düşüncelisin?" İmayla yüzüme baktığında gözlerimi devirip yanına doğru ilerledim. Aramızdaki mesafeyi minimuma indirdiğimde elim çenesine gitti ve kafasını hafifçe çevirip yarasının durumuna baktım.

— Neredeydin sabah?

Gözlerim gözlerine çıktığında sanki tekrar aşağı bakmamı istercesine dudaklarını yalamıştı. "Seni ilgilendirmiyor." Umursamazca kafasını çevirdi. Sabah korumam olarak benimle gelmemişti. Ne aramalarım açılmıştı ne de mesajlarıma yanıt almıştım. Şimdi ise küstahça hesap vermeye bile yeltenmiyordu ve sabrım çoktan taşmak üzereydi.

Çenesindeki elimle hiç de nazik olmayan bir hamle ile kafasını bana doğru çevirmiş ve iyice dibine girip hareketlerini sorgularcasına bakmıştım.

— Ne bu tavırlar?

Ona bu kadar yaklaştığım için nefesini tuttu. Sıcak eli çenesindeki elimi iterken yüzündeki ciddiyet bozulmamıştı. "Sen önce kendi tavırlarını sorgula istersen." Neyi kastettiğini anlamadığım için kaşlarım çatılmıştı. O ise beni takmadan arkasındaki aletlerden birine yaslandı ve kenara bıraktığı suyunu yudumladı.

— Açık ol bana Min.

Elindeki şişenin kapağını kapatırken yavaşça kafasını sallamıştı. "Dün görevin ortasında adamı odana götürdün. Tavırların ne zamandır bu kadar amatör Jimin?" Pekâlâ, şimdi anlaşıldı dün akşamdan beridir devam eden karın ağrısı.

— Her zaman tavlama taktiğini uyguluyoruz şimdi mi sorun oldu?

Şişeyi bırakıp kollarını önünde bağladığında, sıfır kollu beyaz tişörtünün açıkta bıraktığı yerlere odaklanmamak için çaba göstermiştim. "Tavlarsın, içirirsin, fark etmeden oda kartını alırız ve biter. Kendi odana götürmek senin yeni eserin." Gözlerimi kısıp benden uzaklaşan bedenine birkaç adım atarak yaklaştım.

— Seni ne ilgilendirir?

Benden açıklama bekleyen suratı dediklerimle afallamıştı. Beni sabahtan beridir sikik bir mevzu yüzünden boşlamış ve aklıma bin bir senaryo gelmesini sağlamıştı. Tabii ki ona istediğini vermeyecektim.

keep a secret • winrinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin