0.2

381 51 34
                                    

"Katarina biz hazırız, harekete geçebilirsin." Kulağıma gizlenmiş minik kulaklıktan aldığım direktifle elimdeki margaritanın son yudumunu da içmiş ve hedefimi gözetlediğim masadan kalkıp bar bölümüne doğru ilerlemeye başlamıştım.

En fazla on dakikamı alır, tetikte olun.

Sözlerim biter bitmez yanına vardığım orta yaşlı adamın omzuna elimi yerleştirmiş ve suratımdaki sahte gülümsemeyle yanındaki bar taburesine oturmuştum.

Temasımdan dolayı bana dönen bakışları gözlerimi bulduğunda kaşları havalanmıştı. Zavallı Andre, yaşına göre ne kadar da genç gözüküyorsun. "Sen... defiledeki kızsın." Beni tanıması ile gülüp kafamı salladım. Unutabilmesi imkansızdı zaten. Kim podyumda ona göz kırpan bir modeli unutabilirdi ki?

— Evet, tatlım.

Gözlerim bar tezgahının üzerinde duran kokteyl bardağına kaymış ve kenarındaki çilek dilimlerinden birini alıp ağzıma atmıştım.

— Sen de gözlerini benden ayıramayan o adamsın.

Yüzüne tam bir yavşak sırıtışı yerleştiğinde oltama düşmesi ile gülümsemem genişlemişti. "Kusacağım şimdi, hızlı hallet şunu." Kulaklıktan Ningning'in sesini duymamla gözlerimi devirmemek için zor durmuştum. Kayıtları silmek için girdiği kamera odasından durumu takip ediyordu.

İşleri hızlandırmak adına omuzundaki elimin iki parmağı ile ensesine doğru bir gezintiye çıkmış ve tırnaklarımı tenine sürtmeyi ihmal etmemiştim. "Bu adam sana hayatının en güzel gecesini yaşatabilir." Ona inanmayan birkaç mırıltı çıkarmış ve sırıtırken dudağımı dişlemiştim.

— Ben boş sözlere inanmam bayım, göstermeniz lazım.

Ensesindeki saç tutamlarıyla oynamaya başladığımda içinde daha yarısı duran kokteyli kafasına dikmişti. "Zevkle gösteririm." Ceketinin cebinden birkaç nakit çıkarıp tezgaha bıraktıktan sonra düşünmeden ayağa kalkmış ve benim de kalkmam için elini uzatmıştı.

Güzel ve çekici bir kadın olduğumun oldukça farkındaydım fakat böyle bir olayın bu kadar hızlı gelişmesi için bacak aranızı, beyninizden daha fazla kullanmanız gerekiyordu.

Kendi ayakları ile tıpış tıpış eceline gelecek kadar aptal olması, içten içe keyiflenmemi sağladığında elini tutarak tabureden inmiş ve adımlarına ayak uydurmuştum.

Bu sırada ise bizi izleyen Ningning diğerlerini haberdar ediyordu. "Minjeong asansörün önüne geç, bardan çıkıyorlar." Duyduğum şeyle otelin lobisine çıktığımızda gözlerim ister istemez asansörün önündeki insanlarda gezinmişti. Kızıl saçları dikkatimi çektiğinde ise sırıtmadan edememiştim.

Kollarını katladığı beyaz gömleği ve altındaki siyah kumaş pantolonu ile otelin çalışanlarından biri gibi durmayı başarmıştı. Ayrıca baya iyi gözüküyordu. Sanırım korumalığımı yaptığı günler onu böyle giyinmeye zorlamalıydım. Pekâlâ, şu an bunları düşünmenin sırası değildi. Göreve dön Jimin.

— Senin odana mı gidiyoruz yoksa benimkine mi?

Asansörlerin önünde durduğumuzda yarım ağız gülümseyerek bana dönmüştü. "Sen hangisini istersin güzelim?" Sorusuyla sırıtmış ve sanki dünyanın en gizli sırrını verircesine kulağına yaklaşmıştım. Bu sırada Andre'nin arkasındaki Minjeong ile göz göze gelmiştik ve bakışlarımı ondan bir saniye bile ayırmamıştım.

— Adını rahatça haykırmamı istiyorsan benim odama gitmeliyiz, ses yalıtımı var.

Tavırlarımla Minjeong'un kaşları çatılmıştı. Bu yakın temaslarım onu hep sinir ederdi. Göreve bu tür hareketleri eklememe gerek olmadığını zırvalayıp dururdu. Oysaki kıskançlıktan geberdiğini sadece yüzüne bakarak bile anlayabilirdiniz. Bana karşı zayıftı. Sergilediği o sert duruşu bana sökmüyordu ve bunun onu içten içe oldukça rahatsız ettiğinden de emindim.

keep a secret • winrinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin