şarkılar, melodiler, ve onların hatırlattığı insanlar. bir şarkıyı çok sevebilirim, artık sevmiyor olabilirim, hala çok seviyor olabilirim. ama bir şarkıya ne zaman denk gelsem anılara giderim. o şarkıyı nerede dinlediysem, oraya giderim.
bazen küserim bir şarkıya, dinlemem yıllarca. çünkü acı veriyordur o şarkının anıları, can yakıyordur. yıllarca kaçarım o melodiden, o anılardan.
ama bir gün hatırlamak isterim, yeniden yaşamak geçmişi. veya istemeden denk gelirim, çoğunlukla radyoda. hiç duymasam neyse de, şarkının girişini duyduysam eğer, kapatamam artık. kısık sesle başlayan şarkının can alıcı yerine gelene kadar, her seferinde biraz daha yükseltirim sesini. müziğin sesi yükseldikçe, ben daha çok ağlarım. solist şarkıyı söyler, ben ağlayarak eşlik ederim. gitarist gitarını çalar, ben ağlayarak ritim tutarım. sonra şarkıyı loop'a alırım, sesim kısılana kadar af dilerim senden, gözlerim kanayana kadar ağlarım dön diye. sen dönmedikçe; ben yazarım, çizerim, söylerim. ağlarım. ağladıkça artar çizgilerim, kelimelerim. ağladıkça güzelleşir belki de satırlarım. ağladıkça içimde büyütürüm seni, söyledikçe aşık olurum sana. defalarca kendime söz veririm, artık ağlamak yok, diye. sonra, uğurhan özay "bilsen gittiğinden beri ne haldeyim? ah sevdiğim n'olurdu kal deseydim? biliyorum, ben istedim, 'git' dedim sana." der, ben yeniden yüzleşirim yaptıklarımla. yeniden yüzleşirim pişmanlıklarımla. çünkü insan her şeyden kaçsa, kendinden kaçamaz. bazı şarkılar vardır, insanın yüzüne yüzüne vurur gerçekleri.
işte o şarkılar var ya, o şarkılar öldürür insanları. o şarkılar olur insanın son nefesi. defterimin arasında sakladığım fotoğrafına bakıp bir sigara yakarken, kulağımda o şarkı; gözyaşlarım akmaya devam etmezken belki de, çoktan kurumuşken, kafamdaki tilkilerin kuyrukları düğüm olmuşken, gökyüzünü göremezken belki, kimseye anlatamamışım derdimi. diyememişim "gitti." diye, "bıraktı beni, delirdim ben de." diyememişim. kimseler de anlamamış zaten, anlamak istememiş. ben içimdeki o ağırlıkla, ayağıma taş bağlamaya gerek bile duymadan belki, kendimi akdeniz'in tuzlu sularına bırakıvermişim. son nefesimi tüketirken belki, kapalı gözlerimin perdesinde sen belirmişsin. yine son sözüm sana, yine sana elvedam, yine sana akdeniz'in tuzuna karışan gözyaşlarım, yine sana son nefesim. sana "seninle birlikte gittim." derken şaka yapmıyormuşum, gerçekten gitmişim, geride kalmanın acısını bildiğim halde, geride bırakmışım herkesi. senin verdiğin acıyı herkesten çıkarmışım, herkesin yakmışım canını.
ama senin canın yine yanmamış, değil mi? yine acımamış, acısa da balıkmışsın sen, hatırlamazmışsın. beni kimsesiz bırakmışsın, çünkü biliyormuşsun, sen gitsen, kalan kimse nefesime yetmeyecekmiş. senden başka hiç kimse kolumdan tutup çekemeyecekmiş. öylece kayıp gitmişim hayatımın elleri arasından. gökyüzü ya da deniz, belki bir yıldız olmuşum, belki senin gibi bir balık. evren beni yutmuş, karışmışım toz taneciklerine.
yıllar geçmiş, sen hayatına devam etmişsin, herkes hayatına devam etmiş, kanayan her yara bir gün kabuk tutarmış. olan aşk dolu, yaşam dolu o kıza olmuş. yaşama arzusunu yaşamak istemeyen herkese aşılayan, herkesi yaşatan o kızı, senden başka kimse yaşatamamış. sen de yaşatmamışsın. istememişsin. o kız sana kızgın değil, o kız sana kızmayacak kadar çok sevmiş seni. ama yazık olmuş, o gitmiş, sen kalmışsın. artık onun için de yaşamak zorundasın. onun da nefesi, atmayan kalbi sen olmalısın; çünkü sen çaldın o nefesi, o kalbi. bu yükü, altında ezilmeden taşıyabilir misin, bilmem. ama taşımak zorundasın, her şeyi sen yaptın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
veda
Romancesenden kaçmaya çalıştıkça daha da dibe battım. aşktan kaçılmazmış, artık anladım.