Üst üste yıkılan başarısızlıkların altında kalıp ezilen insanların haykırış sesleri terkediliş üzüntümü bastırıyor, her fırsatta ruhumu bedenimden söküp almak isteyen hayat, alsaydı da bana bu gördüklerimi göstermesin diye haykırıyordum. Ama nafile sesimi benden başkası duymuyor yalnızlığım içinde ruhani bir savaş veriyordum.
Merkezde gördüklerim olay yerine durmadan on beş saniye bakmam dışında bir sorun yaratacak gibi görünmüyor, direkt beni öldürecek gibi duruyordu. Etraf kan gölüne dönüşmüştü. Her yer çürük doluydu ya da yaratık isimlerini daha kafamda kurgulamam için zamana ihtiyacım var. Toparlanmam lazımdı duyduğum haykırışları kafamdan söküp atmam işime çok yarayacak ilerlememe yardımcı olacaktı. Çürükler kokumu almış olmalı ki bana doğru geliyorlardı. Onlara bakmaya devam ettim onlar kostüm müydü? Hayır birileri neden bu kılıkta dünyayı yok etmek istesin ki? Daha da yaklaşmalarına rağmen yerimi terk etmemiş onlara her adımlarında daha dikkatli bir şekilde bakıp ne olduklarını çözmeye onları isimlendirmeye çalışıyordum. Sağımdan da gelenler vardı etraf onlarla kaynaması ile birlikte leş gibi kokuyordu.
hemen sol tarafta ki çürüklere bakayım derken çok yaklaştıklarını ve neden burada dikip kaldığımı sordum kendime, evet tekrardan ahmaklığım üzerimdeydi derhal artık yaşanacak her duruma alışıp hayatta kalmanın en iyi yolunu bulmalıydım. Sol tarafta ki bariyerlere doğru depar attığımda karşıma çıkan çürüklerin ya sağından ya da solundan geçip onları ardımda bırakıyor daha da sinirlenmelerini sağlıyordum. Kulübeye yetişmemin ardından kapıyı kapattım ve kendimi içerde duvarda asılı kırık bir ayna ile karşı karşıya buldum. Yüzümde ki kan izleri, dudağımın kuruluğu, saçlarımın dağınıklığı ve boyumda ki kesiklikleri gördüm. Aklıma Alford ile girdiğim arbede gelmesiyle tebessüm etmem bir oldu o yaraları sevmiştim.
Aynanın altında ki musluğu açtım ve yüzümde ki kanı ve elimde ki kiri yıkadım her ne kadar da tamamı geçmese bile kendimi daha da rahat hissediyor, musluktan akan suyun boğazımda bir şelale gibi akması beni daha da güçlendiriyordu. Ve sırada büyük bir sorun daha. Evet çürükler tahmin ettiğiniz gibi kulübenin etrafını sarmışlar dışarıya bir adım atmamı ya da kulübenin bir tarafının kırılmasını bekliyorlardı herhalde bu sefer ahmaklığım beni öldürecekti. Biraz düşündüm ve kurtuluş yolu bulamadım nasıl bulabilirdim ki? Oturdum soluklandım. Dilimin ucunda Another Love müziği çürüklerin sesleri ile birleşmiş, kulübenin içinde yankılanıyordu. Müziğin tam ortasında çok yakınlardan bir silah sesi yankılanmış, çürükleri kendine doğru çekmişti. Kulübenin etrafında nerdeyse hiç çürük kalmamıştı. Bu sefer şaşkınlığı bir kenara atıp hemen kulübenin kapısını aralayıp, dışarı çıktım evet kurtulmuştum ama bunu sonra da düşüne bilirdim. Hemen merkezin içine doğru koşmaya başladım. Her çıkan bariyerin üstünden atlayıp özgürlüğe bir adım daha yaklaşıyor gibi hissediyordum. Kırmızı ve mavi renkte olan bir binaya girmem ile evleri yağmalamaya başlamam bir oldu.
Üst kattan gelen çürük sesleri ve dışarıda ara sıra çıkan silah seslerinin nedenini çözmek için dışarı çıkmanın zamanı değildi. Girdiğim ilk dairenin içinde ben yatarken çürükler kapıları açmasın diye birkaç mobilya yerleştirtip, bulduğum satırı baş ucuma koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ BEDENLER
Science FictionSaat 07.35 saatlerinde Alaska haber ajansı muhabirinin ağzından çıkan sözler: Yeni varyant tespit edildi yetkililer evden çıkmamanızı ve sakin olmanızı şiddet ile öneriyor. Haberden iki ay sonra bulunan bir not: Herkes bir gün dönüşecektir.