Günümüz;
Adımı unutalı tam 4 yıl olmuştu nemi değişmişti, artık sadece yazılımcı değildim. bir katil hayır duygusuz bir seri katil. ben ölüm getiren yüzünü kimsenin bilmediği hayır sadece ölmesi gerekenlerin bildiği ölüm meleği. geçen 4 yılda kilo vermiştim düzenim değişmişti sanırım fiziki güzelliğe ulaşmıştım. istediğim bumuydu onu da hatırlamıyorum. ama olduğum şeyden memnundum. insan diyemiyorum kendime çünkü insani her şeyim bitmişti. Abimin yanına gidiyorum şimdi ben ortadan kaybolduktan sonra beni arayan tek insan 4 yıldır ciddi anlamda peşimi bırakmamıştı ve bana en çok yaklaştığı yerdeydik şuan ölüm meleğini araştırıyordu. bu onun sonunu getirirdi.
Gözlerinin içine baktığım kişi tam olarak aynısı olduğum insan tek farkımız onun esmer benim sarışın olmam geri kalan her özelliğimi aynı. konuşmamız, dış görünüşümüz, mimiklerimiz, kiloluyken kimseye benzemediğimi düşünen ben zayıflayınca abimin aynısı olmuştum 4 yıl ondan çok şey götürmüştü sacları beyazlamış kilo vermiş belki biraz beli bükülmüştü.
İlk kelimem ne olmalıydı bilmiyorum. Ağzımdan tek çıkan şey "abi" olmuştu sesim soğuk bakışlarım duygusuzdu biliyorum. Ama içimdeki ateş beni yakıyordu. Karşımda dili tutulmuş gibi bana bakıyordu. sadece elimi uzattım ve tutup kendine yapıştırması bir oldu kokumu içine çekiyordu. saçlarımı öpüyordu. eskiden sadece dalin kokardım şuan biraz kan biraz barut kokuyorum. omzumda hissettiğim ıslaklık canımı daha fazla yaktı içim küle dönüştü ve bir rüzgarla uçtu. kendimi toparladım. bir adım uzaklaştım. o benim zaafım olan tek kişiydi. bunu ekip bile bilmemeliydi. gözleri yalvarıyordu biraz daha sarılmak için. Abi dedim kendine bunu neden yaptın o sustu ben anladım. üzgündüm. mektup dedi mutlu olacağın bir yere, birine gidiyormuş gibiydi. Neden yaptın bunu kendine dedi. sadece büyüdüm dedim yaşadığımdan emin ol diye geldim aramayı bırakman için. Tek derdim ona bir şey olmamasıydı.
Kendine dikkat et dedi. dayanamadım koptu her şey orda ve sarıldım. sımsıkı o bir polisti ve cinayet bürodaydı. acımazdı ama canı çok yanardı. seni seviyorum dedim. geri dönmem için bir yıl istedim ve uzaklaştım oradan. bir görevim vardı Karan Merdin'i bitirmek.
Abimle buluşmamızın ardından 2 hafta geçmişti. son göreve çıkmama. ise saatler uzun bir görevdi. tam 365 günüm vardı. adımı hatırlamama son 365 gün.
Karan'ı 4 yıl sonra il görüşümdü iyice kas yığını olmuştu acıyla bakan gözleri daha çok acıya batmıştı. Eylül kız kardeşinden sonra hep öyle bakardı. Otelin kral dairesindeki bilgisayar sisteminden bile görebiliyordum. Sandalyemi yavaşça kaydırdım. odanın çıkışına doğru yürüdüm. aynadaki aksime son kez baktım. beni asla tanımazdı. gözlerimin biri yeşi biri koyu kahve rengiydi. ruhum gibi bir taraf topraktı ölmüş bir taraf cap canlı yemyeşil bir orman.
lise zamanında bu değişikliğin farkedilmesini istemediği için lens takardım. şimdi ise işime yarıyordu. sakin ve emin adımlarla asansöre bindim ve balo salonuna indim. ayağımdaki stilotolar. bana elbisemin altındaki silahtan daha çok güven veriyordu. sakince salona indim. karşıma çıkan insanların hepsini tanıyodum. hepsi orospu çocuğuydu. her türlü pislik onlardan sorulurdu. yavaşça bar kısmına geçtim. buradan karanı çok net görebilirdim. barmene seslendim önce sakince kafasını çevirdi. sonra gözleri büyüdü. yutkundu ve bingo beni tanıdı. beni birtek o tanırdı zaten. gözlerime baktı anladı önüme bir kadeh rose koydu ve hiçbişey demeden işine döndü. şarapla bakıştım biraz. bu bakışmamı bana yaklaşan ayak sesi böldü ama belli etmedim. o şuan benim çok dalgın ve düşünceli olduğumu düşünüyordu, ve savunmasız değildim ayakkabılarıma baktım göz ucuyla gerçekten değildim. beni seyretti biraz sonra hafif bi boğaz temizleme sesi duydum. irkilmiş gibi yapıp kafamı kaldırdım. önce gözlerime baktı uzun uzun sonra oturup oturamayacağını sordu. otursundu. sonuna yaklaşıyordu. elimle karşımdaki bar taburesini işaret ettim. ne içtiğimi sordu sakince rose olduğunu söyledim. iki kadeh rose sipariş edip birini önüme bıraktı çok nazikti teşekkür ettim. bana gülümsedi. ismimi sordu. bilmiyorum diyemedim onun içini yakıcak tek bir kelime çıktı ağzımdam "Eylül" dedim. sizin dediğimde gözleri acıya batmıştı. baya bir bekletti beni "Karan" dediğinde zaten bildiğim ismi kulaklarımda yankılanmıştı. uzun uzun gözlerine baktım acısı taze gözlerinde duruyordu. bunu benim dışımda kimse anlamazdı. onu etkilemek için yapmam gereken ona eylül gibi davramdan geçiyordu.
kaç yaşındasın diye sordum. cevabını bildiğim soruları sormak beni yoruyordu 23 dedi sen 22 dediğimde hafifçe gülümsedi. neden diye sordum burada oturuyoruz e ikimizde çok gençmişiz elimi uzattım en tatlı gülümsememe biraz gözleri gülüşümde dolandıktan sonra elimi tuttu.
dışarı çıktığımızda gözüme bakıyordu acaba onu evime götüreceğimi falanmı sanıyordu vale üstü açık siyah klasik arabamı getirdiğinde şaşkınca arabaya baktı 99 model dünyada sadece tek üstünde orijinal parçaları taşıyan arabaydı bu arabayı kazanabilmek için kumarda çok kaybetmiştim. şimdi görevde kazanma sırasıydı. vale anahtarı bana uzattığında anahtarı karana bırakmıştım bile gözlerindeki ışıltı çok güzeldi. sadece benim bildiğim eylülle çocukluk hayali olan şeyi gerçekleştiriyordum. bukadar hızlı olmasını bende beklemiyordum.
arabaya binip navigasyonu ayarladım ve oraya sürmesini istedim gülümsedi. radyodan çalan şarkı hafif esen rüzgar bi anda ayağa kalkıp dans etmemi sağladı o hızlandıkça ben çığlık atıyordum oda buna gülüyordu. sonunda araba durduğunda anlamıştım. meşhur kokariçciye geldiğimizi. arabadan inip tabureye oturdum yusuf abinin muhteşem kokariçimi bana getirmesini bekledim nasıl yediğimi ezbere biliyordu artık. karan önce bana baktı sonra kokariçciye sonra arabaya güldü ve yanıma oturup benimkinin aynısından istediği söyledi.ona acı olduğunu söylediğimde sadece gülümsedi. biliyordum acıya dayanamazdı.
kokariçlerimiz geldiğinde ve karanın sorunsuz yediğini gördüğümde bişeylerin değiştiğini anladım.
neden baloda olduğumu sorduğunda organizatörün ben olduğumu bi organizasyon şirketim olduğunu söyledim o da davetli olup çok sıkıldığını anlattı. aynı şeyleri konuştuk uzun bir süre sonra ona okuduğum bölümden okullardan ve gittiğim ülkelerden bahsettim kendi benliğime ters bi şekilde cıvıl cıvıldım ve bu benim başımı ağrıtmıştı. ama o çok mutlu gözüküyordu hevesle her anlattığımı dinliyor bazen beni yarıda kesip soru soruyordu.
saat gece yarısını geçtiğinde artık eve gitmem gerektiğini söyleyerek arabaya yürüdük onun ev adresini sorup önce onu evine bıraktım tekrar görüşüp görüşemeyeciğimizi sorduğunda sadece gülümsedim tabiki görüşücektik. eve gelip üstümü çıkarıp direk yatağa atladım gülümsemekten çenem ağrımıştı.
Gerçekten bi şirket kurmuştum organizasyon için bu çok zor olmamıştı ama geçekten beni ekstra yoruyrordu sabah çalan alarmdan nefret ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CHANGEMENT
ChickLitHer şey büyük bir değişimle başladı. O çok çirkindi , artık güzel O çok kiloluydu , artık zayıf "O çok kötü , eskiden iyiydi" ADİN ya yıkım olacak, yada büyük bir yapım, Tercihler, geleceğimizi nasıl şekillendirir. İyi kötü var mıdır? Ya da doğru ya...