12 Ocak 2007, Busan Güzel Sanatlar Lisesi, 17.43''Sıradaki aday ise Park Sooyoung. Lütfen Juliet rolünü Sooyoung'un oynamasını isteyenler el kaldırsın.''
''Yoongi, hayır bunu yapamam.''
Okulun konferans salonuna çıkıştan yaklaşık 2 saat sonra hafif bir gürültü hakimdi. Yıl sonu için oynanacak oyun kulüp başkanı ve yardımcısı tarafından belirlenmiş, ancak roller için ufak bir anlaşmazlık yaşanmıştı çok da büyük olmayan salonda. Romeo rolü kimsenin itirazı olmadan son 2 oyunun da yıldızı olan Min Yoongi'ye giderken; Juliet rolü için maalesef aynı şey olmamıştı. Tabii ki herkes Juliet olmak isterdi. Böyle muhteşem bir aşkın asıl başrolü olmak inanılmaz bir deneyim olurdu. Tabii herkes role bu açıdan bakmıyordu tahmin edilebileceği üzere.
Eh, burası sonuçta ergenlerin dolup taşırdığı bir lisenin tiyatro kulübüydü. Herkesin buraya tiyatronun inceliklerini yaşamak ve görmek için geldiğini düşünmek saçma olurdu.
Juliet rolü için bütün öğrencilik hayatlarını ortaya atabilecek kişilerin dışında sahnenin hemen altında karanlık bir köşede Park Jimin oturuyordu. Yüzü sevgilisinin ellerini arasında duruyor kendi elleri de hemen karşısında oturan bedenin sağ bacağını sıkıyordu farkında olmadan.
''Bebeğim, böyle yapma. O role burada ve bu dünyada en çok yakışan kişi sensin. Şimdi ayağa kalk ve sahneye çık. Kendin için yapamıyorsan en azından benim için yap''
Jimin sevgilisinin sözleri üzerine dolu gözlerini yavaş ama sıkı bir şekilde yumdu. Okulda bütün gün bu saatler için yerinde duramamıştı, şimdi her şey hayallerinde olduğundan çok daha farklı ilerliyordu. Haftalar önce bu oyunun sergileneceğini öğrendikleri an iki sevgili heyecanla birbirlerine bakmış ve gözleriyle sözleşmişlerdi. İkisi de kulübün önde gelenlerinden olduğundan zihinlerini endişesiz hayallerle doldurdukları birkaç hafta sonunda buraya gelmişlerdi.
Jimin öğle arasında kafetarya sırasındayken arkasında yer alan Sooyoung ise şu anki hayal kırıklığı ve mutsuzluğun binbir tonunu barındıran gözlerin asıl nedeniydi. Sooyoung o an Jimin'in gün boyunca etrafa saçtığı gülcükleri toplamaktan hiç çekinmemişti. Jimin'in kulağına Juliet rolü için çoktan kendini seçtirdiğini söylediğinde kumral saçlı olan önce duyduğuna inanamamıştı. Sıradan çıkan siyah saçlı kızın arkasından bakarken kaşlarını çatmış dudaklarını farkında olmadan büzmüştü. Keyfinin kaçmadığını söyleyemezdi, yine de inanmamayı seçti.
İşte tam o zamanlarda Jimin kulağına fısıldanan her kelimenin doğru olduğundan birhaber şekilde sevgilisine doğru ilerliyordu. Öğle yemeklerini beraber yerlerken Jimin duyduğu cümleyi sevgilisine söylememeyi seçti. Ne de olsa şu an ki keyiflerini kaçırmaya gerek yoktu, değil mi? Ayrıca bunun da Sooyoung'un diğer göz korkutmalarından biri olduğuna emindi Jimin. Muhtemelen teneffüslerin birinde sevgilisiyle kendisini görmüştü.
Duvar kenarındaki köşelerin birinde oturan sevgilisine doğru ilerlerken bu konuyu Yoongi'ye söylememeyi düşündü. Tatlarını böyle önemsiz bir kişi için kaçırmaya gerek yoktu, en azından Jimin daha önceki tecrübelerine dayanarak buna karar vermişti. Elindeki tepsiyi masaya bıraktığında sevgilisinin çoktan yemeğini yarılamış olduğunu gördü. Onu çok bekletmiş olmalıyım diye düşündü.
''Sonunda. Biraz daha gelmeseydin seni çağırmak için sınıfa çıkacaktım.''
Kumral saçlı olan oturduğu rahatsız sandalyeyi masaya doğru yaklaştırırken dışarıdaki dondurucu havayı bile ısıtabilecek kadar sıcak bir tebessüm sundu. Yani, siyah saçlının tespiti bu şekildeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ending scene | yoonmin
أدب الهواةbir perde daha kapanıyor, bir oyun daha bitiyor ve ben onu bir kere daha kaybediyorum.