BÖLÜM 2: KANLI SARGI BEZLERİ

274 28 38
                                    

selam.
ay şu bölüm başı notları çok korkunçmuş İMDAT

şimdi bakın neredeyse 1 sene olduğunu sandığım süreçte hiçbir şey yazmadım ve normal hayatta zaten yazdıklarımdan pek emin değilken şu an bu bölümden HİÇ EMİN DEĞİLİM.

yine de bölüm hakkında ufacık konuşup gidiyorum, biraz geçiş bölümü tarzında olduğu için biraz kısa gelebilir, zaten başlarda süreç pek olaylı geçmediğinden uzun bölüm sıkıcı geliyor bana.

dediğim gibi her eleştirinize açığım, lütfen bölüm içinde anama değil bana sövün.
ŞİMDİ GİDİP DEATHWISH YAZACAĞIM ONA DA BAKMANIZ LAZIM TAMAM MI UNUTMAYIN HE

sabah kalktığımda odamı kan kokusu iyiden iyiye bürümüştü. dazai'ın temizlemek için çabalasa da aksine tüm zemine yaydığı kanı kurumuş, geriye boktan bir koku bırakmıştı. ayaklanıp zeminden memnun kalana kadar temizlik yaptıktan sonra odamdan çıktım, mutfağa inmeden önce de dazai'a bakmak için yattığı odanın kapısından kafamı içeriye uzattım. kafası kapıya dönük uyuyordu, dün doğru düzgün saramadığı omzunun üzerine gece biraz da olsa yattığı belliydi, beyaz sargı bezinde pek de küçük olmayan bir kan lekesi oluşmuştu. pek de umursamadan kapısını geri kapattım, alt kata adımladım. uyumasına izin verecektim, şu an ona ihtiyacım yoktu ve sızıldanmalarını dinlemek cidden istediğim son şeydi.

bir süre alt katta oyalandım. kahvemi içtim, gazetemi okudum ve ryunosuke ile konuştum. sabah ve akşam, ryunosuke ile sürekli iletişim halinde kalırdık. salondaki saatte günü yarıladığımı gördüğümde kalkıp dazai için de yiyeceği bir şeyler hazırladım. çok bir şey değildi, geleneksel japon kahvaltısıydı işte. dün benim için pişirdiği miso çorbasını bir kaseye koyarken sırıtmaktan kendimi alamadım, bana elimdeki bilgiler için yaklaşmaya çalışan adam sayesinde tüm örgütü çökertecek olmanın keyfi tüm bedenimi yenilemiş gibiydi. balığı, pirinci ve sebzeleri koyduğum tepsiye bir de yeşil çayı eklediğimde yeterince iyi bir kahvaltı olduğunu bilerek adımladım yukarıya.

dazai'a işkence yapacak onu aç susuz bırakacak halim yoktu, dün konuşmuştuk bunları; o ötecek, ben de onu koruyacaktım. üst kata adımlarken bir ıslık tutturdum, kapısını çalmaya ihtiyaç duymadan içeriye girdim. hala aynı şekilde uyuyan adama seslendim birkaç kez, sonunda uyanmaya başladığında alayla güldüm. "sonunda uyandın dazai." dedim beni gördüğü anda kaşları çatıldığında. "o kadar uzun süre uyudun ki, öldün sandım. dün o kadar yalvarmış olmana rağmen şimdi ölseydin senin için üzülürdüm doğrusu." doğrulurken yanlış kolundan destek aldı, yüzünü buruşturmasını izlerken tepsiyi yatağının yanına koydum. "bak," dedim. "yemeyeceğim içmeyeceğim triplerine girme, inan sabırlı olsam dahi tahammülüm oldukça azdır benim. canının benim için pek bir değeri olmadığını bil, ona göre davran."

sessizce onayladı, o kucağına aldığı tepsideki yemekleri yerken perdesini açtım ve yeni sargı bezleriyle geldim. "nasıl gidiyor?" dedim yarasındaki sargı bezlerini açarken, son kat yarasına yapışmıştı yavaş yavaş çektiğimde kasıldı. "çok iyi." dedi alaylı bir sesle. "uzun zamandır uyumadığım en iyi uykuydu." güldüm hafifçe ancak ses tonu beni rahatsız ediyordu. "aman dikkat et, daha rahatına yatırmayayım seni." dedim gülüşümü silmeden, yüzündeki ufak alaycı sırıtış kayboldu. sessizce yeniden kanayan yarasını temizledim, dün titreyen elleriyle kurşunu çıkarmaya çalışırken yarayı iyice zedelemişti. "yaranı sarıyorum, bunu bile doğru düzgün yapamamışsın." dedim, dediğim gibi de sardım yarasını. sessiz kaldı, bitirdiği yemekleri görünce tepsiye kanlı sargı bezlerini ve eldivenimi attım. "afiyet olsun." derken ayaklandım, tepsiyle dışarı adımlarken ona baktım. "bir şey istersen alt kattayım." dedim. "kaçmaya çalışmayacak kadar akıllı olduğunu düşünüyorum." kaçmayacaktı, kaçamazdı. erkek kardeşi bir fare gibi avcumuzdayken dazai'ın benim söylediklerimi yapmak dışında bir lüksü yoktu. kapısını çekecekken duraksayıp ona döndüm yeniden. "dazai," dedim. "seni kaçırmadım, bir odaya kapalı tutmuyorum. bizimkisi bir anlaşma; sen konuşacaksın ben de seni koruyacağım." sakin bir sesle söylediklerimi yavaşça kafa sallayarak onayladı, ben de odasından çıktım.

hava kararana dek alt katta oturdum. çok yapacak işim yoktu, ben de birkaç kadeh şarap içtim, televizyon izledim ve birkaç da sigara içtim. saat 7'yi gösterirken uzun bir gölge salon kapısından içeriye uzadı, fazla zaman geçmeden dazai kapıda göründü. yüzü sabahın aksine ölü gibiydi. "atsushi." dedi en son dün duyduğum o yalvaran sesiyle. "ona ne yaptın?" kaşlarımı çatıp bir süre yüzüne baktım. "senin nereden haberin oldu ya?" dediğimde irkildi, gözleri şok içinde büyüdü. ufak bir kahkaha atıp pamuğa dayanmış sigaramı dibinde bir yudumluk şarap kalmış kadehe attım. "alay ediyordum, ryunosuke'nin yanında endişelenme." yanımı patpatladım. "otursana."

endişelenmemesini söylememe kızmış gibi olsa da gıkını çıkartmadan oturdu. bu herif de çok çabuk pes etmişti yahu, ilk günden bu kadar da problemsiz olunmazdı. hafifçe ona döndüm. "sana bir telefon ayarlayacağım, üstlerinle iletişimi kesmeyecek ve bana örgütünün her bir adımını söyleyeceksin." dedim. "artık benim av köpeğimsin. seni mimleyerek ördeği vurdum, şimdi sen iz sürecek ve beni avıma ulaştıracaksın." burnuna hafifçe dokunup güldüm. "koku duyuna güveniyorum kuçu kuçu."

televizyonda oynayan çakal belgeselinden bana çevirdiği bakışları sinirle parlıyordu, umursamadan güldüm. bir süre bakıştık, yüzündeki anlam değişmeye başladı. "atsushi ile konuşabilir miyim?" dedi. "iyi olduğuna emin olmak istiyorum, lütfen izin ver."

bir süre çenemi kaşıdım dalgınca, sanki onaylayacakmışım gibi hevesle yüzüme baksa da kafamı iki yana salladım. "olmaz." dedim. "konuşman için herhangi bir sebep göremiyorum." hayal kırıklığıyla düşürdü omuzlarını ben de bakışlarımı ondan çektim. "lütfen chuuya." dedi. "ne istersen yaparım, iyi olduğunu bilmek istiyorum." kaşlarım alayla kalktığında gerildi ve çekildi. "ne istersem yapmak zorundasın zaten, dazai." dedim ismini vurgularken. "her ne istersem." yine de atsushi'yi araması mevzusunu düşünecektim, bana bir zararı yoktu.

aylarca ara verdiği kitabın 2. bölümünde aylar önce yazdığı gecenin sabahını anlatamayan hae'nin yazamadığı korkunç bölümün sizin telefon ekranına yansıması:

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 31, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

not 6 feet tall but super strong, soukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin