5

524 64 26
                                    

"Hepsi çok mutlu olmuş."

" Biliyorum."

"Peki, annenin bahsettiği şu ders nedir? Neden bugün derste olduğumu düşünüyor? Neden müjdeyi seninle birlikte vermediğimi sordu?"

" Onlara gerçeği anlatabilirdin."

"Nasıl?"
İçini çekti." Buraya gelene kadar bu işin içinden nasıl çıkacağımı düşünüp durdum. Bak, şayet bir süreliğine durumu bu şekilde götürmeyi kabul edersen, birkaç hafta sonra benim kötü bir şey yaptığımı ve senin de buna çok öfkelenip nişanı attığını söyleriz, olmaz mı? Örneğin, bir partide sarhoş olup seni utandırdığım ya da ne bileyim, bir başka oğlanla bir yerde görüldüğüm falan gibi bir şey uydururuz."

Baekhyun şiddetle başını salladı.
"Yeol, bu baştan aşağı berbat bir fikir. Böyle bir şey herkesi çok incitir. Ailen bana kötü davrandığın için seni asla affetmez. Tabii, benimkiler de öyle. Üstelik bu daha fazla yalan söyleyeceğiz anlamına geliyor. Oysa şu haliyle bile durum yeterince karmaşık. Başka yalanlarla ortalığı daha da karıştırmanın hiç faydası olmaz."

"Baekhyun, mesajlarını sen de duydun. Birlikte olacağımız için çok mutlular. Sanki büyük ödülü kazanmışçasına sevinçliler. Onlara gerçeği söylersem müthiş bir hayal kırıklığı yaşayacaklar. Hiç değilse, denediğimizi ama başarmadığımızı ve ayrıldığımızı söylersek, belki bu üzüntülerini bir parça olsun azaltabilir."

" Bana sadakatsiz ya da kötü davranman onların üzüntüsünü kesinlikle azaltmaz, Yeol."

" O zaman, belki senin daha iyi bir fikrin vardır, çünkü benim aklıma başka bir şey gelmiyor."

Baekhyun ne diyeceğini bilemiyordu. "Benim de öyle," dedi usulca.
"Annem burnumun ucundaki şeyi görmemin ne kadar süreceğini hep merak ettiğini söyledi. Nihayet farkına vardığım için artık çok memnun." Elini saçlarında gezdirdi. "Başından beri gizliden gizliye sana âşık olduğumu düşünüyor."

"Değilsin tabii." Ama kendisi için aynı şeyi söylemek aynı derecede kolay mıydı? On iki yıl önce onu öptüğünde neler hissettiğini hâlen hatırladığı düşünülecek olursa... Bu çılgınlık.
" Hepsi benim hatam. Özür dilerim, Baekhyun."
Çok keyifsiz görünüyordu.
" Onları arayıp her şeyin bir yanlış anlamadan kaynaklandığını anlatacağım ve bu işi düzelteceğim. Seni de böylesi zor bir durumun içine soktuğumun için özür dilerim."

"Hey. Sorun değil, üstesinden gelirim." Baekhyun onun bu kadar üzülmesini içine sindiremezdi.

"Asıl kahrolduğum, annemin büyük hayal kırıklığı yaşayacak olması. Özellikle de, Suga arayıp annemi aylardır bu kadar neşeli görmediğini söylemişken."

" Tahmin edebiliyorum," dedi Baekhyun içini çekerek. "Bizimkiler de benim yeniden evlenmemi istiyorlardı. Son zamanlarda annem yaşlanmaya başladığını ve tek evladının artık güzel bir yuva kurduğunu görmek istediğini söyleyip duruyordu."

" Onlar da senin sahip olduğun tek ailen."

Chanyeol haklıydı ve annesiyle babası vefat ettiğinde Isobel tamamen yalnız kalacaktı. Kısa bir sessizlik oldu. Sonra aniden, "Biliyor musun," diye atıldı Chanyeol, "Bu ikimiz için de bir çözüm olabilir."

"Ne?"

"Evlenmek. Gerçekten evlenmek."

Baekhyun konuşmadan önce bir an duraksadı. Ardından, "Ama Chanyeol," dedi yavaşça, "Bir ailen olmasını istediğini söylemiştin."

'İyi ya, işte. Bir eş aile demektir."

"Yani, çocuk istemiyor musun?"

Chanyeol ellerini iki yana açtı.
"Baekhyun, şayet sen çocuk istersen, tamam, ama istemezsen de bu benim için sorun değil. Her ikisine de açığım, baskı yok."

"Ama..." Paniğe kapılmaya başlamıştı. Keşke Chanyeol gerçeği bilseydi. Bu konuda bir seçim şansları olamayabilirdi çünkü. "Hayır, bunu yapamayız."

"Evet, yapabiliriz." Uzanıp elini tuttu. "Şöyle düşün. Ailelerimiz çok mutlu olacak. Zaten birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlar. Ben seninkileri seviyorum, sen de benimkileri. Akrabalık ilişkilerimiz inanılmaz derecede güzel olacak."

Birdenbire Baekhyun'un aklına ondan pek haz etmeyen eski kayınvalidesi geldi. Kihyun'un annesi her ne kadar yüzüne bir şey söylemese de, onu oğlu için ideal bir eş olarak görememişti hiçbir zaman. Hanseul ile asla böyle bir sorun yaşamayacağına emindi o, Baekhyun'u hep çok sevmiş ve kendi ailesinin bir parçası olarak görmüştü.

"Evlenirsek her ikimizin ailesi de çok rahatlayacak," diye devam etti Chanyeol. "Bizim için artık endişelenmeyecekler. Ve en önemlisi, evlilik için temel bir dayanağımız var, birbirimizi seviyoruz."

" Bu yeterli değil ki," diye karşı çıktı Baekhyun.

" Evet, yeterli. Bu aşktan daha iyi, Baek, inan bana. Hilesiz, gerçek bir sevgi. Kalıcı, asla değişmeyecek bir duygu. Yanlış fikirlere kapılmayacağız, pembe gözlükler takmayacağız, yani incinmeyeceğiz. Ne yaptığımızı bilerek bu işe gireceğiz. Gözlerimiz tam anlamıyla açık olarak."

" Ben... "

Chanyeol içini çekti. "Baekhyun, eğer tahmin ettiğim şeyden ötürü endişeleniyorsan... bunu sana ispatlamamın sadece tek bir yolu var."
Başını eğip onu öptü. Yumuşak, tatlı, çok iyi niyetli bir öpücüktü bu.

Baekhyun rahatladığını hissetti. Hemen ardından Chanyeol yüzünü iki elinin arasına alıp onu tekrar öptü. Ve sonra aniden sanki görünmez bir el fitili ateşlemiş gibi aralarındaki kıvılcım alevlenerek büyük bir ateşe dönüştü. Baekhyun fazla tereddüt etmeden saçlarını avuçlayıp öpüşüne arzuyla karşılık vermeye başladı. Dudakları birbirine kenetlenmiş, solukları birbirine karışmıştı. En son ne zaman birini bu kadar çok istediğini hatırlamıyordu bile. Ve bu çok ürkücüydü.

Chanyeol onu uyarmak için bir an durup geri çekildi. "Hiçbir şey düşünme, sadece hisset," dedi ve yeniden o baş döndürücü dudaklarıyla öpmeye devam etti. Kısa bir süre sonra Baekhyun ne olduğunu bile anlayamadan kendini onun kollarında yatak odasına doğru giderken buldu. Yatağın önünde Chanyeol onu yavaşça yere bıraktı. "Vay canına, Baek, sen gerçekten keyfine düşkünmüşsün. Hayatımda hiç bu kadar çok yastığı bir arada görmedim."

Tabii ya. Bu yatak odasına ilk girişiydi. Buraya her geldiğinde kanepede uyurdu.

"Yatağının iki kişilik olmasına sevindim."

Gülümsedi. Zaten bunca yastık küçük bir yatağa sığmazdı. "Yatakta kitap okuyorum, o yüzden," dedi Baekhyun savunmaya geçerek.
"Yastıklarla daha rahat oluyor."

"Başka şeyler de yastıklarla daha iyi olur."
Chanyeol onun yanaklarının kızardığını görünce kahkaha attı. Sonra minik bir öpücük kondurdu dudaklarına ve komodinin üstündeki gece lambasını yakıp perdeleri kapattı. "Bu ışık biraz fazla sanki."

"Söyledim ya, okuyorum." Baekhyun gözlerini döndürdü. "Neden loş ışıkta gözlerimi zorlayayım ki."

"Doğru. Fakat ben daha yumuşak bir şey istiyorum. Kımıldama. Ve her ne yaparsan yap, sakın düşünmeye başlama."

"Neden?"

İçini çekti. "Çünkü... Bak, bunun daha kolay bir yolu var."
Chanyeol yeniden yanına gidip kollarına beline doladı ve onu öptü. İhtiras dolu, talepkâr bir öpüştü bu. Ve Baekhyun'un dizlerini titretecek kadar ateşli. Sırf öpüşmeyle bu denli uyarıldığını hiç hatırlamıyordu. Sonra Chanyeol onu bırakıp odadan çıktı. Bir dakika bile geçmemişti ki, elinde şömine rafında duran beyaz sütun mumla geri geldi. Komodinin üstüne koyup yaktı ve gece lambasını söndürdü. "Daha iyi,' diye onayladı kendi yaptığı işi beğeniyle. Sonra oturup yatağa hafifçe vurdu gelip yanına oturması için. "Haydi, yanıma gel."

Sesi çok yumuşaktı.
"Chanyeol, ben..."
Onu hayal kırıklığına uğratmaktan korktuğunu nasıl söyleyebilirdi? Uzun zamandır kimseyle birlikte olmadığını ve pratiğini kaybettiğini? Çıktığı uzun bacaklı sıskalarla kıyaslanamayacak durumda olduğunu?

Bir anda hiçbir şey söylemek zorunda kalmadı, çünkü Chanyeol elinden tutup onu kendine doğru çekti. "Güzel olacak, Baekhyun." dedi kucağına oturturken.
"Benimleyken utanmana gerek yok. Seni daha önce çıplak-"
Baekhyun hayretle baktı. "Ne zaman?"
" Tam olarak hatırlayamıyorum, ama sanırım, ikimizde çok küçükken" Diye fısıldadı gülerek.

we are just friends-chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin