d

522 47 11
                                    

güneş şafağı parlatmaya daha yeni başlıyordu. karanlığın beni esir aldığı o yere gelmiştim. üzerimdeki mor etek ve beyaz gömlek uzun yolculuk için iyi bir seçim değilmiş diye düşünüyordum. sıcaktan terlemiş ve tamamen açık olan saçlarımın boynuma ve yüzüme yapışmasına engel olamamıştım. elimde tuttuğum kitapları iyice sıkmıştım kendime. çantamı da elimde sıkıca tutup bir adım atmıştım.

ormanın girişlerinde olan bir yer. hapishane. buraya katiller ve iğrenç şeyler yapmış olan insanlar gelir. daha doğrusu kadınlar. yani bir kadın hapishanesi. ben de onları daha da kötü duruma koyarım. nasıl mı? ah.. ben size söylemeyi unuttum ben bir doktorum. 'doktor insanların hayatın kurtarmalı' dediğinizi duyar gibiyim. evet öyle olmalı aldığımız biyoloji dersleri, katıldığımız sınavlar ve okuduğumuz uzun yıllar bunun için. ama ben bunu kötüye kullananlardanim.

bu gün benim ilk günüm değil tabiki. sadece 2 günlük haftasonu tatilimden sonra geldiğim yeni bir günüm. nasıl mıyım? iyi değilim. mutlu değilim. hatta yaşamıyorum. biz burda kötü şeyler yapıyoruz birilerinin hayatını zehir ediyoruz ama bir yandan da onları kurtarıyoruz. evet kurtarıyoruz sonuçta burada kalmaktan daha iyi bir yerdir değil mi cehennem.. ya da değildir belki... bunları düşünmeyi bırakalı uzun zaman oldu. çünkü artık alıştım onlara, olanlara, her şeye. artık ben bile kalbimin olmadığını düşünüyorum.

ikinci adımı da atıp hızlanmaya başladım. kapının girişindeki korumalar beni tanıyordu. selam verip içeri girdim. "merheba jisoo hanım" bu ses fire'e aitti. aramıza yeni katılan görevlilerden biri. "merheba" diye yanıtladım onu. ben buranın baş doktoru değilim. benim bir 'patron'um var. bay park. benden yaşça büyük biri ama üzerimdeki etkisi çok. sonuçta her gün altında inleyen benim değil mi? sadece onun mu tabiki de değil . böyle bir yerdeyseniz olamaz zaten. ilk geldiğimde ağlasam da artık alıştım sonuçta 2 yılım oldu burda. ve evet sadece o değil kendi isteğim dışında onlarla el dokundu bana bu iğrenç yerde. buradan da çıkamam çünkü uymak gereken bir sözleşme var.

buradaki her yüzü çok iyi tanıyorum. hepsi en az bir kere tecavüz etti nasılsa. bana gülüyorlar benimle güzelce konuşuyorlar sanki bir şey olmamış gibi. hepsine gülümsüyorum ama hepsinden iğreniyorum.

beni gördüklerinde bir birlerine bakarak sırıtıyorlar. kim bilir ne konuşuyorlar. belki beni nasıl becerdiklerini ya da nasıl zevk aldıklarını ya da nasıl gözümden yaş aktığını.. neyse

bu gün hapishaneye yeni kızlar gelmişti. ben hepsini kontrolden geçirmeden geçemezlerdi.

her zamanki gibi karşıma dizildiler. normal kızlardı işte.. ama içlerinden biri özellikle dikkatimi çekti. kahverengi saçları, kedi gözleri, üzerindeki beyaz elbiseyle göz kamaştırıyordu. elbise giymesine şaşırdım ama belli etmedim. içimde bir his vardı, bu kızı hiç rahat bırakmayacaklardı...

denek, jensoo✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin