Multimedya'da Kumsal
Kafamda baş ağrısından da öte sızı vardı, sağa sola doğru çırpındıktan sonra anca gözlerimi açabildim. Hiçbişey olmamış gibi yataktan biraz doğruldum ve etrafa doğru baktım hâlâ karanlıktı burası.
Yan koltukta büzülerek yatmış olan adamı görmemle bütün olanların film şeridi gibi gözümün önünden geçmesi bir oldu. Burdan bir an irkildim ve bunu yatağın üstündeki telefonu düşürerek belli ettim. Belli ki beni kaçırmamıştı, Üstelik kaçırmak isteyen insanların elinden de kurtarmıştı.
Bu telefonuda yüksek bi ihtimalle yakınımı aramak için koymuştu diye düşünürken masumca gözlerini açmaya başladı, yüzünde açarken artık soğukkanlılık vardı, gözlerini kocaman açmıştı ve olanları tahminen o da hatırlamadı hemen ama bir süre sonra da "O saatte o sokakta ne işin vardı be kızım , üstelik tek başına??!" diyerek gözleri karanlığa bürünmüştü.Ne tepki vermem gerektiğine karar veremedim, karşımda hiç tanımadığım bir adam benden hesap soruyordu , üstelik gözlerinden öfkesi anlaşılabiliyordu. "Her kızı kurtarıp, evine getirmek zorunda değilsin, bu senin işin mi" diye soğuk ses tonuyla karşılık verdim sonra , bir yandan ne kadar korksam da bir yandan beni kurtaran birine böyle demem biraz tadımı kaçırmıştı.
Gözlerinden alevler çıkıyordu, o koltukta büzülerek yatan masum adamdan hiçbir eser kalmamıştı. Biraz tedirgin olmaya başladım sonrasında zaten birden üzerime doğru yaklaşmıştı nefesi nefesime değiyordu yumruğunu sıktı , tam orda bana saldırıcak derken " Özür dilerim baş belası, bir dahakine sizin orda yem olmanıza izin veririm" diyerek geriye doğru uyuz bir gülümsemeyle yaslandı.
Sinirlerim bozulmuştu, böylesine birinin beni kurtarmasını daha fazla dinlemeye tahammül edemedim ve bir hışımla çantamı elime aldım, yerde duran spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim kapıya doğru yürüdüm. Odadan çıkınca merdivenlerden indim ve çıkış kapısını aradım. O an ayak sesleriyle bana doğru geldiğini fark ettim. Kolumdan tuttu kendine doğru çekti "Nereye" diye fısıldadı. Hiç dinlemeden , kolumu kendime çektim ve döndüm arkamı çıktım kapıdan. İlk gördüğüm taksiye atlayıp, evin adresini verdim.
Yolun sonuna gelince taksi parasını ödeyip, indim. Sonunda yeni evime anca gelebilmiştim üstelik telefonumun şarjı bitmişti, kimbilir annemler ne kadar arayıp beni merak etmişlerdi belkide buraya bile geliyor olabilirlerdi. Kapıyı açtım ve daha içi hala ıslak olan spor ayakkabılarımı çıkardım, üstümü de değiştirdikten sonra telefonumu hemen şarja takıp anneme ulaştım. Telefonu açtığı gibi "Kumsal neler oluyor orda , telefonun neden kapalıydı eğer ilk günden böyle oluyorsa sen buraya geri gel bu kadar merak etmeye dayanamayız" diye telaşla konuşması bir oldu.
"Burda herşey yolunda anne sadece biraz erken uyumuşum ve telefonumun şarjı bitmiş o ara" diye basit , sıradan bir yalan uydurmuştum. Ayrıca tahmin ettiğim gibi nerdeyse buraya geliceklermiş onları bu karardan uzaklaştırıp, iyi olduğumu kabullendirince vazgeçtiler. Uzun telefon konuşmasının ardından çok yorgundum ama ne yazık ki uyuyamıyordum. Yatağa uzandığım gibi olan herşey kafam da canlandı. İlk günden bunca şey yaşamak insanda ne akıl ne kafa bırakmıştı. Duş almak için içeri girdim ve çıktığım gibi de saçlarımı kurutup eşyalarımı yerine koymaya başladım , bu kıyafetleri acaba nerde giyicektim, bütün gün okulda olucaktım neredeyse en önemlisi de okula nasıl alışıcaktım?
Hem düşünüp dururken , hem de işlerimi hallederken kanepenin üzerinde uyuyup kalmışım. Güneşin yüzüme vurmasıyla okul olduğu aklıma geldi , yeni okulun ilk günüydü ayrıca. Okul eteğimi ne kadar kısa da olsa giydim , üstüne de hiç hoşlanmadığım formasını giydim. Ayağıma kısa botlarımı geçirdim ve saçlarım serbest bir şekilde bıraktım, doğal olması daha çok hoşuma gidiyordu. Çantamı da aldıktan sonra okula gitmeye başladım, babam en sevmediğim arabamı yollamıştı, fazla pahalı gözüküyordu ve okulun ilk günü ne kadar farklı imaj göstericek olsada bindim, yola koyuldum sonuçta yine dün ki gibi kaybolmak istemezdim.
Yol boyunca aklım dün olanlar da ve yüzünü bile doğru düzgün göremediğim o çocuktaydı, bir daha asla karşılaşamayıp, bir ömür teşekkür edemeyeceğim nankörlük yaptım diye düşünürken okulun garajına doğru girdim. Arabadan indiğim de hiç tanımadığım yüzlerle karşılaşmıştım. Çok farklıydı herkes , ve herkesin içinde ayrı bir dünya vardı. Fazla büyük bir okul değildi aslında ama şimdiden ayrı bir güzel gözüküyordu. Müdürün odasını arıyordum ve o ara hiç görmediğim biri "Selam ben Bükre, müdürün odasını arıyordum ama" diyerek yanıma geldi. Küçük bir kahkaha attım ve " Benimde pek bildiğim söylenemez hatta şuan orayı arıyordum" dememle onunda gülmesi bir oldu. Sanırım yeni arkadaşımı bulmuştum üstelik çok tatlı bir kızdı. Yürürken tanışıp fazla eğlenmeye başlamıştık bile.
Sonra müdürün odasına doğru yürürken birden birinin üstüne çıkmam bir oldu. Üstünde siyah kot ceketi ve sert bakışları olan bir çocuktu. Beni görünce gözleri büyüdü ve tahminen sinirlenicekken kendini tutup bana doğru eğildi. "Demek bu okuldasın daha önce tanışamamıştık ben Umut" diye öfkeli gözleri ve alaycı gülümsemeyle bana baktı.
Tam ne olduğunu anlamadım derken bu sefer sadece benim duyabileceğim bir fısıltıyla cümlesine "baş belası" diye heceleri vurgulayarak ekledi, sonra da arkasını dönüp sert adımlarla gitti.Bu o olmalıydı, bu kelimesiyle tanımıştım onu ve artık sadece bir okul uzaklığındaydı bana. Nasıl olur da onca okul içinden bu okuldaydı. Dünden daha fazla karanlıktı , bu içimdeki teşekkür etme isteğimi eriyip bitirmişti.
Tesadüfmüydü, yoksa bize kaderin oyunu olmasımıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktaki Umut
Novela Juvenil"Siyahtaki beyaz kadar masum, yalandaki doğru kadar acımazdı"