0 . 4

1.2K 137 39
                                    


𓆤 —

"hey! shim jaeyun." adımın okul koridorlarında yankılanmasıyla sesin sahibine döndüm. ses tonu bana birisini hatırlatsa da o tanıdık yüzü görene kadar anlayamamıştım kim olduğunu. bana doğru emin ve büyük adımlarla gelen lee heeseung'ı görmemle istemsiz de olsa, refleks ile bir adım gerilemiştim. karşımda dikilen beden okulun ilk gününden beri benimle uğraşırdı, aptal şakalarına maruz kalır ve tek kelime edemezdim. yüz göz kavgaya giriştiğimiz de çok oldu. benden defalarca nefret ettiğini söyledi, ben de ondan. ne kadar ondan nefret ettiğimi söylesem de içimdeki o yabancı duyguları saklamak zordu. okulun ilk gününden bugüne üç yıl geçmişti ve ben o üç yılın sonunda ondan hoşlandığımı ancak kabul edebilmiştim. zor olan tarafı ise yönelimiydi, erkeklere gram ilgi duymazken karşısına geçip ondan ne kadar hoşlandığımı söyleyemezdim. korkarım ki o kadar cesur değildim.

ama şimdiye dönüp baktığımda görüyorum ki vurgulayarak söylediği: "heteroseksüelim." sözü yerini başka bir şeye bırakmıştı. onu etkileyen erkeğin ben olmayıp başka birisi olması ve o kişinin de benim yakın arkadaşlarımdan birisi olması o kadar zoruma gidiyordu ki, anlatamam. kıskanıyor muydum yoksa ilişkileri için mutlu muydum bilmiyorum. emin olduğum tek bir şey vardı, o da karşımdakinin iyi bir insan olmadığıydı. duygularımı bir kenara bırakıp en yakın arkadaşımı bu çocuktan uzaklaştırmalıydım. daha önce bir erkekle beraberliği oldu mu bilmiyorum ama lise hayatı boyunca kızlarla olan ilişkileri hiç sağlıklı değildi heeseung'ın. şimdi ise bir kenarda oturup arkadaşımı üzmesine göz yumamazdım. bunu kendim için yapmıyordum, heeseung kadar bencil değildim.

ayrıca ona olan duygularımı kabul etmiş ve bir süredir de unutmaya çalışıyordum. şimdi karşıma geçip o aptal sırıtışıyla durmasına ne gerek vardı? yüzüne bir tane geçirirsem kim ne yapabilirdi, bunu sonraya erteleyecektim.

"ne istiyorsun?"

"benimle konuşmadığını sanıyordum." evet, onunla konuşmayı da ben kesmiştim. konuşmamayı da devam ettirmeyi düşünüyordum ama şu sevgili olayları sinirlerimi epey bir germişti. kendime hakim olamayıp yazmıştım da, rezil herifin tekiydim. tüm bedenimi heeseung'a döndürüp kollarımı göğsümün üzerinde birleştirdim. bana anlatacakları var gibi duruyordu ya da her zamanki gibi dalga geçip can sıkıntısını gidermek için yanıma gelmişti. ben konuşmayınca o devam etti. "bugün öğle yemeğimi sen ısmarlıyormuşsun, öyle mi?" başımı iki yana salladım ve birkaç olumsuz kelime ile onu reddettim. kollarımı çözüp ellerimi ceplerime yerleştirdim ve arkamı dönüp yoluma devam edeceğim sırada omzuma atıldığını hissettiğim kol ile kaşlarım çatıldı. önceden olsa itmezdim, anın tadını çıkarırdım. ama şu an kollarım kendiliğinden hareket ediyordu. bugün tüm bedenim benden bağımsızdı sanki, kafamın içerisinde neler yaptığımı toparlayamıyordum. o da şaşırmış olmalı ki bakakalmıştı, daha öncesinde yaptığım bir şey değildi bu kadar sert çıkışmak.

"hayır, ısmarlamayacağım." utancımdan yerin dibine girmek istiyordum. yanaklarımdan başlayarak kulaklarıma kadar kırmızı bir yolun çizildiğine şahit olmuştum. başımı eğip hızlı adımlarla uzun koridorda gözden kaybolmayı amaçladım. arkamdan beni izleyen bir çift gözü çok iyi hissediyordum, sanırsam bir daha yüzüne bakamayacaktım.

𓆤 —

broken record. | heejakeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin