86 12 15
                                    


Ficte Jisung'u 23, Minho'yu ise 30 yaşında olarak yazıyorum. Normalde Minho'yu 25 olarak yazacaktım fakat yazar olarak tasarladığım için ondan biraz büyük olmasını daha uygun gördüm. Keyifli okumalar ^^

Akşam vakitleriydi ve ben hâlâ bir müşterinin gelmesini bekliyordum. Bügün birlikte aynı evde kaldığım ve  kuzenim olan Felix akşam yemeğine geleceğim hakkında söz vermiştim.

Felix benden birkaç yaş küçüktü ve üniversite öğrencisiydi. Ben ise atanamayacağımı anladığım günden beri bu küçük ve hoş kafede çalışıyordum.

Akşam vakitleri çalıştığım için genellikle çok gelen olmuyordu. Bazenleri işten yorgun gelen veya kutlama yapmak isteyen kişiler gelirdi. Onun geri kalanında burayı temizlerdim ve çok boş vaktim olduğu için kitap okurdum.

Her zamanki olduğu gibi yerleri silmiş ve çöpleri dışarı atmıştım. Kapatma saatini beklemek için elime en sevdiğim kitap olan "Kırmızı Balo" adlı kitabı alıp oturmuştum. Yazarı gerçek adı ve yüzü bilinmesede sahte ismini kullanan "Alessio Dante" adlı kişiydi.

Bütün kitaplarını okuduğumda duygulanırım. Bu kişinin yaşını, yüzünü hatta ismini bile bilmediğim halde kitaplarına kendimi çok bağlı hissederdim.

Genellikle günümüz zamanında çıkan kitaplardan haz almazdım çünkü hayatın zorluğunu ve saflığını aynı anda bir kitaba yansıtabilen yazar yok denilebilecek kadar azdı.

Ama "Alessio Dante" dediğimiz bu adam kesinlikle günümüz zamanına bu iki zıt şeyi bir kitaba yansıtabiliyordu. Bu yüzden kitaplarında kendimi buluyordum.

Düşüncelerimden vaz geçip bitmek üzere olan kitabımı açtım.

  "Evet, işte o zaman fark edebilmiştim. O zaman kavrayabilmiştim yaptığımız şeyin sadece bir dans olmadığını. Ellerimiz tutuştur tutuşmaz birbirimize baktığımız an, vücutlarımızın birbiriyle hareketi ile hafif çalan müziği duyamadığım an.

Ben...

Ben aşık olmuştum. Bu sadece bir dans değildi, bu sadece bir balo değildi... "

Kitabin birinci ciltini bitirir bitirmez heyecanla kitabın kapağını kapatıp elime telefonu aldım ve 2.ciltin ne zaman çıkmak üzere olduğunu aratmama rağmen hiç bir sonuç alamadığım için üzülmüştüm.

Daha doğrusu alabileceğimi de sanmıyordum. Ailem öldüğünden beri kuzenim Felix'e ve kendime bu kafede çalışarak bakmaya çalışıyordum. Sabah saattlerinde genelde odamda oturur kitap okur veya şiir yazardım. Tanınan birisi değildim sadece duygularımı bastırmak için birkaç cümle yazardım.

Saate baktığımda kapanış saatine 10 dakika kaldığını görünce toparlanmak için kalkmıştım ki birisi gelmişti

"Efendim üzgünüm kapatıyoruz"
Uzun gri kabanı, içindeki beyaz gömlek ve altındaki siyah kot pantolon ile elindeki şemsiyeyi kapatmaya çalışan bu adam birden çok dikkatimi çekmişti.

Eliyle açık kahve saçlarını düzelttikten sonra kasa yerine gelip sonunda cevap vermişti.

Göz göze geldiğimiz an içimde hareketlenmeler hissetmiştim. Tıpkı okuduğum kitaptaki gibi. Genç gözüken adam sonunda bana cevap vermişti.

"Ah, çok özür dilerim ama sadece kahve alacaktım. Burada oturmayacağım."

Sakince iç çekip kafamı olumlu anlamda salladım.

"Peki siparişinizi alabilir miyim?"

"Bir tane normal filtre kahve."

Bu adam normal değil diye düşündüm. Kapatmama birkaç dakika kala neden buraya gelip filtre kahve söyler ki birisi? Evinde de yapabilir diye düşündüm.

Kahveyi hazırlayıp ona uzattım. Ödemesini yaptıktan sonra gitmesini bekliyordum ama bana bakmaya başladı.

"Yanlış mı old-"

"Çok üzgün gözüküyorsun."

"E-efendim..?"

"Sadece söylemek istedim."

Dedi ve hafif bir kahkaha attı.
Bu adam kimdi ve benimle dalga mı geçiyordu?

Hafif kaşlarımı çatıp cevap verecektim ki bir şey daha söyledi.

"Ah şey işin aslı sizi dün tekrar bu saatlerde ağlarken gördüm. Bugünde tekrar buraya uğramaya karar verdim.

"Düşünceniz için teşekkür ederim ama ben iyiyim..."

"Ah peki. O zaman dediklerimi umursama lütfen. Ama eğer gerçekten mutsuzsan..."

Dedi ve elini cebine soktu.

"Bu sizi mutlu edebilir umarım."

Ardından kırmızı gülü bana uzattı.

Yüzüm kıpkırmızı olduktan sonra hızlıca elindekini aldım.

"T-teşekkür ederim..."

"Pekalaaa kahve için teşekkürler"

Dedi ve kafeden ayrıldı. İçimden bu adam cidden deli mi yoksa beni mi umursadı diye düşündüm.

Dün birkaç parasal sıkıntı çekiyordum ve sabah saattleri çalışmak için başvurduğum yerden red yemiştim.

Aynı zamanda annem ve babamın ölüm yıl dönümüydü. Yani açıkcası güzel bir gün değildi. Teyzem olsaydı Felix ve ben daha güzel bir hayat geçirebilirdik ama teyzem Felix'i lise zamanlarında şuan yaşadığımız evde bırakmıştı.

En azından ev sıkıntımız yok diye mutluydum. Toparlanıp üstümü değiştirdim, kafeyi kapadım ve evin yolunu tuttum.

_________

Bugün yazdığım birkaç şiirin ardından saatin geç olduğunu görüp yürüyüş yapmaya karar vermiştim. Aynı zamanda yazacağım kitap için bir kaç fikirde bulunabilirdim.

Eve dönüş yolunda gördüğüm kafe dikkatimi çekti. Daha sonra buranın dün gördüğüm kafe olduğunu hatırladım.

Genç çocuğu merak ettiğim için içeri girmeye karar vermiştim.

İlk baş kapatacağını söyledi ama daha sonra siparişimi kabul etti.

O hazırlarken o sırada bende düşünüyordum. Daha sonrasında aklıma tak etti.

Ben neden bu çocuğu merak edip buraya gelmiştim? İnsanların ağlaması gayet normal, değil mi?

Tatlı çocuğun siparişimi hazırladığını görünce alıp ödememi yaptım. Birden göz göze geldik.

Daha sonrasında merakıma yenik düşüp konuştum.

_____

Blooming Flower [Minsung] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin