Öncelikle selamlar hoş geldiniz efenim. Bu yazdığım ilk fic gibi bir şey oldu. Hatalarım varsa mazur görün. Burayı boş bırakmak istemedim. Sizi seviyorum. Kısa bir bölüm evet ama idare edin işte. Bir de aşağıya 2 cümle sözü olan kısa bir şarkı bıraktım isterseniz dinleyin. İyi okumalar.
twenty one pilots // i need something to kill me full demo
I need something to kill me.
Beni öldürecek bir şeye ihtiyacım var.I am tired of talking my own life.
Kendi hayatımı konuşmaktan yoruldum.-----------------------------------------------------------
*Soğuk, samimiyetsiz, boş bir beton yığını.*
------------------------------------------------------------12 Nisan 21.38-
Soğuk bir ilkbahar akşamıydı. Jungkook bir apartmanın tepesine çıkmış, sırtını çatıdaki tuğlalara dayamış, bedenini yere bırakmış, uzanmıştı. Esen rüzgar saçlarını oynatıyordu. Kafasını kaldırmış yıldızları seyrediyordu. Aslında bu seyretmekten fazlasıydı. Resmen gözleriyle onlara dokunuyor, kalbiyle onlara bir şeyler fısıldıyor, onlarla konuşuyordu.
Saatlerdir aynı şekilde duruyordu, donmuştu. İlkbahar akşamının soğuğu değildi bunun sebebi. İçinde kopan fırtınaların, o söylenmek istenip ağızdan çıkmayan kelimelerin, pişmanlıklarının, içinde tuttuğu gerçeklerin, kaçtığı günlerin ve sol yanındaki sızının yüzündendi.
Sinirini, üzüntüsünü, pişmanlığını, özlemini nedense dışarı vurmuyordu. İçine atıyor, bağırmıyor, hareket etmiyor, konuşmuyordu. O sadece hareketsizce bekliyor ve ağlıyordu.
Gözleri onun yerine konuşuyor, her şeyi anlatıyordu.*Jungkook'un ağzından*
~1 ay sonra~
Doğumumdan bu yana çocukluğumun, anılarımın geçtiği o yere gelmiştim. 1 ay öncesine kadar evim, sığınağım sandığım o yer şimdiyse hiçbir şeyim değildi. Benim için sadece bir bina bozuntusuydu. Kendimi en güvende hissettiğim yer artık ellerim titreyerek, gözlerim yaşlarla dolu olarak girdiğim bir yer haline gelmişti.
Giriş kapısına doğru ilerledim. Güvenlik önüme geçti. Bunu yapması çok saçmaydı. 1 ay öncesine kadar yaşadığım evime girmeme engel oluyordu. Bunu yapmaya hakkı yoktu. Onu önemsemeden kapıya yöneldim. Tekrar yolumu kesti.
"Beyefendi çekilin lütfen giremezsiniz."
"Kendi evime girmek için senden izin alacağımı sanıyorsan yanılıyorsun."
Onu hafifçe ittirip kapıya yöneldim. Bana doğru gelip kolumu tuttu. Ona döndüm. Önce kolumu tutan eline sonra gözlerine baktım. Elini gevşetti ve yavaşça bıraktı.
"Şu anda kendi evime girmeme izin vermiyorsun farkındasın değil mi?"
"Efendim bana verilen talimat bu. Kimseyi içeri sokmamam gerekiyor."
"Burası benim evim zaten! Daha kaç kere daha tekrarlatacaksın? Şimdi çekil önümden."
"Zorluk çıkarmayın lütfen. Benlik bir şey yok. Maalesef giremezsiniz efendim."
Aniden görevlinin yakasından tuttum. O da beklemiyordu ki gözleri açıldı.
"Şimdi şu kapıyı açsan iyi edersin çünkü sabrım kalmadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kamera Önünde
FanfictionEğer sana seni sevdiğimi söyleseydim söyle, bana ne derdin? Eğer sana senden nefret ettiğimi söyleseydim çekip gider miydin? Şimdiyse yaptığım her şey için yardımına ihtiyacım var. Tekrar düşüyorum. Kaldırılmaya ihtiyacım var. Seni "arkadaşım" diye...