0.3

576 41 5
                                    


"Kirayı üç gün önce verdim Bay Nam-" koparılan bağırışla yüzümü buruşturdum ve telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. "Ne demek verdin! Kime verdin! Ben kira fa-"

"Karınıza verdim. Alt katı görmeye gelenler için gelmiş. Görmüşken vereyim dedim." sözünü kestiğimi umursamadan homurdanmaya başladı. "Kaç kez daha söyleyeceğim Arin! O cadı kadının değil o ev BENİM. Kiraları bana vereceksin diye.." bıkkınlıkla nefes verdim ve kafamı otobüsün camına hafifçe vurdum. Bunların kavgasından da sürekli aralarında kalmaktan da bıkmıştım.

On yılı aşkın bir süredir evliydiler ve birbirlerinden bıktıkları o kadar belliydi ki. Yanlarında kimin olduğunu umursamadan birbirlerine laf sokar hiç alakası olmayan insanları kavgalarına dahil ederlerdi. İkisi de haksız olmasına rağmen diğerine üstün gelebilmek için karşı tarafın istisnasız her şeyini ortaya döker, kimsenin merak etmediği şeyleri anlatırlardı.

"Bir dahakine size verdiğimden emin olurum Bay Nam, iyi günler." cevap vermesini beklemeden aramayı sonlandırdım ve saçlarımı karıştırdım. Boşanmaları hakkında bir konuşma yapmayı çok isterdim ama her şeye rağmen garip bir şekilde birbirlerini sevdiklerini düşünüyordum. Ama bu beni fazlasıyla rahatsız ettikleri gerçeğini değiştirmiyordu.

Kafeye en yakın durakta indiğimde boynumu ovalıyordum. Dün gece ders çalışırken masada uyuyakalmıştım. Okul sıralarında uyumaktan antrenmanlı olan suratım artık iyice düzleşmişti. Yaklaşık üç saat nasıl öyle uyuyabildiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Üstelik açık bıraktığım camdan giren serin hava bütün evi alaskaya çevirmiş ve bütün bedenimin kaskatı kesilmesine neden olmuştu.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi ışık açık kaldığı için karşı apartmanda kalan Bayan Park tarafından gecenin bilmem kaçında azarlanmıştım. Gerçekten o evde kalmamak için yığınla sebebim vardı.

Sabah kalkıp pazar olmasına rağmen çalışmak zorundaydım ve ben yarım saat önce bilekliğimi kaybettiğimi öğrenmiştim. Kötü bir şey olduğunda arkasından çığ gibi felaketler yuvarlanıyordu. Ve bu kötü şey de bir gün önce Minhoyla o malum şeyi yapmamdı. Tabi bunların hepsini yaptığım şeyin cezası olarak yaşıyor da olabilirdim.

Sabah üzerimi giyindikten sonra bilekliğimin bileğimde olmadığını fark etmiştim. Abim onu bana verdi vereli, üç yıldır istisnai sebepler haricinde bileğimden hiç çıkarmamıştım. Uyku sersemi deli gibi evde aradıktan sonra bulamamış bir de onun için sinir krizleri geçirmiştim.

Sonuç olarak burdaydım, dönüp dolaşıp gelmek zorunda olduğum yerde: çalıştığım kafede.

Oflayarak üzerimdeki ceketi çıkardım ve dolabıma astım. Ekim ayına giriyorduk ve havalar giderek soğuyordu. Bir de bunun için dertliydim.

"Arin!" eteğinin fermuarını çekiştirerek soyunma odasına dalan Smeralda gözlerimin belermesine sebep oldu.

"Şu salak şeyi çıkaramadım." bıkkın bi nefes verip kapıyı kapattım ve ellerini eteği yırtmak istercesine çekiştirdiği fermuardan uzaklaştırdım.

"Soyunma odası soyunmak için kullanılır, soyunup girilmek için değil Alda." şirince gülümsedi "Ops, haklısın. Çıkartamayınca çok sinirlendim." dudaklarını büzdü ve açmaya çalıştığım fermuarından ona yakın olan bedenime sırnaştı. Gülerek onu iteledim ve fermuarı düzgünce açtım.

"İşte oldu.." dolabıma ilerleyip kapağını kapattım. "Nasıl yaptın ya? Ben baya uğraştım.. Her neyse! Nasılsın? Umarım iyi gidiyordur, gerçi sende iki gündür bir haller var, tuhaf davranıyorsun biraz. Daha çok suçlu gibi aslında. Ben yine çok mu konuştum, evet tabiki de çok konuştum.." sesinin tonu giderecek alçalırken güldüm ve kafasından dolaptan aldığım yedek tişörtümü geçirdim.

remord | lee knowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin