0.7

491 41 35
                                    


Arin'den;

Elimdeki telefonu cebime atıp ellerimi birbirine sürttüm. Havalar iyice soğumuştu ve ben tamı tamına otuz dakikadır arkadaşımın dersten çıkmasını bekliyordum. Son dersimin bitmesine dakikalar kala Seungmin onu beklemem gerektiğine dair mesaj atmıştı. Az çok nedenini biliyordum. Kız kardeşinin doğum günü yaklaşıyordu ve mükemmel bir abi olarak ona hediye konusunda yardımcı olmamı istiyordu.

Bir diğer neden ise şu sıralarki durgunluğumdu. Dün Minho'yla ettiğimiz bir saatlik sohbetin ardından kafayı yiyecek raddeye gelmiştim. Şaka gibiydi. Çocuk beni rahatlatmak isterken girdiğim krizleri bambaşka bir boyuta taşımıştı. Kendimden nefret ettirecek sanrılar taşırken sevgilimin en yakın arkadaşı benden ne kadar etkilendiğini anlatınca hayat daha bir katlanılmaz hale gelmişti. Uykudan bir haber derslerime girip kafamı hayali duvarlarıma vurduktan sonra burdaydım işte.

Her sıkıntımı paylaştığım ama şu sıralar yanında nefes almaya çekindiğim arkadaşımın yanında.

"Fazla beklettim mi?" Gülümseyerek bana adımlayan bedenine yaklaştım. Kollarımı boynuna doladım. Huzur veren aurası bedenime hücum ederken kollarını belime doladı ve sıkıca sarıldı. "Hayır, her bir dakikasından zevk aldım." Güzel kahkahası kulaklarıma dolarken saçlarını karıştırdım.

"Öyleyse sen bana daha fazla küfür etmeden şuradaki kafeye geçelim." Yüzümü buruşturup onu aceleyle onayladım. Yanaklarımın ve burnumun kıpkırmızı olduğuna emindim.

Elimi cebime koyduğumda kolum ve gövdem arasında kalan boşluktan kolunu geçirdi ve bedeniyle bedenimi iteledi. Melodik kahkahası anlattığı şeylere eşlik ederken dikkatle onu dinledim. Beni bulunduğum duygu durumundan uzaklaştırabilen nadir kişilerdendi. Ve ben şu aralar onu ve en değerlimi kaybetmekle karşı karşıya kalmıştım. Psikolojim kendime indirdiğim darbelerle daha berbat bir hale gelirken tek yaptığım salondaki koltuğa oturup duvarı izlemekti. Başka ne yapılırdı açıkçası pek bir fikrim yoktu. Elimden hiçbir şey gelmiyordu ve böyle diyerek kendimi avutamayacağım için en yapılabilir şeyi yapıp kendime psikolojik baskı uyguluyordum. Kısacası kahrolmuştum ve kahrolmaya da devam edecektim.

Karşıma oturup siparişlerimizi vermemizin ardından dirsekleri masaya dayalı bir şekilde ellerini kavuşturdu ve yüzüne gölge düşüren bir ifadeyle bana baktı. Dudaklarım çizgi halini alırken yerimde rahatsızca kıpırdandım.

'Başlayacak mısın yoksa ben ağzıma geleni söyleyeyim mi?'

Boğazımı temizledim. Bakışlarım o hariç her yerdeydi. Etrafın kararıp tam üzerimizde bir lambanın belirdiğine ve bu koskoca alanda sadece bizim masamızı loşça aydınlattığına yemin edebilirdim.

"Sınavların henüz başlamadı, bu ayın kirasını da annenlerden yardım almadan ödeyebildin, yetiştirmen gereken çok zor bi proje de yok, barda dans ediyorum diye oranı buranı açıp sabahına okulun sitesinde seninle dalga geçmelerine sebep olacak onlarca fotoğrafınla da karşılaşmadın." Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Beni Haneul ile mi karşılaştırıyorsun?"

"Hayır ama bunu yapma olabilitesi yüksek bir mankafasın." Derin bir nefes aldı ve ellerini masaya yasladı. "Demem o ki üzülebileceğin hiçbir şey yokken neden bu kadar içine kapanık ve karamsar bir hale geldin anlayamıyorum. Dünyadan kopacak kadar derin düşüncelere dalmak Minho'nun işi sen kaotik bir şekilde neşe saçan birisisin." Minho'nun adı geçince bir saniyelik bir afallama yaşasam da hemen toparladım. Her şey dilimin ucundaydı ama ona anlatamazdım.

"Hyunjine soğuk yapıyorsun. Dövme sildirme muhabbetini saymıyorum bile." Derin nefesler almaya çalışarak kafamı masaya koyduğum kollarımın arasına gömdüm. Bunların hiçbirine verecek bir cevabım yoktu. Ben o evden çıkarken hiçkimseye hiçbir şey belli etmemek adına o adımları atmıştım. Minho bilmezse kimse bilmez bu sır bana kalır sanmıştım. Ama kendime o kadar kızgındım ki rol yapamayacak kadar cezalandırılmam gerektiğine inanıyordum. Ben Hyunjine bunu yapamazdım. Hiçbir şey olmamış gibi yanında durup beni ne kadar güzel sevdiğine şahit olamazdım. En başta kendimi affedememiştim ben nasıl olur da yaptığım bu salaklığın üzerine perde çekerdim.

remord | lee knowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin