Bazı anlar vardır. Gerçekliğinden şüphe edersiniz. Rüya olması için bütün dileklerinizi art arda sıralarsınız. O an gördüklerim de öyleydi.
Semum zincirlere bağlanmıştı. Altında sadece basit bir pantalon vardı. Üstü ise yara izlerinden seçilmiyordu. Gardiyanlar Semum'un hem vücudunun üstünü hem de kanatlarını deliler gibi zincir ile dövüyorlardı.
O an içimden gelen bambaşka bir güçle ellerimdeki ışığa odaklandım ve yaklaşık iki dakika sonra her yer toz dumandı.
Karışıklığın içinde Semum'u çözdüm. Dışarı çıkardım ve olabildiğince hızlı uçtum. Elini hiç bırakmadım. Evime gittik. Onu yatağıma yatırdım. İkimiz de konuşmuyorduk.
Canının acıdığı her halinden belliydi. Alena'dan iksir rica ettim. Alena hızlı getirmişti.
Önce ıslak bir bezle Semum'un gövdesini ve kanatlarını temizledim. Sonra iksiri elimden gelen en yavaş şekilde ona damlattım.
Çok zor dayanıyordu ve acısını ondan almak istedim.
Üstüne temiz bir tişört giydirdim. Saçlarını okşadım. "Sana neden kıydılar?" Semum yutkundu. "Melekler zıtlıklardan hoşlanmaz orkide. Seninle olmamdan hoşlanmayan bir grup kaçkındı onlar. Gerçek gardiyan bile denemezler yani. Dikkat dağınıklığımdan yararlanıp beni kaçırdılar." "Dikkatini ne dağıttı?" Gülümsedi. "Seninle dans etmeyi düşünüyordum." Gülümsedim.
Usulca yanına kıvrıldım. Bana döndü. Onu yavaşça kendime çekip boynuma yatırdım. Saçlarını okşarken sevdiğim şarkılardan biri olan The Mystic's Dream söyledim. Çok geçmeden uyuyakaldı. Ben de huzurlu bir uyku için dakikaları saydım.
Sabah kalktığımızda ikimiz de daha iyidik. Saraya gidip yemeğe katıldık. Birbirimize kaçamak bakışlar atıyorduk. Görevli Semum'un yanına gitti. "Semum, Sonat'ı da alıp gelmen gerekiyor."
Semum yanıma geldi. "Benimle gelebilir misin?" Başımı sallayıp kalktım. Onunla beraber görevliyi takıp ettim. Görevli kral ve kraliçenin odasının önünde durdu. "Dün yaptığın şeyden dolayı sizinle görüşmek istediler."
İkimiz de içeri girdik. Kral ve kraliçe koltuklardan sakince oturuyorlardı. Kral konuşmaya başladı. "Hoşgeldiniz çocuklar. Semum öncelikle senden özür dileriz. Bir daha böyle bir şey tekrarlanmayacak." Semum önemli değil dercesine başını salladı. "Sonat senin de yaptığın şeyden dolayı sana ödül vermek istedik. Bugün istediğin bir şeyi yapabiliriz." O an sadece Semum'u düşündüm. "Mahzendeki mavi meleği çıkartmak istiyorum." Semum şok içinde bana döndü. Fısıldadı. "Sonat çok daha iyi bir dilek dileyebilirsin. Abimi çıkartman şart değil."
Kral ve Kraliçe aralarında konuştu. "Sadece bir günlük. Hava kararmadan burda olacak." Başımı salladım.
Semum'un sabır çektiğini duydum ve ister istemez gülümsedim. Semum elimi tuttu. "Gel orkide gel."
Mahzene gittik. Gördüğüm mavi melek mahzenden çıkarılıyordu. Bana baktı ve gülümsedi. "Teşekkür ederim Sonat. Bu arada daha önce tanışmadık. Ben Ayzer." "Memnun oldum." "Ben de"
Ayzer kardeşine baktı ve sıcacık gülümsedi. Semum dayanamamış olacak ki birbirlerine sımsıkı sarıldılar. Ayzer "Sonunda biricik eşimi görebileceğim bugün." dedi. Semum "Hadi görmeye gidelim o zaman." dedi.
Beraber Ayzer'in eşinin olduğu eve gittik. Ev bomboş görünüyordu. Yaşlı kırmızı bir melek yanımıza geldi. "Kime bakmıştınız?" Ayzer hızla meleğe döndü. "Benim eşim Annabelle burada olacaktı. Taşındı mı?"
Melek acınacak bir şey söylemiş gibi Ayzer'e baktı. "Dün vefat etti. Başın sağolsun." Ayzer duyduklarını algılamakta zorlanıyordu. Dizlerinin üzerine çöktü. "Hayır benim meleğim ölmez. İmkansız. Bana şaka yapıyorsunuz değil mi? Ben yıllarca çıkıp onu görmenin hayalini kurdum..."
Semum arkasını döndü ve sakinleşmeye çalıştı. Ayzer'in yanına çöktüm ve sımsıkı sarıldım. Ayzer de bana sarıldı. Dağ gibi bir melek omzumda hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Tüm Athena'da yağmur yağmaya başladı. Korkunç bir rüzgar vardı. Semum abisinin yanına çöktü ve sırtını sıvazladı. Ayzer ise hiç durmadan bağıra bağıra ağlıyordu. "Ben her şeyimi kaybettim..." diye sayıklıyordu.
O an anladım Ayzer'in hava olaylarını yönetebildiğini.
Ayzer'in ağlaması hafifleyince saraya geri döndük. Kendi isteğiyle mahzene girdi ve öylece yere oturdu. Mahzenin dışından yanına oturdum. Semum da bana eşlik etti ve tüm gece Ayzer ile kaldık.
Ertesi gün bizi gardiyanlar çıkardı. İkimize de çok ağır gelmişti olanlar. Semum'a döndüm. "Benim derse gitmem gerekiyor." Semum başını salladı ve beni bırakmayı teklif etti.
Ona gidip dinlenmesini söyledikten sonra Salvator'un evine gittim. Alena ortalarda gözükmüyordu. Salvator'la çok yoğun bir ders geçirdikten sonra sonunda işimiz bitti.
Evden çıktığım sırada hem Alena hem de Semum kapıdaydı. Alena şapşal şapşal sırıtıyordu. Gülümsedim. "Hayırdır Alena? Ne bu hâl?" Alena sırıttı. "Oturun da anlatayım." Üçümüz de bulutlara oturduk.
Alena hâlâ otuz iki diş sırıyordu. "Şey... Ben âşık oldum." Güldüm. "Kime peki?" Alena "Orası biraz karışık işte." dedi. Semum "Dökül Alena." dedikten hemen sonra Alena hiç durmadan konuşmaya başladı.
"Ya başta her şey normal gidiyordu. Onu bulutların üzerinden izliyordum. Biliyorsunuz tarzı olan erkekleri severim. Saçları hafif uzun ve dalgalıydı. Espri de yapıyordu. E ben tutulmayayım da kim tutulsun çocuğa değil mi ama. Her neyse ben bir gün dünyaya indim ve çocukla tanıştım. Çok da iyi anlaştık. Maşallah zaten nur topu gibi."
Kendime hakim olamayıp kahkaha attım. Semum'la göz göze geldik. Bana tanıdığı en güzel şeymişim gibi bakıyordu. Alena'ya döndü. "Kızım sen salak mısın? Bizim dünyadakilere âşık olmamız imkansız. Cezalandırılırsın. Kanatlarından olursun ve dünyaya hapsederler."
Alena iç çekti. "Fedakarlık yapılmazsa o aşk değildir ki zaten." Semum yüzünü buruşturdu. "Dünyaya indiğinde ara sokaklardaki duvar yazılarını mı okudun sen?" Alena sırıttı. "Ama bir görseniz. Ay parçası gibi maşallah yiğidim. Anlatılmaz yaşanır."
Gülümsedim ve Alena'ya sarıldım. "Canın kiminle olmak istiyorsa onunla ol Alena. Ne olursa olsun her zaman arkanda olacağım."
Alena gözyaşlarını siler gibi yaptı. "Seni şu anguta vermek hiç içimden gelmiyor. Gel sana da başka birini bulalım." Semum kaşlarını çattı. "Sen bana angut mu dedin?" Alena "Haklısın angut az oldu biraz ya. Tüh! Sonrasına daha iyi bir hakaret bulayım." dedi.
Gülümsedim ve Semum'un yanına kaydım. Beline sarıldım. "Ben de senin için savaşmaya hazırım." Semum gülümsedi ve kollarını etrafıma doladı. "Senin için ölüme bile hazırım orkide. Yeter ki yanımda ol."
Alena kusar gibi yaptı. "Ay umarım Karan bunlardan hoşlanmıyordur yoksa ilişkimizi sorgulamak zorunda kalacağım.
Semum "İlişkiniz mi var?" dedi. Alena ise ikimizi de kahkahaya boğan bir cevap verdi. "Hayır ama illa ki olur yani. Ön hazırlığını yapayım."
Alena'yı bırakmak güç de olsa eve gittik. İkimiz de huzurlu bir uyku çekmek için hevesliydik. Uykuya dalmadan önce bir şey duyduğuma emindim.
"Sen benim ruh eşimsin. Senden başka kimsenin benim için bir önemi yok orkidem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUMDAKİ YABANCI
FantasySonat yıllardır yüzüne baktığı kişinin geleceğini gördüğünü ve çok daha farklı güçleri olduğunu öğrendiğinde henüz çok küçüktü. Ona yardım etmekten çekinmeyecek biriyle tanıştığında ise her şey yeni başlıyordu.