Ağladığımın farkında bile değildim . Tek hissettiğim yüzü gözlerimin önüne gelen Pars'tı yüzümü sildim ve o hışımla kendimi dışarı attım . Annem ise arkamdan bağarıyordu . Ama ne dediğini anlamıyordum sanki beynim boşluktaydı belkide anlamak istemiyordum. sonra vücudumdaki karıncalanmayı hissettim ve nefes alıp verişim hızlandı . Etraf kararıyor hatta yok oluyordu . Ve kendimi yine o kara deliğin içinde buldum tek bildiğim ise sürüklendiğimdi.
- Tameris kızım uyan!
Annemin sesiyle irkildim ve göz kapaklarımı aralamaya çalıştım. Açtığımda ise yanımda yine o muşmula suratlı doktor ve annem vardı .
- Ne oldu bana ?
Doktor lafa atladı hemen.
-Sadece bir atak geçirdin o kadar .
-Ya öylemi sadece bir atak mı ?
O an sadece oradan kaçmak geldi içimden ama yapamadım çünkü annemden başka gidecek yerim yoktu. Annem beni doğrulttu fakat hala başım dönüyordu.
-Kızım kalk gidelim artık. Tabi daha iyiysen.
Annemin bu soruyu sormasını bekledim ve istediğimde oldu.
-Anne hatta hemen gidelim.
Annem benim çaresiz olmama alışkın olmadığı için hemen Üstümü toparlayıp beni çıkartı. Ve annemin külüstüre binip çıktık. Eve vardığımızda koşa koşa odama gittim ve kapıyı kilitledim. En son bu hareketi yaptığımda kendimi hastanede bulmuştum.
-Kızım çık odandan ne olur, bak istersen doktorunu değiştiririz
-Ne fakeder ben hala senin gözünde bir deliyim. Anne bak pars rüya değil pars benim hayatım artık anla bunu.
Annemin ağladığını farkettim ama bu sefer çok sinirli olduğum için kapıyı açmak yerine uyumayı tercih ettim.
Kendimi yatağıma attim ve anneme gitmesini söyledim. Annemde gitmiş olacak ki ağlama sesi bir anda kesildi. Ve göz kapaklarımın usul usul kapanmasıyla vücudumun yine o kara delikte sürüklendiğini farkettim. Sanırım bu olay artık beni mutlu ediyordu.
Gözlerimi açtığımda Pars'ın kollarında buldum kendimi.
-Uykucu uyandın mı sonunda?
O anki mutluluğumu hiç bir şeye değişmezdim . Sadece güldüm ve cevap verdim.
-Uyandım aşkım zor olsada uyandım.
-Ben gideyim bu güzel uykucuma bir kahvaltı hazırlıyım.
-Gerek yok aslında şu an sadece bana sarılmana ihtiyacım var.
-Ne oldu yoksa kâbus felan mı gördün?
Cevap bile vermeden onu kendime çektim zaten o da çok geçmeden bu hareketimden sonra bana sarılmıştı. Sımsıcak tenini tenimde hissediyordum onun kollarındaki huzuru annemde bile bulamamıştım. Kalbim hızlı atıyor hatta, nefesim bile kesiliyordu. Ama bu huzur Pars'ın yanımdan kalkmasıyla son buldu. Tam suratımı asacaktım ki pars bir bakışıyla beni yine güldürmeyi başardı.
-Hadi cadı yüzünü yıka, bende sana kahvaltı hazırlayayım.
-Tamam sen in ben de geliyorum.
-Uyumak yok ama.
-Pars tamam geliyorum.
Yataktan kalkmak istemiyordum ama kalkmamı isteyen Pars olduğu için hemen kalktım. Lavaboya gittim, musluğu açtım ve ellerime doldurduğum suyu yüzüme çarptım. Asağıya indim ve onu ocağın yanında omlet yaparken buldum. Masanın uzerinde de türlü türlü kahvaltılıklar vardı. Bir insanin eline yemek yapmak bu kadar mi yakışırdı
Beni hala farketmemisti. Sessizce arkasından sarıldım
"Mutfaga çok yakışıyorsun," dedim tüm sevecenligimi. kullanarak.
"Ben her yere yakışırım. En çok da sana,"dedi.
-Hadi masaya geç, dedi.
Hemen masaya oturdum.
Pars'ın hazırladığı kahvaltı beni o kadar mutlu etmişti ki bu mutlulukla hepsini tek yiyebilirdim. Bir insan daha ne isterdi acaba? Masanın ortasında birden bire beynime bir sancı girdi.
-Tameris iyimisin?
Pek bir şey düşünmeden cevap verdim.
-iyyim aşkım pek yakında daha da iyi olucam.Ve koşarak lavaboya gittim Pars'ın arkamdan geldiğini farkettim ama ona bir şey belli edemezdim. Lavaboya girdim nefesim kesiliyor hatta kanım donuyordu. Terlemeye başladığım da iş işten geçmiş ve ben bayılmıştım.
Arkadaşlar bu ara bölümdü Tameris'in nasıl Pars'ı gördüğünü anlatmak amaçla yazdım. Umarım beğenirsiniz ;)))