Nefes nefese, kulaklarım hoş bir şarkıyı işitirken, saat 00.30 gibi hızlı adımlarla yürüyordum.
Bu hızlı adımlarım kaçtığımdan değil, öfkelendiğimden dolayıydı.Eve gitmek istiyordum. Eve gidip dinlenmeliydim. Evime giden otobüslerin birine bindim ve şık elbisem yüzünden bana dönen bakışları yok saymaya çalıştım.
Delirecektim.
Tek kelimeyle,
Delirecektim.Karmakarışık duygular içerisindeyim. Hayal kırıklığı ve öfkeyle karışık bir duygu.
Derin derin nefesler almaya çalışarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım fakat olmuyordu, bu olayı düşünmeyi bırakamıyordum.
Kendimi toparlamam gerekiyordu.
Telefonumun şifresini girip kamera uygulamasına girdim. Gözlerim kızarmıştı. Ağlamak üzereydim fakat durdurdum kendimi.
Ağlamayacaktım.
Ağlamamalıydım.Göz yaşlarım onun için değmezdi.
Gülümsedim.
Korkuyordum.
Gülümsedim.
Kırıldım.
Gülümsedim.Derin bir nefes aldım ve ineceğim durağa yaklaştığımız için ayağa kalkıp kapıya yöneldim. Kapı açıldı ve otobüsten indim. Evime doğru gittim.
Evime geldiğimde pijamalarımı giyip yatağa yattım. Sadece tavanı izliyordum. Çok geçmeden uykum geldi ve uyuma isteğimi geri çeviremedim çünkü gerçekten güzel bir uykuya ihtiyacım vardı.
___
Güneşin inat eder gibi gözüme girdiği bir sabaha uyandım. Tabii buna uyanmak denseydi. Gözlerimi açtığım gibi geri kapatmak zorunda kaldım. Gözlerim daha önce hiç acımadığı kadar acıyordu. Dün geceki olaydan sonra kendimi hala öfkeli ve yorgun hissediyordum. İstemeyerek yatakta doğruldum ve lavaboya doğru ilerledim. Yüzümü yıkadım ve aynadan kendime baktım. Gözlerim çok fazla kızarmıştı, aşırı acıyordu. Gelen ağlama isteğini durdurmaya çalıştım. Ağlayamazdım, yasaklamıştım kendime ağlamayı.
Gülümsedim. Tabii buna gülümsemek denilirse...
Lavabodan çıktım ve mutfağa ilerledim. Kahve içmek istiyordum. Kahve makinemin içine kahvemi koydum ve olmasını bekledim.
Çok dalgındım. Mutsuzdum. Uykusuzdum ve kırılmıştım. Bunu her zaman dile getiriyorum ama gerçekten çok kırılmıştım.
Düşünüyordum. Belki yanlış anladım. Belki amacı bu değildi. belki, belki işte.
kahve makinesinin sesiyle kendime geldim ve dolaptan çıkardığım kupayı tezgahın üzerine koyup doldurmaya başladım. Kupanın içi tamamen kahveyle dolunca onu elime aldım ve balkona doğru ilerledim. Dışarıyı izlemeye başladım. hem kahvemi yudumluyor hem de dışarıyı izliyordum.
Kahvemi bitirdiğimde kupayı mutfağa bıraktım ve üzerimi değiştirmek için odama gittim. Yemek yiyecek vaktim yoktu. Hem yemek yerim hem de gezerim.
Yaşadığım şehir sıcaktı bu yüzden elbise giymek daha iyi olurdu.
Siyah kısa kollu, mini, elbisenin bitim bölgesinin yanlarında ipler bulunuyordu. Takı olarak sevdiğim yıldızlı kolyelerimi ve yıldızlı küpemi taktım.
Telefonumu ve kulaklığımı alıp odamdan çıktım. Askılıkta asılı duran bez çantamı aldım, telefonumu ve kulaklığımı içine koydum.
Bir şeyi unuttum mu diye yokladım beynimi.
Ve evet, cüzdanımı unutmuştum. Cüzdanı başka bir çantamın içerisindeydi. Odama gittim ve çantanın içerisindeki cüzdanımı aldım. Bez çantamın içine koyduktan sonra odadan çıktım ve ayakkabılıktan beyaz hafif topuklu sporlarımı çıkardım ve giydim. Anahtarımı da alıp evden çıktım.
Evime yakın olan otobüs durağına gittim ve otobüsümün gelmesini bekledim. Sahile yakın bir AVM'ye gidecektim.
Kulaklığımı telefonuma bağladım ve Mor ve Ötesi-Bir Derdim Var şarkısını açıp dinlemeye başladım.
Bir derdim var artık
Tutamam içimde
Gitsem nereye kadar
Kalsam neye yarar
Hiç anlatamadım
Hiç anlamadılar
Herkes neden düşman
Herkes neden düşman
Unuttuk hepsini
Ruhun nefesini
Gelme yanıma, sen
Başkasın ben başka...Bineceğim otobüsün geldiğini görünce cüzdanımın içinden otobüs kartımı çıkardım. Otobüse bindim ve otobüs kartımı ekrana koydum, oturacak bir yer bulup oturdum.
___
İneceğim durağa yaklaştığımızda ayağa kalktım ve kapıya yaklaştım. Kapı açılınca otobüsten indim ve AVM'ye doğru gittim.
AVM'nin kapısından girdiğimde saate baktım.
14.26
"Eğer saat erken olsaydı kahvaltı yapardım ama o saati tamamen geçmiş. Öğle yemeği yemek daha mantıklı olur." diye söylendim.
Yemek katına çıktım ve burgerking'e gidip yemek siparişi vermek için bekledim.
Sonunda sıra bana gelmişti. Kafama göre bir menü sipariş ettim ve boş bir yer var mı baktım. Duvar kenarında yuvarlak, ortasında bitki olan bir masa vardı ve kimse yoktu. Oraya gidebilirdim.
Biraz bekledikten sonra siparişim hazır oldu ve tepsimi alıp o masaya ilerledim. Masaya oturdum ve çantamı solumdaki sandalyeye koydum. Sakince yemeğimi yemeye başladım. Hem yemek yiyordum hem de instagramda dolaşıyordum. Arada da kafamı kaldırıyordum etrafa bakmak için ve her kafamı kaldırışımda göbekli, kirli sakallı, oduncu gömleği ve siyah pantolonuyla bana bakıp geçiyordu. Sinirlerim iyice tepeme çıktı. Delirecektim.
Biraz zaman geçti. Ben yemeğimin yarısında iki erkek üç kız grubu benim oturduğum masaya oturdu. Uzun koyu kahverengi, dalgalı saçlı, yeşil crop, siyah wide leg pantolon giymiş bir kız soluma ve benden iki sandalye uzaklığa oturdu. Onlar aralarında gülüşerek sohbet edip fotoğraf çekilirken ben yemeğime devam ettim.
Hem telefonda dolaşıp hem de yemek yerken ekranım karardı, telefon zil sesim çalmaya başladı ve ekranda bir isim gözüktü.
Sedat Bey.