yıldıza basıp bol bol yorum yapalım, bir önceki bölümün yorum sayısı aşırı mutlu ettiiii. keyifli okumalar dilerim 🌌
genç kızın aklına dağ evi fikriyle gelen fanteziler ve görüntüler içinde yangın başlatırken de yutkundu. doğru duyup duymadığından emin değildi.
"aybike? gidiyor muyuz?"
tatlı tatlı gülümsemesiyle heyecanlanarak dilini dudaklarının üstünde gezdirdi kız.
"gidelim."
etrafa hızlıca göz gezdirip tolga ya da harika'nın olmadığından emin olduğunda kızı belinden destekleyip eve götürmüştü.
genç kız ise yanıyordu adeta. çok yoğun hisleri vardı zaten, bir de beraber başbaşa dağ evine gidecek olmaları bambaşkaydı.
içeri girdiklerinde ise genç adam dolaba yönelmiş kızın arkasından ellerini dolayıp atıştırmalıkları hazırladığında genç kız bayılacağını düşündü.
bu kadar yakınındaki adamın kokusunu almak nefesini hissetmek, tenine bir saniyeliğine değen teni yakıyordu onu.
berk, tezgahta ona arkası dönük kızı kendine çevirdiğinde tüm vücut hatlarını bedeninde hissediyordu. yine bir çekinme belirtisi göstermeden kıvırcık saçını parmağına doladığında nefesi nefesini ısıtıyordu.
adamın bakışlarının ara ara dudaklarına indiğini görünce alt dudağını dişledi kız. adamın uzattığı atıştırmalıkları alırken bu kadar yakınında oluşuna dayanamayacağını fark ederek geri çekildi.
"gel oturalım istersen."
ben kucağına otursam, düşüncesiyle kendini serinletirken adamın yanına geçti. eline aldığı şiir kitabıyla yayvan oturuşuna ve gri eşofmanına kayan gözlerine hakim olmaya çalışırken de kızıl adam kıza biraz yaklaşarak boğazını temizlemişti.
yasaktı aybike ona. öğrencisiydi ve imkansızdı. ona karşı olmamalıydı hisleri. evin içinin serin olduğunu ve genç kızın ısıtmak isterce elleriyle oynadığının farkına vardığında buraya gelirken üstüne geçirdiği siyah deri ceketi çıkardı, kızın omuzlarına koydu.
genç kız adeta büyülenmiş gözlerle kendisine bakarken de soru sorarca içinden geleni yaptı. aybike de şiirleri çok sevdiğini söylemişti. kızın yanına yaklaşıp gözlerini gözlerine sabitledi.
"sana gitme demeyeceğim.
üşüyorsun ceketimi al
günün en güzel saatleri bunlar
yanımda kal.sana gitme demeyeceğim
gene de sen bilirsin
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim
incinirsin.sana gitme demeyeceğim
ama gitme, lavinia.
adını gizleyeceğim
sen de gitme, lavinia."aybike, adamın ses tonuyla büyülendiğini hissederken içi kıpır kıpırdı. aşık olduğu edebiyat öğretmeni, dünyanın en güzel ses tonuyla ona özel şiir okumuştu.
"çok güzeldi. sesiniz, çok güzel."
berk, gamzeli gülüşünü kısaca sunup göz kırptığında ise genç kız heyecandan ölecekti.
"sen daha güzelsin."
kız utanarak başını çevirip birkaç şey yediğinde limonatasından yudumladı.
"hocam."
"berk de."
"efendim?"
"aramızda fazla bir yaş farkı yok. okul dışındayken bana berk diyebilirsin."
gülümsedi genç kız, aynı zamanda gözlerinin içi de gülüyordu. adamın samimi davranmaya başlayışı çok sevindirmişti.
"tüm öğrencilerinize böyle mi söylüyorsunuz?"
dilini damağında şaklattı kızıl. yine kızın kıvırcık saç tutamıyla oynarken de tehlikeli bakışları kızın ıslak dudaklarını süzüyordu.
"cık, sana özel sadece."
kız kıkırdayıp kararmaya başlamış havayla beraber yanan şömineyle gözlerini evin içinde gezdirdi. kesinlikle olmak istediği yerdeydi. samimi bir evin içinde sevdiği adamlaydı. olmayacak hayaller kurduğunu bilse de sadece düşünmek bile çok güzeldi.
"hocam." dedi yeniden. kızılın anlamlı bakışlarıyla da düzeltti kendini gözlerini kısıp gülümseyerek. "berk, burası çok güzel. huzurlu, sessiz. iyi ki buraya getirdin beni. teşekkür ederim."
"rica ederim tatlım. ne zaman sıkılırsak ve sıkıcı hayatımızda bir şeylerden kaçmak istersek, yine beraber buraya gelebiliriz. olur mu?"
"bu da mı sadece bana özel?"
"her şey gibi, evet bu da sana özel."
yeniden göz kırpmasıyla aybike her saniye bu adama daha çok bağlanırken kollarını adama dolayıp başını omzuna yasladı. kızılın, saçlarında hissettiği nefesi iyi gelirken de berk gördüğü şeyle kızı endişeye sokmamaya çalışarak çenesinden tutup başını kaldırdı nazikçe. ellerini elleri içine aldığında ise kızı ne kadar heyecanlandırdığının farkında değildi.
"aybike, örümceklerden korkar mısın?"
"ıyy, çok korkarım." dedi kız. berk ne yapacağını düşünürken de kızın elindeki ellerini sevdi ve göz temaslarını artırarak yaklaştı ona.
"güzelim bak, sakın korkma. omzunda küçük bir örümcek var, ben hemen alacağım onu hareket etme sen."
"NE?"
genç kız korkuyla üstünü silkelemeye çalıştığında ise berk onu tutmaya çalışıyordu.
"berk! gitti mi nerede?"
"içine girdi sanırım aybike görünmüyor."
berk kızı sakinleştirmeye çalışırken ise genç kız çığlık atarak üzerindeki cropu çıkarmıştı. kızılın kucağına çıktığında da adam, kızı kollarından tutup sarılarak sakinleştirmişti.
"gitti tamam, sshh. kapıya doğru gitti gördüm güzelim, geçti. dağ evi burası, burada çok olur böyle."
kolları adamın boynuna dolanmış olan kız yerinde hareketlendiğinde ise adam içinden bir küfür savurmuştu. kızın üzerinde sadece beyaz bir sütyen vardı. kız, sakinleşerek ellerini adamın omzuna yerleştirdiğinde kızıl, bakışlarını kızın dolgun göğüslerinden almaya çalışıyordu.
dudaklarını yalayıp kızın çıplak belini sevdiğinde yutkundu.
"merak etmesinler şimdi bizi, gidelim istersen."
"olur, gidelim."
genç kız, kızılın kucağından inerken kendini sürtmesiyle inlememek için dudağını ısırmıştı adam. kıza kıyafetini uzattığında da kapıya doğru ilerledi.
"ben seni kapıda bekliyorum, üstünü giyinince gelirsin."
kız hızlıca giyinip adamın yanına geldiğinde de berk, kızın çoktan çıkarmış olduğu deri ceketini yeniden omuzlarına yerleştirdi. hava fazlasıyla serindi.
"aybike." kızın kolunu hafifçe tutup sevmesiyle gözlerinin derinliklerindeydi artık. "yarın akşam, beraber yemeğe gidelim mi? öğretmenler için düzenlenen bir etkinlikte piyango bana vurdu da, bir öğrencimizi de götürebiliyoruz. ben de seni götüreyim dedim, senin için de uygunsa."
adamın etkinlik yalanına hiç inanmayan kız gülümsedi. hayallerinden biri gerçek olacaktı, sevdiği adamla başbaşa yemek yiyecekti.
"olur, gelirim."
"süper."
elini kızın omzuna dolayıp ısıttığında her ikisi de bir an önce yarın olsun istiyordu.