agzımın ıcıne tas koydular aminakoyim
~~~~~~~
jisung
saat 4 ve seungmin bilmem kaç metre öteden üzerime doğru atladı. iyi miyim bilmiyorum ama nefes darlığı yaşadığım kesin.
"Seungmin siktir git ya gelmiyorum ben pikniğe filan. hem neden saat 6 da piknik yaparlar ki şaka gibi aminakoyim ya."
"gideceğimiz yer yaklaşık 2 saat sürüyormuş"
"iyi ben gelmiyorum görüşürüz sana"
"jisung mal mısın aminakoyim" sinirli bir yüz ifadesiyle bana baktı seungmin.
"minhoya bugün konuşmak istediğini söyledin nereye gelmiyorum diyorsun"seungminin dediği şeyle yataktan fırladım. "hassıktır seungmin benim hazırlanmam gerek" diyerek banyoya gittim.
yaklaşık bir buçuk saat sonra ben hazırlanmıştım fakat aptal seungmin hala hazırlanamamıştı ve saatin 6 olmasına son yarım saat kalmıştı.
dün ben gruptan çıktıktan sonra mesajları tekrar okumuştum ve chanın bu sefer seungmine trip attığını görmüştüm. bok gibi bir ilişkileri vardı ama mükemmel derecede anlaşabiliyorlardı.
seungminin hala hazırlanmaya çalıştığını gördüğümde sinirle onu kaldırıp kapıya kadar getirdim. eğer biraz daha oyalanırsak bizi bırakıp gideceklerine emindim çünkü son 15 dakika kalmıştı.
seungminin kolundan tutarak ve koşuculuğumu ortaya koyarak 10 dakika da okula varmıştık. bizimkilerin nerede olduğunu aramama gerek bile kalmamıştı çünkü mal changbinin bağırış sesleri 10 km öteden bile duyulurdu.
otobüse girmemle seungminin yanımdan chanın yanına geçtiğini fark ettim. jeongin hyunjinle oturmuş, changbin felixle, minho ise yanında hiç tanımadığım bir kızla oturuyordu ve ben, ben mal gibi otobüsün ortasında minhoya bakıyordum. aniden kafasını bana döndürünce hemen yer arıyormuşum gibi yaptım ve şansıma bakın aminakoyim okulun en yavşağının yanına oturmuştum. kendisi Joon Seo okulda elinden geçirmediği kızı bırak erkekleri bile geçirmişti.
şu anda minhoların çaprazında oturuyordum ve bana baktığını görebiliyordum. minhonun arkasında oturan jeonginin bana seslenmesiyle ona doğru döndüm.
"götü kolla" diyerek bana en masum gülüşlerinden birini verdi. yemin ediyorum bu çocuk tam bir orospu çocuğu olmuştu ya.
"eyvallah ya çok yardımcı oldun bunu diyerek" dediğim şeyle hem hyunjin hem de jeonginin gülmesiyle gözlerimi devirip tekrardan önüme dönmüştüm.
aniden bacağımda bir el hissettiğimde Joon Seo konuşmaya başlamıştı bile.
"bak ji aslında ben o kadar yavşak biri değilim yanlış anlamanı istemem. Bekle çantamda ikimize göre bir şeyler var." diyerek yerinden kalktı ve çantaların koyulduğu yerden çantasını aldı.
dikkatle Joon Seo'yu izlerken Minho'nun da beni izlemesi ayrı bir komikti. Hayır madem beni izleyeceksin neden yanına başka birisini alıyorsun piç ya.
Joon'un tekrar yanıma geçmesiyle birlikte çantasından çıkardığı çikolataları görmem artık minhonun yanına oturma isteğini vazgeçirmişti benden.
"oha bunların hepsi senin mi" sevinçle ellerimi çırparak vücudumu Joon'a doğru döndüm.
"evet. yolda yeriz diye almıştım" diyerek samimi bir gülüş verdi.
daha sonra kahkaha atarak konuşmasına devam etti.
"tabii ben yavşağın teki olduğum için kimsenin yanıma oturacağını düşünmüyordum otursa bile yerini değiştireceğini" diyerek tekrardan güldü."jisung yanıma oturmana çok sevindim gerçekten" cebinden kulaklık çıkarıp birini bana verdi. "abur cubur yerken film izlemeyi çok seviyorum. ister misin" diyerek elindeki kulaklığın tekini bana uzattı. bunu minhoyla yapmak yerine Joon'la yapmam çok garip geliyordu fakat Joon o kadar sevimliydi ki kabul etmemek gibi bir şansım yoktu. hemen kafamı salladım ve elindeki kulaklığın tekini aldım.
yol boyunca Joon ile film izlerken minho'ya konuşmamız gerektiğini söylediğimi unutmuştum o yüzden şu anda burada mal gibi minhoyla birbirimize bakıyorduk ya.
2 saat süren yolculuğun joon ile yarım saat sürmüş gibi gelmesi çok garip hissettirmişti fakat iner inmez minhonun benim kolumdan tutup ıssız bir yere götürmesiyle götümden kan çekilmiş gibi hissetmem bir olmuştu.
tam olarak 10 dakikadır bakışıyorduk, daha doğurusu minho bana, ben yere bakıyordum. keşke yolda joonla eğlenmek yerine ne konuşacağımı düşünseydim de böyle mal gibi kalmasaydım.
"hadi ama jisung. bir şeyler söyle. fazla zamanımız yok ya"
derin bir iç çektim ve konuşmak için ağzımı araladığımda Joon'un gelmesiyle ağzımın kapanması bir olmuştu.
"ah jisung bende seni arıyordum. her şeyi hazırladılar hadi gelin."
Joon'un sadece bana bakarak konuşmasına karşın minho göz devirdi ve ayağa kalkıp gitti.
üzüldüğümğ belli etmeden Joon'un arkasına geçip onu takip ettim.
°°°°°°°°
birkaç saat sonra herkes gruplar halinde oturmuş konuşuyordu ve buna bizşm grupta dahildi -daha doğrusu seungmin, chanın gönlünü almaya çalışıyor changbin ve felix ise her zaman yaptıkları gibi birbirlerine sırnaşığ duruyorlardı. Jeongin ise tamamen bizden ayrı hyunjinle birlikte yürümeye gitmişti ve minho tek başına oturuyordu.
Minho'ya tekrardan baktığımda ayağa kalktım ve yanına gittim.
"ne yapıyorsun?"
elini çenesine atarken konuştu. "düşünüyorum"
"neyi?"
"her şeyi"
"derken"
çok soru sormamdan herhalde derin bir iç çekip "aramızda olanları jisung" dedi.
yine dönüp dolaşıp aynı konuya gelince gerilmiştim ve bunu fazlasıyla belli ediyordum.
"Bak o gün olanlar için üzgünüm tamam mı. istiyorsan benimlen konuşmayı kes istiyorsan da konuş bu sana kalmış bir şey. ben sadece özür dilerim ve" gözlerimi yerden kaldırıp minhonun gözlerine sabitledim. "ve seninlen arkadaş olmak istiyorum benlen konuşmamanı değil."
birkaç dakikalığına sessizlik oldu. konuşmasını bekliyordum ama onun yaptığı tek şey gözlerimin içine bakmaktı.
yavaşça yerinden kalktı ve benim oturduğum sandalyenin kollarına tutunarak yüzüme doğru yaklaştı.
"arkadaşın olmak istemiyorum jisung, dudağından öpmek istiyorum."
~~~~~~~~~~
arkadaslaeda opusebılır o yuzden mınhonun dedıgı seyı begenmedım
bu bolumu de yayınladıgıma gore artık hesaptsn cıkabılırım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
platônico • minsung
Фанфикlisenin popüler çocuğu minho instagramda kendisine yazan 99. kişiye bakmak ister jsnghan8: senden nefret etmemem için bir sebep söylemelisin