7.Bölüm- Gitar

41 6 0
                                    

+++++++Yeşim'in ağzından+++++++

Sabah ormanda yürüyüşe çıktık. Berna'yı çok merak ediyordum. Bütün gece gelmedi başına bişey gelmemiştir umarım. Çünkü kaç kere aradım ama ulaşamadım nereye gittiyse artık?

Yürürken ormanın ortasında ağacın dibine uzanmış ve birbirlerine sarılarak uyuyan Emre ile Berna'yı gördük. Ahahah çok tatlılar Berna uyandığında kesin Emre'yi kıtır kıtır doğrar. Bana niye sarıldın herkese rezil oldum diye. Mine ile Berna'nın yanına gidip uyandırdık. Berna gözünü açıp yanında ona sarılan Emre'yi gördü. Allaaah Emre bittin sen çabuk kaç. Buğra'ya Emre'yi buradan götürün diye bir bakış attım. O da anladı ve Furkan ile beraber Emre'yi uyandırdılar ama çok geç kaldık. Berna bağırmaya başladı bile,

"Sen kimsin! Sen kimsin de bana sarılıyorsun. Niye bana sarılıyorsun? Bana sarılamassın! Bana bak ben senin bildiğin kızlara benzemem alırım ayağımın altına!" Emre,

"Bunu Be sabah sabah tersinden mi kalktın kızım! Yavaş ol hiç bişey anlamadım." Berna,

"Bana sakın bir daha dokunma! Alırım ayağımın altına diyorum." Emre,

"Amaaan hiç seninle uğraşamayacağım. Hem sende uyurken gayet halinden memnundun. Ve sende bana sarılmıştın hatırlatırım."

"Gıcık, ukala!!!"  İkiside birbirine çok yakışıyorlardı aslında ama ikiside çok inatçı bu yüzden sürekli birbirleriyle uğraşıyorlar. Tıpkı Mine ile Furkan gibi. Ama İkisi arasında bir fark var. Emre Berna ile uğraşmıyor. Berna onun yaptığı davranışları yanlış anlayarak fazla tepki gösteriyor. Furkan ve Mine sırf gıcıklık olsun diye bilerek birbirleriyle uğraşıyorlar. Ama ikiside birbirlerine çok yakışıyorlardı. Kamp alanına tekrar döndük. Ben biraz daha hava almak istediğim için dışarıda bekledim. Ormanı seyrederken Buğra yanıma geldi o da benimle seyretmeye başladı. Elim boynumdaki kolyeye gitti kolyenin ucundaki meleği okşadım. Buğra,

"Kolyeyi çıkartmamışsın."

"Yani! Arkadaşlarımın aldıkları şeyler benim için değerlidir. Çıkartmayı pek düşünmüyorum"

"Evet! Hediyeler özeldir. Ama arkadaşların hediyesi bir başka değerli olur. Seni anlıyorum"  Arkadaş dediğimde suratı asılmıştı ama pek belli etmemek için geri eski haline döndürmüştü. Yüz ifadesini çok güzel saklıyor. Bu konuda çok başarılı ben hiç beceremem duygularımı hiç saklayamam. Buğra acaba bunu nasıl yapıyor? Orman ne kadar güzel bir sürü yemyeşil ağaçlar var. Bu kötülüklerden kararmış simsiyah dünyada en güzel yerler ormanlar, yeşillik alanlar, doğa manzaraları ve tarihi eserler bence. Onlar yok edilmiyor dünyada olan tüm kötülüklerden,karanlıktan korunuyor. Siyahı ben bu yüzden pek sevmem zaten kararmış olan dünyada biraz renke ihtiyaç var. Bu yüzden renkli giyinmeyi daha çok tercih ediyorum. Ve açık renkli kıyafetleri. Birden esen rüzgar tenime değince içimde hafif bir ürperti oluştu ve titredim. Buğra,

"Üşüdünmü?" Diyerek ceketini çıkarmaya çalıştı. Ama sadece çalıştı çünkü izin vermedim.

"Yok üşümedim sen çıkartma gerek yok!  Zaten birazdan hava kararacak artık dönelim çadırlara!"

"Sen bilirsin!"

Çadıra girdiğimde karşımda kollarını birbirine bağlamış beni bekleyen Berna'yı gördüm. Hımmm sanırım şimdi Berna'nın ne diyeceğini biliyorum.

"Dur! Sakın söyleme? Nerede kaldın sen meraktan öldüm. Hava birazdan kararacak ya başına bir şey gelseydi karanlılta yolunu bulamazdın yanında kimse yok. Kurtlara yem olsaydın. O zaman ben Selma teyzeye, Ömer abiye ve Kenan amcaya ne diyecektim?"

"Doğru Tahmin ettimmi?"

"Evet! Şimdi dökül bakalım"

"Sadece biraz hava alıyordum. Ormana girmemiştim. Hem yanımdada Buğra vardı. Yani endişelenecek bir şey yok!"

"İyi!"

"Hadi ama yapma Berna"

"..."

"Oyy benim canım kardeşim, ablam, kankam, annem, babaannem, anneannem, herşeyim. Beni merak mı etmiş? Benim için çok mu endişelenmiş?" Dedim Berna'ya sarılarak. Biraz mırın kırın etti ama dayanamayaıp o da bana sarıldı. Mine,

"N

Bakıyorumda beni hemen unutmuşsunuz" Ben,

"Kıskandınmı sen? Gel gel oyy kıyamam ben sana gel sende sarıl." Minede geldi sarıldı. Biz bir süre öylece sarıldık durduk sonra çadırın dışından Hocanın sesini duyduk.

"Hadi bakalım! Herkes kamp ateşinin etrafında toplasın." Dedi. Hava soğuk olduğu için üstümüze kalın seyler giyindik. Her ihtimale karşı yanımıza ceketlerimizide aldık ve dışarı çıktık.

Herkes ateşin etrafında minderlerin üstünde oturuyordu. Bizde kızlarla boş bir yer bulduk ve oturduk. Sonra Buğra oturduğu yerden kalkarak ateşin yanına geçti elinde bir gitar vardı. Gözlerini bende sabitleyerek gitarı çalmaya ve söylemeye başladı.(şarkıyı açın medyada var)

Havasından,suyundan aşk damlayan yarim var gül renginde

Dünyaları verseler kâr etmez olmaz ki sen denginde

Havasından,suyundank damlayan yarim var gül renginde

Dünyaları  verseler kâr etmez olmaz ki sen denginde

Aşkıdır ruhumda yankılanan duyduğum her seste o can ki sevdası sonusuzumdur aldığım her nefeste

Son aşkım ilk yarim can bildiğim vefalı sevdiğimsin

Derdimi derdinle böldüğümde ömrümü verdiğimsin

Şarkı bitince herkes Buğra'yı alkışlamaya başladı. Sesi gerçekten çok güzelmiş bu şarkıyı seviyorum. Aslında Mustafa Ceceli'ni tüm şarkılarını seviyorum. Bir kaç kişi daha gitar çalıp şarkı söyledi. Uykum gelmişti kafamı başka yöne çevirerek elimin tersini ağzıma kapattım ve esnedim.

"Kızlar! Benim uykum geldi geri dönelim çadırlara" çadırlara girmeden önce arkamdan Buğra'nın sesini duydum.

"Yeşim?"

"Efendim"

"İyi geceler!"

"Sanada"

Çadıra girdim ve yerdeki uyku tulumunun içine girerek gözlerimi kapattım.

************
Merhaba! Bu bölüm pek olmadı. Beğenmedim ben ama sizi bilemem. Bu bölümü geçiş bölümü olarak düşünün. Yeni bölümü yazıyorum En geç perşembe günü gelir. Vote ve yorumlar artsın lütfen.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 05, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YEŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin