Tehlike. Üç hece. Yedi harf. Bu kadar basit görünse de aslında değil. Tehlike, bir kafesin içinde olsanız da yine tehlikedir. Sizi her an her yerde bulabilir. Peki ya bu tehlikeden nasıl kaçarsınız ? Kaçmak kurtulmak mıdır ? Koşan kovalanır hesabı. Kaçtıkça daha da büyümez mi ? Karlı bir günde Küçük bir kartopunu yokuşun en tepesinden bırakırsan o aşağıya inene kadar büyümez mi ? İşte tehlikede bunun gibi kaçarsan tehlike de seni kovalar. Bu hep böyledir.
Peki ya intikam. İntikam, öç almak mıdır sadece. Yoksa geçmişteki izleri de kapatır mı ? İntikam soğuk yenen bir yemek gibi tarif edilmiştir.İnsanlar her daim hatasız olamaz. Ama bazı hatalar beraberin de intikamı getirir. Hatalardan dolayı insan etkilenmez mi , hem de en derinden.
Kişiden kişiye değişen bir duygu kavramıdır. İyi bir insan için intikam affetmek ve unutmaktır. Peki ama ben affetmek istemiyorsam.İntikam almak hayatta bir şeyi değiştirmeyecek,belki olumsuz yönde etkileyecek. Bunu bildiğim halde intikam almak istiyordum.
Huzur olmalı biraz ve seni güçlü kılacak kadar acın. Biraz garip ama: " Bazen kimseye aldanmayacak kadar taş kalpli olmalısın ".
-Şuan saçlarım rüzgardan geriye doğru savruluyordu. Koşmaktan bacaklarımın acıdığını fark ettim. Ne kadar zamandır koştuğumu bilmeden,hızımı düşürmeden koşuyordum. Arkama hiç bakmadım. Yorulduğumu anlayıp ara bir sokağa saptım.
Hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. Ellerimi dizlerimin üzerine koydum. Bir kaç dakika orada bekledim. Gelen kimse olmamıştı.
Bende doğrulup cebimden telefonu çıkarttım. Ozan'ın numarası tuşladım. "Alo ?"." Ozan beni almaya gelin ."dedim .
"Neredesin ?"dedi. Çevreme bakıp bir kaç kafe ismi söyledim. Sonra telefonu kapatıp montumun cebine koydum.
Beş ,on dakika sonra arabayı gördüm ve o tarafa yürümeye başladım. Arabanın kapısını açıp içine bindim. Binmem ile Ozan'ın arabayı sürmesi bir oldu. Anlamış olacak ki arabanın ısıtıcısını açtı,biraz olsun üşümem gitmişti.
"Hallettin mi işi ?" Diye sordu Hüma.
"Hayır adamlar anladı benim kim olduğumu. "Dedim soğuk bir sesle.
"Hadi ya" dedi hafif üzüntülü şekilde.
"O zaman B planına mı geçiriyoruz? "diye sordu Ozan.
"Hayır bu olanlardan sonra adam sayısını çoğaltmıştır. Buda bizim işimizi zorlaştıracaktır. Biraz zaman geçmesi gerekiyor ve benim daha etkili bir plan yapmam gerek"dedim ciddi bir sesle.
Ozan peki der gibi başını salladı. Eve doğru yol aldık...
İlk önce Hümayı evine bıraktıktan sonra bizde eve gittik. Arabadan inip cebimden anahtarı çıkarttım. Ozan'da arabadan inip kapıları kilitlenmişti.
Evin kapısını açıp içeri girdim. Ayakkabılarımı çıkarttım. Ozan'da içeri geçip kapıyı kapanmıştı. Ev beklediğimden sıcaktı.
Montumu çıkarıp askılığa astım. Salona girdiğimde ışıklar kapalıydı. Açma gereği duymadan kendimi koltuğa bıraktım. Bugün yorucu bir gündü. Pencerenin dışından içeri süzülen ayın ışığı salonu biraz aydınlatıyordu. Karanlıkta oturmayı seviyordum.
Ben derin düşüncelere dalmışken Ozan'ın sesiyle irkildim. Sonra ışıkları açtı ve bende gözlerimi kısma isteği oluştu. Gözlerim biraz olsun ışığa alışmıştı. Başımı kapıya çevirdiğimde Ozan söze başladı. "Kahve ister misin kuzen ?"diye sordu. Kahve biraz olsun yorgunluğumu alacağını düşünerek başımı aşağı yukarı salladım. "Evet ,iyi olur " dedim yorgunluğumun sesime de vurmuş bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAMIN SİYAH TONU
Teen FictionTehlike. Üç hece. Yedi harf. Bu kadar basit görünse de aslında değil. Tehlike, bir kafesin içinde olsanız da yine tehlikedir. Peki ya intikam. İntikam, öç almak mıdır sadece. Yoksa geçmişteki izleri de kapatır mı ? İntikam soğuk yenen bir yemek gibi...