yirmibir

994 70 24
                                    


Selin


Alt dudağına dudaklarımı bir süre daha bastırdım. Bu duyguyla onu öpmeyeli öyle uzun zaman olmuştu ki.. Yanağındaki elimle yanağını okşarken yavaşça geri çektim kendimi. Gözleri hala kapalıydı. Onu çektiğimde düşmemek için kapıya tutunmak zorunda kalmıştı ve hala bir eli kapı pervazındaydı. 

Gözleri yavaş yavaş açılırken yutkundum. Yaptığım doğru muydu bilmiyorum ama öğrendiklerimden sonra içimden geçen tek şey buydu. Ceyda her ne kadar bunun ikimiz için de çok ağır olduğunu söylese de. Evet ağırdı. Öğrendiklerimden sonra uzak kalmak da çok ağır gelecekti. Yapamazdık. Bir şekilde yollarım yine ona çıkacaktı.

Ceyda'nın açılan gözlerine ve yüzüne baktığımda bir tepki aradım. Olumlu ya da olumsuz. Az önce öptüğüm dudağını emip bir süre öylece yüzüme baktı. Aramızdaki mesafeyi ayarlamak adına bir adım geri gideceğim sırada belime sarılan kollar beni durdurmuştu. Alnını omzuma doğru bastırınca algılamıştım. Öyle sıkı sarılmıştı ki kollarımı ona sardığımda hissettiğine şüpheliydim. 

Gülümsedim. İçinde bunu yapma isteği ne kadar uzun zamandır var, diye sormak istemiştim. "Selin seni çok özledim ben." dedi. Sesi çok titriyordu, başını omzuma bastırıyor olmasına ve sesinin boğuk çıkmasına rağmen titrekliğini duyabilmiştim. Sırtındaki elimi aşağı yukarı doğru sıvazladım. 

Artık bedeninin de titremeye başladığını fark edince ağlamasına mani olmak için zor da olsa belimdeki kollarını çözmüştüm. Bileklerinden tutup yüzüne baktım. Dolu dolu gözlerini görmeyeyim diye hızlıca gözlerini kırpıştırdığında sağ gözünden bir yaş akmıştı. Ellerinden birini bırakıp yanağına çıkardım. Göz yaşını silerken konuştum. "Ben de seni çok özledim." 

Gözlerini tekrar kapatınca dudağına ufak bir öpücük daha kondurdum. Bu sefer karşılık vermişti.

"İçeri geçelim artık." dediğinde fark ettim ne kadar uzun zamandır kapıda durduğumuzu. Hala konuşacak o kadar şey vardı ki. 

Elimi tutup beni içeri doğru çekerken kapıyı kapattım. Mutfağa girdiğimizde beni yemek masanın önündeki sandalyeye oturttu. "Kahve yapıyorum." dediğinde başımı salladım. 

Elimi bırakıp kupaları aramaya koyuldu. Buraya gelirken hayalimdeki diyalog o kadar farklıydı ki. Ceyda'nın doğruyu söylüyor oluşu tek bir saniye aklımın ucundan, kıyısından geçmemişti. Kendini açıklamaya çalıştığı zamanları düşününce her seferinde ya ben onu dinlememiştim ya da Asrın konusu bizi durdurmuştu. Suçlu aramıyordum çünkü şu an odaklanmak istediğim kimin hangi zamanda ve nerde suçlu olduğu değildi. 

Sonuç olarak Ceyda, şu an bana aşıktı. Yaşadığımız her şeyin tamamen yalan olmadığını, o anlarda tek başıma olmadığımı öğrenmek beni inanılmaz bir huzursuzluğun içinden almıştı. Yine de bu süreci tamamen Ceyda'dan öğrenmek istiyordum. Her detayıyla. Hataları, güvensizlikleri, yaşananları ancak zamanla geçmişte bırakabilirdik evet ama bunu yapabilmem için her şeyi öğrenmem de gerekiyordu. 

Ceyda sıcak suyu kupalara boşaltırken onu izledim. Asrın'la içtiğim akşamdan bugüne kadar onu görmüyordum. O akşamı her detayıyla hatırlamıyordum. Sadece Asrın'ın beni öptüğünü ve Ceyda'nın bunu gördüğünü biliyordum. Onu gördükten sonra peşimden koşmayı bırakmasını anlıyordum. Kendi içinde kırılmış mıydı bana? Belki de onu sevmediğime, duygularımın bittiğine kendince emin olmuştu. Bunların hepsini sormak istiyordum. 

Önüme sıcak buhar çıkaran kupayı bıraktıktan sonra karşıma geçmek için hareketlenmişti ki bileğinden yakaladım. Yüzüme sorarcasına bakarken yandaki sandalyeyi yaklaştırıp tekrar oturması için bileğine asıldım. "Uzakta oturma." 

Medusa |gxg|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin