sevgilim.

93 9 5
                                    

anıl emre daldal - M.
(sadece dinleyin.)


;





al beni yanına, sevgilim.

temmuz 25, 00.44

"kimliğim, en önce varlığım; birilerini düşündürüyor mu diye düşünmek yorucu. düşünmek sıkıcı mıdır bilmiyorum. bazen hiç bir şey bilmeyen bir aptal gibi hissediyorum. aklımdan binlerce kelime, cümle, satır geçerken hiç birini yazıya dökememek acı verici. acısını kim bilir farkında değilim. bu düşüncelerim bir süre sonra geçer belki de. yaptığım tek şey olmayan insanlarla konuşmak. yanlış anlama, şizofren değilim. sadece yazılar güzel hissettiriyor bana. bazen ve ya çoğunlukla kendimle konuşurum. her hangi birine bir şey anlattığımda, 'neden anlattın' derim kendime. ama bu senin düşündüğünden daha kaba bir şekilde. bana hep susmamı söylerlerdi. susmazdım ben aslında hiç. sadece ağzım kapalı dururdu benim. herkes sustuğumu sanardı.

yapabileceğim çok şey varken hiç bir şey yapamıyorum. çaresiz hissediyorum sanki, yıllardır ve ya aylardır. sayamadım. saymayı unutmuş gibi yaşamaya çalışıyordum. birinin beni almasını istiyorum bu hayattan. sıkılmak da değildir konu, sadece çaresiz ve yorgun hissetmek istemiyorum. Kendimden tiksinmek istemiyorum.

çok şey istemem, ama istemediklerim şımarık yapar beni. saçlarımdan asmak isterdim kendimi. neden mi? ölüme daha yakın olunca yaşadığım acıyı anlamaları için saçlarını çekmeleri, onlar için kolay olacaktır.

birilerini bulamamışken kaybolmuş gibi hissediyorum. birilerini geri istiyorum. onun kim olduğunu hatırlatmıyorlar bana. onu unutmamı istiyorlar.

sevmek nedir bilirler miydi acaba, beni kendimden uzaklaştırmaya çalıştıklarında?

beni kendimden,

beni kalbimden,

beni ruhumdan.

ne anlama geldiğinin anlamı yok. felsefetik konuşmayacağım, sadece ne düşündüğümü söyleyeceğim;

daha dün, ne hissettiğimin farkında değildim. yenilgi miydi, yoksa, tamamen bir barış mıydı bu benim için, bilemiyordum. dünlerin sayı çoğaldıkca unutulur. unutturdular o günkü dünümü. çok kez başardılar, çok kez yenildiler. özür dilerim, hâlâ buralardaysam yenilmişlerdir umarım.

ne konuştuğumun farkında değilim, pişman olacağım, sadece bunun farkındayım.

her dert hafifse, neden ölülerin mezar taşları bu kadar ağırdır? biliyorum bir alâka bulamayabilirsin. açıkcası, benim bile kafam karıştı. sadece, ölüm derttir.

bakışlarımı üstünde gezdirdiğimde, rüzgarda kendine ait bir ahengle dalgalanan saçların sıradan, kahverengi gözlerime ilk ilişmişti. bakışlarım kaçmasa bile aklım yaşadığım hislerim en uç noktalarına adım adım fakat hızlıca çıkıyordu; adeta bir merdiveni ikişer ikişer çıkıyormuş gibi. donup kalmam, beni çok ele vermişti. sarıyla karışan yeşil gözlerini benimle buluşturduğunda ben susmak nedir anladım. dudaklarına yayılan gülümseme ile kolların boynuma dolandığında burnuma dolan sarı saçlarının kokusu, inanmadığım cennete inanmamı sağladı. âşk nedir bilmezdim ben. ama güzel severdim.

yakın, ama uzak.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin