Yaklaşık bir saat sonra Taehyung tekerlekli sandalyenin üzerinde sağ bacağındaki alçıyla ikizlerin yanına getirilmişti.
"İlk yirmi dört saat uyumasın bir sorun olacağını düşünmesem de iç kanama riskine karşın tedbir almamız iyi olacaktır. Alçıyı ıslatmamaya özen gösterin. İki hafta sonra tekrar kontrole geldiğinde alçı çıkar mı diye kontrol ederiz. İyi geceler dilerim efendim." diyerek yanlarından ayrıldı doktor.
"Nasıl hissediyorsun Tae?" diye sordu Jeongguk.
"Yani biraz bacağım ağrıyor ve kaşınıyor. Sanırım onun harici iyiyim." dedi Taehyung. İkizler gülümseyerek çocuğun tekerlekli sandalyesini çıkışa doğru sürmeye başladı.
"Evin nerede TaeTae?" diye sordu Jeongguk. Taehyung'un yüzü anında düştü. Bu halde nasıl gül satabilirdi ki? Hem bu halde nerde kalacaktı?
"Ben sokakta kalıyorum. Annem ve babam öldüğünden beri gül satıyordum işte. Ama artık yapamam galiba." dedi Taehyung. İkizler bu duydukları karşısında dilsiz kalmıştı.
"O zaman bize gidiyoruz?" dedi Gguk sorarcasına. Taehyung şaşırmıştı. Tanımadıkları bir insanı hırlı mı hırsız mı bilmeden evlerine almayı mı teklif ediyorlardı?
"Ama şey siz beni hiç tanımıyorsunuz. Yani hiç korkmuyor musunuz? Kim bu diye? Yani sonuçta herkes kötü bu zamanlarda. Ben çok korkarım mesela yabancı insanlardan. " dedi Taehyung. İkizler onun bu sevimli haline güldü.
"Güzelim biz korkmuyoruz. Asıl önemli olan senin korkmaman. Üstelik biz çarptık sana. Hem kalacak bir yerin de yokmuş. Bizde kalman bizi mutlu eder." dedi Jungkook. Taehyung gülümsedi. Onun kare gülümsemesi ise ikizlerin kalbinde büyük bir sızı bıraktı.
"Gidebiliriz. Yani ben korkmadım sizden. Hem çok kibar ve sevimlisiniz bir kere." dedi Taehyung. Sonra da utançla yanakları kızardı. İkizler onun bu şirin iltifatlarına ve yanaklarının kızarışına sevgiyle gülümsedi. Ardından hastaneden çıktılar ve arabaya bindiler. Jeongguk Taehyung'u kucaklayıp arka koltuğa bindirirken Jungkook tekerlekli sandalyeyi bagaja koyuyordu. Tüm bunları hallettikten sonra ikizler de ön koltuklara bindi ve Jungkook arabayı Seul'un biraz dışında kalan evlerine doğru hareketlendirdi.
Yarım saat süren yolculuk ardından eve varan üçlü rahatlama hissiyle dolmuştu. Jeongguk Taehyung'u kucaklayıp arabadan indirmiş ve eve kadar taşımıştı. Jungkook ise gelip kapıyı açmış ve Taehyung'un tekerlekli sandalyesini eve taşımıştı. Jeongguk Taehyung'u tekerlekli sandalyesine yerleştirmiş ve onun için salonda bir yatak hazırlamıştı.
"Sıkılma diye yatağını şimdilik buraya kurdum. Daha sonra uyumak için üst kattaki odaya geçersin. Olur mu?" dedi Jeongguk. Taehyung başıyla onayladı. En son onunla böyle ilgilenenler anne babasıydı. Gözleri doldu. Bir kaç tanesi firar edip yanağına süzüldü.
"Noldu Taetae?" diye sordu Jeongguk. Çocuk neden birden bire ağlamaya başlamıştı? Yanlış bir şey mi yaptım düşüncesi çoktan aklında yer edinmişti.
"Şey en son annem böyle bakmıştı bana... Hasta olduğumda. Annemi özledim ben birazcık." dedi. İlk defa bunu birine anlatıyordu. Zaten daha önce de anlatacak kimsesi olmamıştı.
"Oh, Taehyungie ağlama." diyerek çocuğa sarıldı Jeongguk. Taehyung gördüğü şefkatli sarılma ile daha çok ağlamaya başladı.
"Çocuklar neler oluyor?" diye odaya giren Jungkook Taehyung'u ağlarken görmeyi beklemiyordu.
"Sorun ne? Canın mı acıyor Taetae?" diye sordu. Taehyung durumu anlattığında ise adeta bir anne şefkatiyle sarmıştı kolları çocuğu. İkizler ona hiç mi hiç kıyamıyorlardı. Çocuğu sakinleştirdikten sonra Jeongguk yemek hazırlamak üzere mutfağa gitti. O sırada Jungkook ise Taehyung ile sohbet etmeye çalışıyordu.
"Kaç yaşındasın Taetae? Hadi biraz tanışalım seninle."dedi Kook. Taehyung'un sabahtan beri sormaya çekindiği soruyu sonunda Jungkook sorabilmişti.
"On sekiz yaşındayım ben. Peki sen kaç yaşındasın?" merakla gözlerini kırpıştırdı çocuk. Jungkook ise çocuğun bu tatlı halleri karşısında gittikçe mest oluyordu.
"Bende yirmi iki yaşındayım. Yani Gguk da yirmi iki yaşında." dedi Kook. Taehyung şaşırmıştı.
"Uwa benden dört yaş büyüksünüz oppa." dedi Taehyung. Jungkook'un kaşları çatıldı ve ağzı şaşkınlıkla aralandı.
"Oppa mı?"
"H-hayır. Yani şey yanlışlıkla söyledim. Kızma lütfen. Ben çok özür dilerim." dedi Taehyung. Utanç ve korku içinde oturduğu yere sindi.
"Hayır kızmadım. Sadece şaşırdım genelde erkekler pek kimseye oppa demediklerinden şaşırtıcı geldi." diye açıkladı Kook.
"Şey ben küçükken hep oppa dermişim abilerime hyung demeye dilim dönmediği için oppa dermişim o da öyle kalmış. Ama sonra hem çok dalga geçtiler hem de vurdular. Yani sende öyle yaparsın diye korktum birazcık."dedi Tae.
Henüz üç yaşındayken dili dönmemesi sonucu böyle bir alışkanlık edinmiş ve hayatının çoğu yılı bunun ceremesini çekmişti.
"Taehyungie asla öyle bir şey yapmam ve inan bana oppa demen seni olduğundan daha şirin gösteriyor." dedi Kook. O sırada Gguk içeri girdi.
"Yemek hazır. Taetae mutfakta mı yemek istersin yoksa burda mı yiyelim?"
"Siz nerde yiyorsanız orda yiyelim." dedi Tae. Utanıyordu çünkü burası onun evi değildi ve şuan hiç tanımadığı bu iki adama yük olduğunu düşünüyordu. Bir bakıma bu düşüncesi dogruydu.
Çünkü bu iki adamın kalbine dev bir ağırlık yüklenmişti...
Kook mutfağa gidip yemekleri getirirken Gguk ise salonda zigon sehpaları yerleştiriyordu.
Taehyung fazla acıkmıştı. Bütün gündür hiç bir şey yememişti ve önceki iki günde satışların pek iyi olduğu söylenemezdi. Ayıp olmaması adına onların başlamasını bekliyordu ama önüne gelmiş soslu tavuklar ve köri soslu ramen adeta ona yemeğe atılma isteği veriyordu.
Birbirlerine afiyet olsun dedikten sonra yemeğe başladılar. Fakat Taehyung öylesine açtı ki yemekleri yemiyor adeta onlarla savaşıyordu. İkizler onun bu halini her ne kadar tatlı ve komik bulsa da böyle oluşunun nedenini bilmeleri bir yandan da onları derin bir üzüntüye itiyordu. Ve ikisi de yüzlerinde buruk birer tebessümle hem çocuğu izliyor hem de yemek yiyordu.
Yemeğin bitmesi üzerine ikizler bulaşığı toplamaya geçtiği sırada bir yandan Taehyung'u konuşuyorlardı. Ona nasıl yardım edebileceklerini tartışıyorlardı. Çocuğu yalnız bırakmamak için hızlı hızlı işleri bitirip içeri gitmişlerdi ki küçük omeganın içeride uyuya kaldığını fark ettiler.
O gece Taehyung'un o evde ilk gecesiydi ama asla son gecesi değildi...
---------
Merhaba.
Sevgili kelebeklerim. Yıllar sonra bu bölümü attığım için çok özür dilerim. Yazmayı çok istedim ve çok denedim ancak ne yazmaya vakit bulabildim ne de yazdıklarımı beğendim. İnanın o kadar çok şey üst üste geliyor ki asla yapmak istemediğim şeyleri yapıyor ve asla bırakmak istemediğim şeyleri bırakıyorum. Her ne kadar uzun aralıklarla yb atsam bile asla sizleri bırakmayı düşünmüyorum. Kısaca benden kaçışınız yok.
Tekrardan özür diliyorum.
Umarım hepiniz iyi ve mutlusunuzdur. Eğer değilseniz bile asla üzülmeyin. Bunların hepsi bir gün düzelecek. En kötü günlerimizin bile yarınları vardır. Söyle düşünün dünün yarını da bugündü ve dün yaşanan kötü şeyler bugün geçip gitti. Öyleyse bugün yaşananlar da yarın bitecek. Biraz karışık olmuş olabilir ama özetlemek gerekirse her şey anını bekler ve eninde sonunda yol ev bildiğimize çıkar. Mutluluğa çıkar.
Hepinizi çokça seviyorum ve kocaman öpüyorum. Umarım çok mutlu yaşarsınız. 🥺💗🧚🏻♀️🍄💖💅🏻🌺🤩🤭🥺🌺✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Between Cars/Kooktaegguk
FanfictionKaranlık bir gecenin aydınlığa dönüşme hikayesi... *Omegaverse* -Omega Taehyung -Alfa Jungkook -Alfa Jeongguk Yan shipler: Namjin Sope Not: Hikaye artı on sekiz içerik barındırmaktadır hassas olanların okunmaması rica olunur.