Hogwarts, daha doğrusu çapulcu dönemindeki Hogwarts, kurallar açısından daha serbest bırakılan bir okuldu.
Ne yalan söyleyeyim şu insanı sinirden ağlatacak ödev yığınları olmasa dersler oldukça eğlenceliydi. Sihri iliklerimize kadar hissediyorduk ve bu his beni oldukça canlandırıyordu.
Aynı zamanda Hogwarts'da hemen hemen herkesin birbirini tanıdığını öğrenmiştim. Oldukça dışlanmış bir insanın bile hiç değilse tanıdığı bir-iki kişi vardı.
Ama Cayena kimsesizdi.
Neden böyle olduğunu anlamıyorum, derslerde başarılı olmasa bile oldukça güzel ve kişiliği de genel olarak uyumlu bir kişilik. Onu insanlardan bu denli soyutlayan ve onu kimsesiz yapan şey neydi?
Peşine düşmeye çalışacağım sorulardan biriside buydu. Hiç değilse merakım yatışmalıydı.
Hogwarts'ın oldukça geniş bir bir kütüphanesi vardı, kütüphane geniş olduğu kadar görkemliydi de. Sıra sıra dizili kitapların çoğunun ciltleri hala parlak ve yeniydi.
Kitapta altın üçlü burada Hortkuluk ile alakalı araştırma yapmıştı ama hiç bir şey bulamamıştı bu yüzden alacakları kitabı yasaklı bölümde bulmuşlardı. Aradığım şey ruhun beden değiştirmesiydi, hortkuluk ise ruhunu parçalara bölmekti. Benim olayım daha masum olsa da aradığım şeyin Kütüphanede olacağını düşünmüyordum.
Belki de kendim aramak yerine direk olarak Dumbledore'a anlatmalıydım?
Harika fikir.
Rafları arasında kaybolduğum kütüphaneden hızla çıktım ve Profesör McGonagall'ı bulmak için koridorlarda gezmeye başladım.
Dumbledore'a en yakın kişi her zaman McGonagall'dı, şifreyi bilen kişi de her zaman oydu.
---
"Profesör McGonagall!" diye seslendim hızlı adımlarla yürüyen kadına yetişmeye çalışırken.
Kadın şık cübbesini düzelterek nefeslenmeye çalışan beni sert yüz hatları ile incelerken konuştu. "Neye ihtiyacınız var Bayan Hill?" Elimi göğüsüme koyup derin nefesler vererek konuştum.
"Profesör Dumbledore ile konuşabilir miyim? Ona anlatmam gereken çok önemli şeyler var." Ses tonum ve yüz ifadem oldukça ciddiydi, dalga geçmiyordum, başıma gelenler bir şaka değildi.
Soğuk bir yüz ifadesi ile yüzümdeki ciddiyeti süzüp doğruluğunu anlamaya çalıştıktan sonra iç çekerek başını salladı.
"Umarım gerçekten önemlidir Bayan Hill."
---
Eh, McGonagall'ı ikna etmek sandığımdan daha kolay sürmüştü, kabul etmeyeceğine neredeyse emindim.
Dumbledore ile yüz yüze otururken içimden bir ses 'keşke kabul etmeseydi' diyordu.
Albus Dumbledore şimdiye kadar yüz yüze geldiğim herkesten daha farklı bakıyordu, birer buz parçasına benzeyen gözleri tıpkı Harry'in belirttiği gibi adeta içimi okuyordu.
"Sanırım oldukça ciddi bir konu konuşacağız Bayan Hill. Sohbetimiz oldukça zor olacak gibi, size yardımcı olması için çay ister misiniz?" Sesi soğuktu, yumuşaktı, manipülatifti, insanı adeta onun dediklerine hitap etmesi için zorluyordu.
"Gereği yok Profesör. Sizden istediğim tek şey bana yardımcı olmanız."
"Sen öyle diyorsan öyle olsun kızım."
Tüylerim diken diken olurken yüzümü ifadesiz tutmaya devam etmeye çalışarak cümleleri ağzımdan zorla çıkarmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Varis'in Kızı
FanfictionBenlik duygum ne zaman körelmişti? Ruhumun sahip olduğu beden ne zaman çökmeye başlamıştı? Kimdim ben? Ve ruhumun en merak ettiği soru ise neden gerçek bedenimde olmadığımdı. Merak ettiğim soruların cevaplarını bulmak için dört dönerken benim etraf...