>2<

2 2 0
                                    




" gözlerimi açtığımda,
farkına varmadan değiştiğimizi hissediyorum. "



Bazı şarkılar vardır, o şarkıyı hiç ama hiç kimseye armağan etmek istemezsiniz. Sizle kalsın, sadece kendinize özel olsun istersiniz. Çünkü sizi anlatıyordur, sizin hikayenizi... Hikayenizi gözler önüne serer veya geçmişi inatla hatırlatır kalbinize. Ve isteseniz de istemeseniz de boğanızda düğümler bırakır o şarkı. Buruk bir gülümseye eşlik eden birkaç parça inci, gözlerinizden gelen... O şarkı olmuşsunuzdur farkına bile varmadan. Asla dudaklarınızdan dökülmeyecek o kelimeler aklınızda dolaşmaya başlamıştır bile.

Son Hyejoo'nun gözlerini açtığı bu yerde, herkes bir şarkıya ömrünü adamıştı. Sadece onun bundan haberi yoktu, şimdilik.

Gözlerini kapaştıran güneşe karşı parmaklarını tutmuş ve uzun bir uykudan uyanmışçasına yutkunmuştu. Oturduğu yere bakmadan yavaşça ayaklanırkan üzerindeki mavi pötikareli elbise dikkatini çekmişti. İlk defa gördüğü elbiseye şaşkınlıkla bakarken birkaç adım gerilemiş ve takılan ayağıyla kendini yerde bulmuştu. Çimle buluşan kalçasını ovuştururken bulanık olan etrafını çözmeye çalışıyordu.

Netleşen görüntüyle birlikte yavaşça açılan ağzını kapatmaya yeltenmemişti bile. Cennetin bir köşesi gibi gözüken bu yere nasıl geldiğini bile bilmiyordu. Y-yoksa,

" Öldüm ve burası cennet mi? "

Hayır, asla o kadar iyi birisi olduğuna inanmamıştı. İşlediği tüm günahların ardından cennette olması kesinlikle saçmalık olurdu. O hâlde bir rüya görüyor olmalıydı, tren rüyaları her zaman güzel olmaz mıydı?

Gözlerini kısmış bir şekilde etrafa bakarken arkasında duyduğu adım sesleriyle irkilip arkasına dönmüştü. Her şey gittikçe daha çok garipleşiyordu ve bunun Hyejoo'yu ürkütmedi gerekirken içinde tanımlayamadığı bir huzur vardı. Sanki hep buraya ait olmuş gibiydi, tam zıttı olan bu büyülü bahçeye.

Arkasını döndüğünde gördüğü kızla şaşkınlığını gizleyememişti. Kızıl uzun saçları belinden aşağıya dökülüyor, beyaz elbisesi ılık rüzgarla birlikte süzülüyordu. Elbisenin açıkta bıraktığı teni güneşin altında bir ay misali parlarken gülümseyerek Hyejoo'ya elini uzatmıştı. Sanırım gerçekten cennetteydi ve çevresini melekler sarmıştı.

" Ölmedin Hyejoo... "

Elinden destek alıp ayaklanırken cennette olmadığını da anlamış olmuştu. Peki ya neresiydi burası?

" Bunu bir rüya gibi düşün akıllı kız, zaman dolduğu zaman hayatını kaldığı yerden devam edeceksin. Tadını çıkar. "

Yüzüne büyükçe bir gülümseme yerleştiren kız Hyejoo'nun soru sormasına fırsat bırakmadan arkasına dönüp gitmişti.

" H-hey! "







Dalgalar yavaşça kıyıya vururken oluşturdukları melodiyi tüm sahile hediye ediyorlardı. Bu güzel havada, perilerin kalbinden bile daha berrak olan su kendi özgürlüğünü ilan ediyordu. Hangi yöne gideceğini bilmeden sadece bırakıyordu kendini. Herkesin özgür olmak isteyeceği kadar özgürdü denizin dalgaları.

O zaman bu ağlama sesi nereden geliyordu?

O zaman bu ağlama sesi nereden geliyordu?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 14, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

fairytale | hyewonWhere stories live. Discover now