#1

715 45 34
                                    

Hep merak etmişimdir hayatı düzgün olan insanların duygularını. Ben bilmiyorum çünkü şu zamana kadar hayatım hiç düzgün gitmedi daha doğrusu benim hayatım hep sıkıcıydı. Evden okula okuldan eve sadece bundan ibaretti benim hayatım. Derslerim de ortalama düzeydeydi, arkadaş konusuna gelirsek şey... İşte o kısım biraz karışık. İnsanlarla çok zor tanıştığımdan dolayı hiç en yakın arkadaşım olmadı ayrıca babamın işi yüzünden sürekli farklı yerlere taşınmak zorunda kaldık. Paris,Londra,New York,Madrid? bu şehirlerde yaşadım ve en son nerde miyim? Güney Kore.

Babam bunun son olduğunu söyledi ama Londradayken de böyle söylemişti, New Yorktayken de ve Madridteyken de... Ama artık buranın son olmasını istiyordum çünkü burası doğduğum yer. Eğer soracak olursanız Fransızca çok çok az biliyorum, İngilizce de ortalama sayılır ama İspanyolca kesinlikle bilmiyorum ki taşındığımız sırada okullar kapalıydı ve ben evden hiç çıkmamıştım. Bu şehirlerde asla kendimi evde gibi hissetmiyordum ama burası gerçekten evim gibi hissettiriyordu sonuçta doğduğum yer burasıydı. Umarım gerçekten bi daha taşınmak zorunda kalmayız diye düşünüyordum. Sonrasında annemin bana seslendiğini duydum.

"Heeseung şu koliler çok ağırmış benim için salona bırakır mısın?"

"Tamam bırakırım anne"

Annemin dediği kolileri salona taşıdım ve hemen artık odam olacak odaya geçtim. Benim için yeterliydi. Bir sürü poster asmak istiyordum ama ilk önce diğer odalara yardım etmem lazımdı.

*2 saat sonra*

Artık her odayı yerleştirdikten sonra kendi odamda yapılcak çok az şey kalmıştı onları da hemen halledip akşam yemeği için annem ve babamın yanına gittim.

"Heeseung-ah 2 gün sonra okul başlıyor heyecanlı hissediyor musun?"

"Baba artık 18 yaşına geldim mezun olmama az kaldı ne heyecanından bahsediyosun cidden"

Babam dediğim şeye mıy mıy ederek şakayla karışık gülmüştü. Aslına bakarsanız biraz heyecanlıydım çünkü uzun zaman sonra kendi memleketime geldim ve bu biraz farklı hissettiriyordu. Bunları düşünürken annem sessizliği bozdu.

"Arkadaş edin Heeseung."

Annemin arkadaş edinmeme bu kadar takıntılı olmasının sebebini asla anlayamıyordum cidden. Sırf üzülmesin diye New Yorkta iken anneme arkadaş edindim diye yalan söylemiştim ama aslında okuldakiler bana zorbalık yapıyordu. Evet bunu ben de istemezdim ama onları görmezden gelirdim hep.

"Tamaaaaam merak etme edinirim"

Annem bi anda elindeki yemek çubuklarını bıraktı ve masaya koydu.

"Ben ciddiyim. Bu sefer yalan söylersen senin için hiç iyi olmaz Lee Heeseung. Ayrıca bugün eşya yerleştirirken yan komşumuz geldi, onun da oğlu varmış sanırım senden 1 yaş küçük en azından okuldan arkadaş bulamazsan o çocukla arkadaş ol annesi çok nazikti."

Annem hep böyledir işte. Benim için endişelenmeyi asla bırakmaz, evet anne biliyorum ama bazen fazla korumacı oluyor. Sırf konu uzamasın diye anneme sadece tamam demiştim ama ben insanlarla zaten zar zor tanışıyorum bu çocukla nasıl tanışıcam diye düşünmeden edemiyordum.

Yemekten sonra odama çıktım ve mp3 çalarımdan Cigarettes After Sex grubunun Heavenly şarkısını açtım. Bu şarkı beni hep rahatlatırdı zaten. Ayrıca büyük bir Cas tutkunuydum. Babam hep neden mp3 çalardan müzik dinlediğimi sorardı, aslında bunun nedenini ben de bilmiyorum sadece gerçekten şarkıyı içimde yaşıyormuşum gibi hissettiriyordu. Bu derin düşüncelerle yatağımda şarkı dinlerken aklıma annemin yemekte dediği gelmişti. İlk Paris'e taşındığımız da benim için her şey yeniydi, yeni ülke, yeni şehir, yeni bir dil ve yeni bir sistem. Paris'ten taşındıktan sonra da Londra' ya gittiğimiz de kendime yeni bir sayfa açacağımı söylemiştim ve daha sonra New York'a taşındığımızda da demiştim ama orda yaşadığım şeylerden sonra kendime yeni bir sayfa açmamaya karar verdim. Şuanda da yeni bir sayfa açabilirim ama endişelerim var. Mesela ya komşunun oğlu benden sıkılırsa? Benden küçük olduğu için ya beni hiç ciddiye almazsa? Ya şımarık biriyse? Evet bu tür endişeler. Ama bir insanı tanımadan yargılayamazsınız değil mi? Tabii bu insanların söylemi. Ben böyle düşünmüyorum. Biriyle tanışırken hep insanları dış görünüşlerine göre kişilik oluştururum ve ilklerde hep öyle davranırım. Bilmiyorum size saçma geliyordur belki ama sanırsam bu benim için bi tür kendimi koruma yöntemi.

Bu kadar düşündükten sonra uyuyakalmıştım. Sabah annemin bağırma sesiyle uyandım ve babam yine yoktu. Babam hiç bir zaman yoktu.

Babamın varlığıyla yokluğu birdi denilebilir. Onun yüzünden asla sabit bir hayatım olmadı. Babama bu konu yüzünden çok kızgınım evet ama bana sevgisini çok geç olsa da gösteriyor. Bu yüzden şanslıyım sanırım. Ayrıca müziğe olan ilgimi babama borçluyum. Ben küçükken yılbaşı hediyesi ukulele almıştı. Onun sayesinde şu an gitar çalabiliyorum hem de şarkı söyleyebiliyorum. Sesimi de farkettiren babamdı bana. Ona bu yüzden büyük bir teşekkür borçluyum. Küçüklükten beri farklı müzik aletleri çalıyorum. Piyano, gitar, davul ve flüt ama ben daha çok gitar çalıyorum eskisi gibi sık sık da çalmıyorum. Ne zaman istersem o zaman çalıyorum.

Annemin yanına indim ve beraber kahvaltı yaptık daha sonra bana bir teklifle geldi.

"Heeseung-ah benimle bugün dışarı gelsene biraz bu çevreyi gezip keşfedelim"

Aslında annemin dediği mantıklı gelmişti ama yanımız da bilen biri gelse daha iyi olurdu çünkü ikimiz de kaybolursak yolumuzu bulamazdık.

"Anne aslında senin dün konuştuğun komşuya mı sorsan şimdi ikimiz kayboluruz bi daha bulamayız babamı da arayamayız işte olduğundan"

"Doğru dedin, o zaman sen bekle ben iki dakika çağırıyım geliyim"

Anneme tamam dedikten sonra odama çıktım ve üstümü giydim. Sadece siyah bir eşofman ve düz beyaz bir tişört geçirip annemi salonda bekledim. Zil çaldı ve kalkıp kapıyı açtığımda karşımda hiç tanımadığım yaklaşık 1.75 boylarında, siyah saçlı, zayıf ve yüz yapısı kemikli olan bir çocukla karşılaştım.

"A şey, merhaba"

Gergin olduğu her halinden belliydi, merhaba derken sağ elini kaldırdı ve eli titriyordu. Çok bekletmeden cevap verdim

"Merhaba?"

"Ha doğru kendimi tanıtmam lazım evet. Şey ben yan komşun Sim Jaeyun ama bana sadece Jake diyebilirsin"

Elini bana doğru uzatmıştı. Bi eline bi de yüzüne baktım ve elini sıktım.

"Tanıştığıma memnun oldum Jaeyun pardon Jake. Ben Lee Heeseung."

"A doğru ya annem söylemişti benden 1 yaş büyükmüşsün az önce gerginlikten aklımdan uçmuş Hyung özür dilerim"

Her zaman yaptığım gibi sadece analiz etmeye çalıştım ve bana zarar vericek veya kötülük yapıcak birisine benzemiyordu. Tabii hemen güvenmemem gerektiğini ben de biliyorum ama ilk karşılaşmamız hoştu. Daha doğrusu tatlı bir karşılaşmaydı.

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯

imdaat yeni fic saldım belki kisa gelmistir ama neyse heavenly fic ini bilen vardir belki onu sildim evet nedenini ben de bilmiyorum jaywon yazmayi planliyodum ama heejake kalbim buna izin vermedi neyseeee umarim bu fic i de seversiniz iyi okumalarr 💞💞

you are the white swan /// heejakeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin