Persona ✓

second, the battle of the broken persona and the self

Jennie yatakta, Lalisa ise koltukta kıvrılmışken içkinin etkisi hâlâ geçmemiş, genç hemşire konuşmaya devam ediyordu.

"Aslında evlilik fikri bana çok güzel, çok sıcacık hissettiriyor Jennie. Biriyle hayatlarını birleştirmek, birleşmenin meyvesi olan çocuklarını yetiştirmek. Hepsi, hepsi çok önemli şeylerdir. Ancak ne yazık ki sadece bir kez gerçekten aşık oluyoruz. Ben ise nişanlıma sadığım."

"Ah, biliyor musun, bir defasında nişanlımla birlikte plaja gitmiştik.'' elindeki şarap dolu kristal bardağın dibine gelmiş, oturduğu koltuğun yanında bulunan küçük sehpaya koymuştu. Konuşmasına devam etti. "Ama onun son anda işi çıkmış, bu yüzden ben yalnız inmiştim. Orada yanımda bir genç kız daha vardı. İsmini hiç sormamıştım, sadece yanıma gelip uzanmıştı. İkimiz de çıplaktık, lüzumsuz sohbetler ediyor, birbirimize güneş yağı sürüyor ve vakit geçiriyorduk. Aniden biraz uzakta kalan taşların arasında bize bakan iki siluet gördüm. İki erkekti. Pek genç görünüyorlardı. Yanımdaki kıza yaklaşarak "iki oğlan bizi izliyor" dediğimde, çok rahat bir biçimde "bırak izlesinler" demişti.

İçinde olduğum duruma gülümsemiştim, ne kadar da gülünçtü. Ama bir an ürperdim. Üstümü giyinmeye yeltendiğimde sırt üstü uzandığım yerden doğrulurken yerimde dönmüş, göğüslerimi ve karnımı kuma sürterek kalçamı hafifçe kaldırmıştım."

Duraksadı, yeniden devam etti ama.

"N-neden böyle yaptım bilmiyorum. Ayağa kalkmalı ve kıyafetimi almalıydım, n-nasıl da terbiyesiz ve ahlaksız bir görüntü kazanmıştım kim bilir! Lâkin yapmadım. Bir kaç saniye öyle kaldım. Ta ki bizi izleyen oğlanlar gelip yanımıza yaklaşana kadar.

Aralarından biri daha hevesli idi sanki, ayağı ile kumu eşelerken gözleri yanımda cilveli tavırlarla uzanan kızı süzüyor ve derince yutkunduğu görülüyordu.

Kız sonunda onu bakışlarıyla çağırdığında oğlan daha fazla beklemek istemiyormuş gibi kızın üzerine çıkmıştı. Yanağını, boynunu, omuzlarını, göğüslerini öpüyor, bir yandan da kendini hazırlıyordu. Kız zorlanmadan onu içine aldığında diğer oğlan ve ben onları izliyorduk. Mırıltılar ve gülüşler eşliğinde gittikçe hızlanıyorlardı.

O an benden bağımsız bir şey oldu.

Oğlan kızın içinde iken onun sırtına çıkmış, 'peki ya ben?' diye sormuştum. Kız ise çocuğa 'ona git' diye konuştuğunda çocuk kızdan ayrılmış ve bana yönelmişti.

Zaten izlediğim şey için fazlasıyla hazır ve ıslaktım. İçime girdiğinde doluluk hissi beni tamamen avuçları arasına almış, zevkle inlemiştim. Dikkat çekmeyen bir yerde olduğumuz için rahattık sanırsam. Gelgitlerine devam ederken ona 'içime doğru boşalma, hamile kalmak istemiyorum' diyecektim ama geciktim. Bedenime yayılan sıcaklık ile afallamıştım. O-o içine tohumların bırakılması anında ne yapacağımı bilemedim." aldığı derin nefesten sonra yerinden kalkmış, akan gözyaşlarını silerek biraz uzakta kalan masadan sigara paketini açıp bir dal çıkarmıştı. Zaten masanın üzerinde olan kibritten bir çöp yakarak sigarasını tutuşturmuş, gri zehri içine çekmişti.

Dolu gözleri ile yeniden devam etti.

"Nişanlımı bıraktığım yere geri döndüğümde orada olduğunu gördüm. Kırmızı şarap almıştı. İçtik, deli gibi seviştik o gece. Sanki, sanki ilk defaymış gibi..çok güzeldi. Lanet olsun ki çok güzeldi!" bu sefer ayağa kalkmıştı, sesi birazdan hıçkıra hıçkıra ağlayacağını haber verirmiş gibiydi. Yüzü, yatakta oturup onu dümdüz, ifadesiz çehresi, elindeki neredeyse bitecek olan sigarasıyla izleyen Jennie'ye dönüktü.

Belki de Jennie'nin ona yaptıklarının kötü bir şey olmadığını, onun bu günahlarının tövbe ederek bağışlanabileceğini söylemesine ihtiyacı vardı, bilmiyordu.