kendi kendime girdiğim bahisleri kaybetmeye başlayışımın ilk anları hayatıma zehra'nın katıldığı zaman aralığıyla örtüşür.
ilk karşılaştığınızda uyuz ve huysuz olarak nitelendirecek olabilirsiniz şahsımı. gerçekten de öyleyimdir çünkü, reddedecek değilim. hatta o kadar umursamam ki sizi, görünüşünüzü, sesinizi, fikirlerinizi ve başarılarınızı; yargılanmaya bile değer görmem ruhunuzu. insanlar olarak hoşlanmam topluluğunuzdan çünkü yapacağınızı yaptıktan sonra pahasını unutarak hayatın akışına teslim edersiniz her şeyi. heves işidir sizler için, sonuna dek sahip çıkmadığınız gibi kenarlarda kuytularda bırakırsınız kurumaya yahut çürümeye. gönüller yaralarsınız, yalnızlaştırırsınız, sorumluluk almaktan çekinir ve yaşamınız sarpa sardığında cılızca bencilliğe koşarsınız. böyle kötü ve zehirli ruhlarınız varken neden huysuzluk çıkarmayayım? neden kendimi ve sevdiğim yegane şeyi sizlerden uzak tutmaya çalışmayayım?
yaşlılığın getirdiği hassaslıktan anlatmıyorum bunları, yaş alırken yanımda anlatacaklarımı dinleyen tek kişinin dahi bulunmaması yüzünden kırılan kalbim tetikleyip söyletiyor böyle. daha fazla kırgın yürek parçasına yerim kalmamış çünkü.
uzun yıllar boyunca hırçın dalgalara karşı durmak o kadar zincirlemişti ki aklımı ve hislerimi, bir zamandan sonra her şeyin aynı geldiğini ve aynı gittiğini kabullenmiştim. yalnızlık garip bir dosttu, bana iyi gelmiyordu ancak bir şekilde gelen tek şeydi. zamanla adama çıkan ama yanıma uğramaya tenezzül bile etmeyen insanlara nefret besledim, kibar ve sevilesi dediklerim olduysa bile eninde sonunda gittikleri için öfkelendim. kişilerin bağırış çağırışlarına kızdım, kayalarımda kırdıkları kadehlerle kanadım, adsız sansız biçimde ortalarda kaldım onlarca yıl ancak bir kez bile yanaşılacak bir yapı olamadım.
lambam vardı çünkü benim, üzerinde dikildiğim kaya parçasından uzaklara aydınlıklar ilettiğim.
denizlere karşı en ufak ilgisi olanlar bilir ki fenerimin size dönmesi oradan acilen uzaklaşmanız gerektiğini bildiren en önemli işarettir. çağlar ne kadar gelişirse gelişsin anlamı hiç değişmez, ötelerde benden bir parça gördünüz mü yapmanız gereken ilk harekettir dümeni iskele yönüne kırmak. dolayısıyla yaratılma amacım doğrultusunda yağmur çamur demeden her gün her gece yakarım ince uzun bir ışık, ondan sonrası ise peşinden gelen derincesine yalnızlık. belli bir açıyı tararım gece boyu, ayakta kalan martılarımla konuşurum bazen de yaklaşır resiflerime balıklarım.
falezim yüksektir, bileklerim tekinsiz kayalarla doludur, bulunduğum tepe bölgenin en uğultulusudur. birkaç yüz metre ötemde inşa edilmiş kasaba merkezinden uzaktayım. rengi atmış beyaz duvarlarım artık çatlak ve soyuk. çirkinim de ayrıca. demek istediğim şudur ki, yanına uğramak isteyebileceğiniz son kişiyim.
kendime ilk kez şart koyduğumda yanıma kimselerin gelmeyeceğinin, gelse bile kalmayacağının bahsine girmiştim. yok, benden bir cacık olacağı yok demiştim. gün geçtikçe üzüldüğümü ve üzen kişinin yine ben olduğumu fark etmiştim. çenemi kapatmıştım artık çünkü dinleyen kalmamıştı. gözlerimi kapatmıştım çünkü güzellikler kalmamıştı. kulaklarımı da kapatmanın kırılgan sınırında dolanırken geveze martılarım yahut leyleklerim acıdı bana, ufak bir kız çocuğu düşürüverdiler bağrıma. ilk günler sessizdi yumurcak fakat sonrasında beklediğimden çok gözyaşı döktü, içimde birkaç çimento parçası cız etti, tıkayamadım böylelikle kulaklarımı, içim el vermedi.
yine öyle ağladığı bir gece tüm gardımı indiresim geldi. tek ve son şansımdı. ya beni duyacaktı ya da harabelere dönene dek konuşmayacaktım. fısıldadım ona usulca, dikkatini dağıtabileceği ufak bir şey anlattım ona. ağlaması kesildi, minik parmaklarını duvarlarıma yaslayıp öncelikle adımı sordu. ondanım yoktu oysa çocuk için sorun değildi, izlemiş olduğu bir filmden aldığı ilhamla ismimi alfred koydu. tüm gece anlattığım şeyleri dinledi. ertesi gün de dinledi, sonraki gün de ve sonrakinde de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lamba sana döndüğünde falezden uzaklaşmalısın
Fanfictionhanzeh bazen dünyanın en bilgesi de olsan, büyüdükçe bir şeylerin değişmesi gerektiğini anlıyorsun. güzel yüzlü küçüğüm karşısında dikilen bronz bedene git gide hayran olurken iyice farkına varıyorum böyle şeylerin. •minific