3. Bölüm

53 6 1
                                    

         Bu tarafa yaklaşan ayak seslerini duyunca telaşla odadaki bir dolabın içine saklandım. Ayak sesi önümden geçip giderken farkında olmadan nefesimi tuttum. Ayak sesleri kaybolunca yavaşça dolaptan dışarı baktım. Koridorda hiç kimse yoktu. Gıcık çocuğun odasına doğru ilerledim. Odaya girip koltuklardan birine oturdum. Yaklaşık 3 dakika sonra kapı aralandı ve çocuk içeri girdi. 

         "Gel gidiyoruz." Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken kolumdan tutup çekmeye başladı.

         "Nereye götürüyorsun beni?" Elimi kurtarmaya çalıştım ama olmuyordu.

         "Bir sorun çıktı ve senin burada olmaman gerekiyordu! Sadece beni takip et." Ne olduğunu anlamadan onu takip etmeye başladım. 

         "Bak, şurası İzmir. Ama farkındaysan biz oraya gitmiyoruz. Çünkü tekne çalışmıyor." Dediği karşısında şoka girdim. Ne demek tekne çalışmıyor!

         "Nasıl İzmir'e gideceğiz şimdi? Sonsuza kadar burada mı kalacağız?"

         "Saçmalama istersen. Tabiki İzmir'e gideceğiz, ama ilk teknenin onarılması gerek. 2-3 saate tekne onarılır. 4 saate İzmir'de oluruz." Ben böyle şansa tüküreyim! Tamam. Sakin olmalıyım. Yol sadece 2 saat uzadı sonuçta, değil mi? O kadar da kötü değil. 

         Çocuk gittikten sonra karnımın guruldamasıyla acıktığımı anlayıp etrafıma bakındım. Küçük kızı gördüğümde ona doğru koştum.

         "Merhaba küçük kız! Senin adın ne?" Dediğimde çocuk sırıtmaya başladı.

         "Benim adım Ceylin. Senin adın ne?" Evet, işte aradığım tepki! Bu kız işime yarar.

         "Benim adım da İren." Dediğim an çocuk söze atladı.

         "Aaa! Ben İrem ismini çok severim!" Diye sonunu uzattı. Yine mi ya!

         "Benim adım İrem değil İren Ceylinciğim." Ahh, bunu karıştırmalarından nefret ediyorum!

         "Haa! Özür dilerim İren abla." Bu kız tatlılık konusunda profesyonel falan mı?

         "Sorun değil tatlım. Bana mutfağın yerini gösterir misin?"

         "Tabiki gösteririm, bak şu tarafta." Demesiyle onun peşine takıldım. Beni teknenin bir alt katına indirip büyükçe bir kapıdan içeri soktu. Mutfakta kimse yoktu.

         "Teşekkürler Ceylinciğim. Ben buzdolabından bir şeyler atıştırayım. İstediğin bir şey var mı?" Ceylin yanımda düşünürken odayı inceledim. Oldukça lüks bir odaydı. Duvarların beyazlığıyla tezgahın griliği fazlasıyla uyuyordu. Ceylin sonunda karar verip tişörtümü çekiştirdi.

         "İstemiyorum İrem, ay, İren abla." Bu kız ne zaman bana İren demeye alışacak? 

         Kız odadan çıktığında buzdolabına bakındım. Pek fazla bir şey yoktu, en altta duran muzlardan birini alıp yemeye başladım. Biri beni görmeden buradan çıkmam gerekiyordu.

***************

         Kutuların arkasında uyurken teknenin sarsılışıyla gözlerimi araladım. Ayağa kalkıp İzmir'i görmeye çalıştım. Çok yaklaşmıştık. Ön tarafta ses seda yoktu. Gıcık çocuğun odasına doğru ilerledim. Kapısını tıklatıp beklemeye başladım. İçeriden ayaklanma sesleri geliyordu. Kapı açıldığında karşımda bana bakıyordu.

         "İçeri gelebilir miyim?" Diye sessizce sordum.

         "Neden?" Dünyanın en sinir bozucu insanıyla konuştuğumu unutmuş olmalıyım. Sorusuna yanıt vermeden içeri girdim. Tekli koltuğa oturup karşıma geçmesini bekledim.

         "Senin adın neydi?" Sorumun ardından sıkıntıyla nefes verdi.

         "Devrim." Ders bir: Biri size adınızı sorduğunda siz de ona adını sormalısınız. Bu bütün dünyanın bildiği ve aynı zamanda uyguladığı bir davranıştır.

         "Benim de İren. Sorduğun için teşekkürler." Adımı ilk kez duymuş olacak ki duruşunu dikleştirdi.

         "İren mi? Daha önce hiç duymamıştım. Anlamı ne?" Beyefendi konuşmaya karar vermiş! Ne güzel.

         "Özgürlük demek. Annem bana hep özgür olmam için bu adı koymuş." Çekingen bir şekilde konuşmaya yeltendi ve vazgeçti. Sonra merakına yenik düşüp dudaklarını araladı.

         "Annenin neden bu ismi koyduğunu nereden biliyorsun? Yetiştirme yurdunda kaldığını söylemiştin." Neden bu kadar çekindi ki? Belki hala üzgün olduğumu sanıyordur ama ben o dönemi çoktan geçtim...

         "Annem beni bıraktığında beş yaşındaydım. O yüzden annemle yaşadığım bazı şeyleri hatırlayabiliyorum." Hafızamın güçlü olduğunu çok duydum. İyi ki de güçlü.

         "Tamam. Gelmemize az kaldı. Herkes çıktıktan sonra seni gizlice çıkaracağız. Sen kutuların arkasında bekle." Hızlıca kapıdan çıkıp kutuların arkasına yöneldim.

***************

         Limanda durduğumuzda herkes aşağı indi. Devrim'in işaretiyle yanına gittim. Gizlice aşağı indiğimizde ona döndüm.

         "Al." Elime küçük bir kağıt tutuşturdu. "Görüşmemek üzere." Kafamı kağıttan kaldırıp yüzüne baktım.

         "Görüşmemek üzere..."

Yorum yapıp oy verirseniz sevinirim💕




Kelebek EtkisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin