"Neden kimle gittiğini söylemiyorsun?"
"Zengin mi?"
"Kızım"
"Yakışıklı mı?"
Bir yandan annem bir yandan babam beni darlıyordu. Biriyle yemek yiyeceğimi söylemiştim sadece.
"Neler oluyor burda?"
Oh abim de gelmişti tam olmuştu. Şimdi o da beni ayrı soru yağmuruna tutacaktı.
"Kardeşin randevuya çıkıyor."
Anneme sinirli bir şekilde baktım sonra abime döndüm.
"Randevu değil. Sadece teşekkür yemeği."
Abim biraz sinirlenmiş gibiydi. Ama umrumda mıydı? Hayır.
"Ben bu evde neyim? Niye bana haber verilmiyor?"
"Eve gelmediğin için olabilir mi?"
"Ayrıca ne teşekkürü."
Telefonundan saate baktım. Şimdi çıksam anca giderdim.
Abime göz devirdim ve annem ile babama döndüm.
"Ben gidiyorum. Öptüm. Görüşürüz. Sizi seviyorum."
Hızlıca kapıdan çıkarken abim peşimden geldi.
"Kızın sorularıma cevap versene. Kim bu randevuya çıktığın çocuk."
Abime döndüm.
"Randevu değil dedim."
"Adam gibi anlat şunu. Kim bu çocuk."
Ona yaklaştım ve yanağını öptüm. Böyle yapınca hep yumuşardı.
"Gelince anlatırım tamam mı? Seni seviyorum görüşürüz."
"Gelince hemen yanıma geliyorsun."
Diye bağırdı arkamdan ben giderken. Kafamı sallamakla yetindim. Hızlıca buluşacağımız küçük restorana gittim. Basit ve tatlı bir yerde buluşuyorduk. Ben de kıyafeti pek abartmamıştım. Abartılı bir buluşma değildi çünkü. Kumaş pantolon falan giymiştim.
Bir masaya oturdum. Beş dakka erken gelmiştim. Onun da geleceğinden emindim. Garson gelip siparişi sorunca bir arkadaşımın geleceğini ve birlikte sipariş vereceğimizi söylemiştim.
Saat 6 olmuştu. Birazdan gelirdi herhalde.
Saat 6 çeyrekti. Boş boş oturmamak için bir bardak çay söylemiştim.
Saat 6 buçuktu. Geleceğinden ümidimi kesmeye başlamışım.
Büyük ihtimalle gelmeyecekti. Bu saatten sonra gelmesinin de bir anlamı var mıydı bilmiyordum. Kapı hızlıca açılınca herkes oraya döndü. İçeriye kanatlı kostümü olan siyahi biri girdi. Herkes kendi arasında konuşup videoya çekmeye başladı.
"Bucky ile randevuya çıkacak kız kimdi?"
Diye bağırdı etrafına bakınarak. Bana mı diyordu bu?
"Randevu değil teşekkür yemeği."
Bana baktı. Sonra gözlerini devirip bana yaklaştı.
"Tabi tabi. Neyse."
Karşıma oturdu. Bu kimdi? Ne yapıyordu? Ve Bucky'nin meyi oluyordu.
"Ben Sam."
Kendimi tanıttım.
"Ben Alina."
Kafasını hızlı bir şekilde salladı. Umursamıyormuş gibi.
"Bucky nerde? Onun nesi oluyorsun?"
"Onun çok yakın bir arkadaşıyım."
Sesini alçalttı ve bana yaklaştı. Bu adam kötü adam mıydı?
"Bucky kaçırıldı."
Ne diyordu be bu? Bucky neden kaçırılacaktı.
"Ama merak etme ona ulaştık kaçmayı başarmış ve onu almaya gittiler."
Etrafıma baktım. Kamera şakası falan mı çekiyorlardı?
"Ne saçmalıyorsunuz? Bucky'yi kim niye kaçırsın? Dalga geçmeyin."
Kaşlarını kaldırdı ve şaşırdı.
"Anlaşılan Bucky'nin kim olduğunu bilmiyorsun Y/n. Araştırmanı öneririm. Bugün o yüzden gelemicek."
Ayağa kalktı. Giderken çayımdan bir yudum aldı. Güzel olduğunu belli eden mırıltılar çıkardı.
"Neyse görüşürüz."
Gittiğinde bir süre öylece kalakaldım az önce ne olmuştu. Şaka mıydı? Değildi büyük ihtimalle. Birden telefonumu çıkardım ve onun kim olduğuna baktım. Ona kış askeri diyorlardı. Onun hakkında her şeyi öğrenmiştim ve bu benim biraz tırsmamı sağlamıştı. Ama anlaşılan artık kış askeri değildi. Ama asıl sorun şuydu ki dedemden bile büyüktü.
Oradan hesabımı ödeyip çıktım. Eve gittim beni soru yağmuruna tutan aileme yemek yedik geldim demekle yetindim. Ondan sonra ise odama gidip yatağıma yattım.
Telefonumu çıkardım ve Bucky ile ilgili bulabildiğim tüm yazıları okumaya çalıştım. Onun hakkında her şeyi öğrenmek istiyordum. Yaşadıkları kolay olmayan şeylerdi. Gerçekten ağır şeyler yaşamıştı. Hayatına devam edebilmesi mucizeydi.
Tüm gece onu araştırdıktan sonra sabah erkenden kalkıp pastaneye gitmek zorunda kalmıştım. Benim için oldukça zordu. Zaten erken kalkmayı sevmezdim bir de şimdi uykusuzken erken kalkmak zorunda kalmıştım. Ve bu halde poğaçalar ve kurabiyeler yapmıştım.
Bugün iyiydi. Çok yoğun değildi ve olmaması hoşuma gitmişti çünkü çok uykum vardı.
Kapının zilini duyunca oturduğum yerden kalktım ve gelen kişiye baktım.
Bucky idi. Onu görünce mutlu olmuştum. Alphine omzundan benim kucağıma çıkmıştı.
Bucky ise kaçırılan birine göre oldukça iyi görünüyordu. Yüzündeki bazı morlukları saymazsak. Ama o morluklar Bucky'yi daha da çekici yapmıştı.
"Bucky?"
Gülümseyip yanıma yaklaştı.
"Selam. Dün gelemedim."
"Evet. Sorun değil. İyi misin? Arkadaşın kaçırıldığını ve.."
Lafımı kesti.
"Öyle mi dedi? Sadece gelemeyeceğimi söylemesini söylemiştim."
"Tam olarak öyle dedi."
Güldüm. Şu an çok tatlı görünüyordu.
"Aslında dün sana kendimden bahsedecektim."
Bana tam olarak bakamıyordu. Utandığı ortadaydı.
"Eğer benimle görüşmek istemezsen anlarım."
Saçmalıyordu şu an.
"Neden istemeyecekmişim?"
Bana şaşırmış bir şekilde baktı.
"Bugün yedide müsaitsen aynı yerde buluşabiliriz."
Güldü. Gülünce çok güzel görünüyordu.
"Tamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bucky Barnes
FanfictionBucky'nin kedisi Alpine kaybolsaydı ve bir kız onu bulsaydı neler olurdu merak ediyorsanız buyrun gelin