GİRİŞ

14 0 0
                                    

Tekrar hoş geldiniz. İyi okumalar.

❤️

--------------


GİRİŞ

Rüzgar yüzüne sertçe vururken arkasına bakmaması gerektiğini biliyordu, gözünü hedeften ayırmamalıydı. Koşarken saymayı henüz geliştiremediği için ne zamandır koştuğunu bilmiyordu ancak uzun zamandır koştuğunun farkındaydı. Küçük bir çocuk için çok uzun süredir koşuyordu.

Sık ağaçların olduğu ormanda koşarken durmadan, dallar kollarına çizikler bırakıyordu. Canı acıyordu. Yine de bu acının ona iyi geleceğini, iyi gelmek zorunda olduğunu biliyordu. Canı acısa bile acıyor diyemezdi. Bu yasaktı. Tıpkı arkasına bakmasının yasak olduğunu bildiği gibi.

Bitiş çizgisini sonunda gördüğünde küçük kız, dizlerinin ağrısına dayanamıyordu. Bu yüzden ilk tökezlemesini yaşadı. Bu tökezleme onu derin bir dehşete sürüklemişti. Eğitmeni onu izliyordu ve bu tökezlemenin onu memnun etmeyeceğini biliyordu.

Bugün günlerden çarşambaydı. Sevdiği şeyi yapmasına izin verilen günlerden biriydi. Resim yapmak istiyordu bugün. Renkleri kullanmak, düzgün olmayan çizgilerle mutlu bir hayat çizmek istiyordu. Babasıyla birlikte yaşamak istediği hayatı.

Duruşunu düzeltti. Bitiş çizgisine ulaşmak üzereydi. Adımları daha da hızlandı. İçinden Tanrı'ya eğitmeninin o tökezlemeyi görmemiş olması için dua ediyordu. Eğitmeni bir tanrı olduğuna inanmıyor, kendisine de aynen bu şekilde öğretiyordu. Ancak küçük kız buna asla inanmıyor, düşüncesini dile getirmiyor, eğitmenini onaylıyor gibi yapıyordu. Eğitmeninin tüm söyledikleri arasında bir tek buna karşı çıkıyordu. Dile getirmenin, karşı çıkmanın bir anlamı olmadığını da biliyordu. Üstelik henüz altı yaşındaydı. Kocaman bir adamın karşısında, bu düşüncesini nasıl dile getirebilir, onun tanrı yok tezini nasıl yıkabilirdi ki?

İlk adımını bitiş çizgisinin arka kısmına attığında rahatladı küçük kız. İkinci adımını da atarken tekrar tökezledi. Bu sefer eğitmeninin bu tökezlemeyi gördüğünden emindi. İlk duası belki de kabul olmuştu ancak bunu asla öğrenemeyecekti çünkü kendine sahip çıkamamış ve tekrar tökezlemişti.

Kafasını eğitmenini görebilmek için usulca havaya kaldırdı. Bakışları eğitmeninin bakışlarına değdiğinde içini büyük bir hüzün ve küçük bir korku kaplamıştı çünkü adamın bakışları sinirliydi.

"Üç saat, yirmi iki dakika, on saniye!" Her bir zamanı söylerken ayrıca bastırmıştı eğitmeni. Bu durumdan hoşnut olmadığını anlamak için bu bile yeterdi. "Hedefin üç saat yirmi dakikaydı. İki dakika on saniye geciktin!" Adeta kükrüyordu. Küçük kız yerinden kıpırdamamak için büyük bir gayret göstermek zorunda kalmıştı.

"İki defa tökezledin. Tam iki defa!" İşte şimdi biliyordu ki zaten duası kabul olmamıştı.

"Sahaya geçeceksin. Üç yüz atlama istiyorum. Sonrasında egzersiz ve jimnastik yapacaksın. Isınma süreni uzun tut." İşte şimdi kız yerinden kıpırdamıştı. Kaşları hayal kırıklığı ile havalanmış, üzgün gözlerle eğitmenine bakıyordu.

"Ama baba bugün resim günüm!" Henüz tam oturmayan konuşmasıyla babasına karşı çıktığında küçük kız, babası daha da sinirle baktı. "Ustam diyeceksin! Karşında şu anda baban yok. Eğitim sürecinde asla da olmayacak!"

Kız kafasını eğdi. İçini kaplayan hüzünün sebebini tekrar hatırladı. Karşısında ki kişi babasıydı ancak babası değildi. O sadece onun biyolojik olarak var olmasını sağlamış, daha sonrasında ise kendisi gibi bir asker yapmaya çalışmıştı.

Küçük kız babasına onun gibi bir asker olmak istediğini söylediğinde beş yaşındaydı. O gün onu söylediği için fazlasıyla pişman olmuştu. Çünkü babası o günden sonra babası olmayı bırakmıştı. Oysa ki kız o gün onu söylediğinde sadece babasını mutlu etmek, onu gururlandırmak istemişti.

"Anladım efendim." Sesi hislerine rağmen fazlasıyla sert ve düzgündü. Bir asker edasında saygılıydı. Babası arkasını dönüp tesise -bir sene öncesine kadar mutlu bir yuva olan evleri- doğru ilerlediğinde kız bu dünyadan nefret ettiğine emindi. 



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 27, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HANÇERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin