Her gün aynı rüya... Karanlık. Soğuk. Ve o yeşil gözler. Hep bana bakan o anlamsız bakışlar. Siyahlar içindeki o sağa doğru tebessümle kıvrılan kalın dudaklar. Dağınık, uzun, yukarı doğru kıvrılmış, yanları daha kısa kesilmiş siyah gür saçlar. Ellerini kirli sakallarında gezdirmesi. Yukarı doğru olan siyah saçlarının uçları hafif grimsi. O karanlıkta parlayan büyük yeşil gözler, bana bir şeyler anlatıyormuş gibi bakan boş bakışlar.....
Ter içinde uyandığım günlerden birisi daha idi. Bu rüyalar 15. yaş günümde başlamıştı şuan 18 olmama rağmen çoğu geceler bu rüyayı görürdüm. Aslında şu sıralar daha sık olmaya başladı. Eskiden ayda 2 kere görürken şu sıralar haftada en az 3 kere görmeye başladım. Bazı geceler sırf o rüyayı görmemek için sabahladığım bile oluyordu. Kimdi, benden ne istiyordu, adı neydi bilmiyordum. Kimseye söylemiyordum. Ama nereye gidersem gideyim hep o yeşil büyük gözler aklıma geliyordu. Ne anlama geldiğini merak ediyordum. Soruları bir yana bıraktım ve yataktan kalktım. Beyaz ve siyah renklerin daha çok hakim olduğu odam da bana ait bir lavabo vardı. Aynada yorulmuş mavi gözler ve dağılmış omzuma kadar uzun olan kızıl saçlarıma bakıyordum. Orijinal kızıl değildi saçlarım o yüzden dip kısımlarımdaki kumral saçlarım çıkmaya başlamıştı. Elimi yüzümü yıkadım. Aynada ıslak yüzüme baktım. Yorulmuştum her gece onu görmekten. Bir gün camdan odama girmesini bekliyordum Alacakaranlıkta ki Edward gibi. Hepsinin gerçek olmadığını biliyordum. Belki de bu rüyalar beynimin bana oynadığı oyunlardı. Belki de ben abartıyordum.
Okula gitmek için hazırlanmam lazımdı. Düşüncelerimi bıraktım ve odama girdim. Dolabın önünde ne giyecem diye boş boş bakarken her zaman ki Jean dar pantolonumu aldım üstüne beyaz bol üstünde yazı olmayan ince kumaşlı tişörtümü aldım. Havanın serin olduğunu düşündüğüm için deri siyah ceketimi çalışma masasının önünde duran sandalyenin üstünden aldım ve giyinmeye başladım. Odam büyüktü. Yatağın sağ tarafında duran balkon kapısının tam oradaki boy aynasından kendime baktım.. Kötü göründüğümü düşünerek tişörtün sol tarafını pantolonumun içine koydum. Böyle daha iyiydi. Boy aynam dolaplıydı içinde takılarım vardı. Oradan uzun ince zincirleri olan siyah kolyemi aldım ve taktım. Yorgun gözlerime ince eyeliner çektim, kirpiklerime hafif maskara sürdüm ve son olarak ince dudaklarıma parlatıcıyı sürdüm. Saçlarımı taradım ve serbest bıraktım düz telli saçlarım olduğu için şanslıydım. Çalışma masasının önünde duran siyah sırt çantamı aldım ve aşağıya indim.
Evimiz 2 katlı bahçe içi beyaz bir evdi. Chicago'da yaşıyorduk. Annem ve babam ben küçükken ayrılmışlardı. Annem Benjamin ile birlikteydi. Kahverengi 3 numara saçları ve uzun boyu ile ilgi çeken bir adamdı. Annem sarı saçlı mavi gözlü güzel bir kadındı. Birbirlerine yakışıyorlardı. Benjamin emlak şirketinde çalışıyordu. Zaten bu evi alırken tanışmışlardı. Annem kitap yazıyor ama henüz hiçbiri basılmadı. Babam Winchester'da yaşıyor. Fotoğrafçılık yapıyor daha çok doğa fotoğraflarıyla uğraşıyor. Bir stüdyosu var onda kalmayı seviyorum. Değişik yerlere gidiyoruz her gün farklı yerlerde farklı insanlarla tanışıyoruz. Çok eğleniyorum babamla ama maalesef annemle kalıyorum okulum, arkadaşlarım ve işim her şeyim burada. Annemi seviyorum tabi ki de ama bazen çok sıkıcı birisi olabiliyor.
Benjamin ve annem mutfakta kahvaltı hazırlıyorlardı. Arada Benjamin annemin belinden sarılıp yanağından öpüyordu. Birbirlerini gerçekten çok seviyorlardı.
"Günaydın." dedim ve mutfak masasına çantamı bırakıp dolaptan meyve suyunu çıkardım.
"Günaydın." dedi ikisi de.
"Birazdan çıkacağım önce işe oradan da okula gideceğim geç gelebilirim merak etmeyin." Meyve suyunu doldurduğum bardaktan bir yudum alıp evden çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyadaki Sır
FantasyKaranlık. Yeşil gözler. Yine karşımdaydı bana bakıyordu. Konuşmaya başladım "Kimsin sen ne istiyorsun benden?" Sadece bana bakıyordu. Ellerini kirli sakallarında gezdirdi. O içimi ısıtan yan gülüşünü yaptı. Birden hava soğudu. Etrafa baktım. Ormanda...