MARİE MADELEİNE - SWİMMİNG POOL
Ortada ben, sağımda Hyunjin, solumda ise elimi sıkı sıkı tutan bir adet Changbin. Karanlık tünelde, iki kişilik vagonda üç kişi. Ya sabır.
Neden ya? Çok basit bir soru, neden?
Hayır yani ayaklarıma kapanıp(ciddili) nasıl beni buna ikna edebilirsin? Bakın arkadaşlar yanlış anlamayın sorun onlarla bu vagona binmem değil valla. Dünyanın sonu değil o kadar abartılacak bir şey de değil. Benim asıl anlamadığım, yanımda sessizce dua mırıldanıp, Hyunjinin her kıpırdanışında elimi daha çok sıkan bu koca bebeğin psikolojisi.Gerçekten sağımda oturan bu gayet düzgün görünümlü çocukla aralarında neler geçmiş zamanında aşırı merak ediyorum. Anlatmaya başlasa gıkımı çıkarmadan dinlemeye başlarım. Neyseki abim falan yok. Ablamla bir şekilde başa çıkabiliyorum.
Vagon yavaş yavaş hareket ediyordu. Ara ara karanlığın içinde duvara monte edilmiş, neon renkli parlayan kuru kafa ve hayalet sembolleri beliriyordu. Hemen yanı başımda Hyunjin'in varlığını hissetmem de pek yardımcı olmuyordu açıkcası. Kollarımız alanın darlığından dolayı birbirine sürtünüp duruyordu. Dimdik karşıya bakıyordum ama bazen sağ tarafımdan beni izleyen gözleri hissedebiliyordum.
Tren aniden hızlanınca derin bir nefes aldım. Yanımdaki Changbin de bağırarak bana asılınca Hyunjinin iyice dibine girip bedenine temas etmek durumunda kaldım. Daha fazla sıkışmamızı engellemek ister gibi sol kolunu kaldırıp sırtımın arkasına doğru yerleştirdi Hyunjin.
Sakin ol Jeong, bir şey yok. Kısa süre içinde çıkacaksın buradan ve bu insanları bir daha görmeyeceksin bile.
"Ne korkak çıktın be Changbim, tch" Hyunjin ona bakıp dalga geçmeye başlayınca, Changbin ortada olan beni unutup kendini yana eğerek Hyunjine vurmaya çalıştı. Fakat mesafeden dolayı darbeleri havada kalan Changbin'i, kollarını göğsünde birleştirip sırıtarak izledi Hyunjin.
TAK..TAK..TAK..TAK. Karanlık ortamda, vagonun rayda ilerlerken çıkardığı bu rahatsız edici ve gürültülü ses baskındı.
Şuan gerçekten kendimi pavyona düşmüş masum köylü gibi hissediyordum. Normalde gayet konuşkan bir yapıya sahip olsamda, bulunduğum konum gereği diken üstünde hissediyordum. Of korku tünelleri sadece korkmuş aptal insanları izlemek için güzellerdi.
Şuan o 'korkmuş aptal insan'ın ben olduğuma inanamıyordum. Buna nispet yapar gibi anlayamadığım bir yerden basınçlı hava verilmesiyle Hyunjin'in uzun siyah saçları yüzümü okşadı.Gerçekten hoş kokuyordu. Bunu düşünmek istemiyordum. Daha doğru düzgün tanışmıyoruz bile.
Yanımızdan koca bir yarasa sürüsü geçtiğinde hemen başımızı eğdik. Tabiki yukarıdaki platform sayesinde hareket eden maketlerden ibaret olduklarının farkındayım.
Küçükken ablam 'şaka' niyetine beni evin alt katındaki örümcekli, ışıksız bodruma kilitlemişti. Şakacık. Zaten küçük olduğum için aşırı tırsmıştım ve ağlamaya başlamıştım. Benim zeka küpü ablacığım da gülüp eğlendikten sonra beni oradan çıkarmak yerine uyuyakalmıştı. Bilmem kaç saat orada tek başıma bir köşeye kıvrılıp ağlamıştım en sonunda işten gelen annem fark edip beni o bok yuvasından kurtarmıştı. 'Hiç tuvaletin gelmedi mi peki?' diye merak ediyorsanız... etmeyin.
İşte tam olarak bu sebepten bir anda tüneli inleten kocaman bir cadı kahkahası eşliğinde tepemizde beliren örümceği görür görmez aniden tüm vücudumla yanımdaki bedene yapıştım...
Şimdiii
Bu kişi Hyunjin mi ?
Changbin mi ?
Nolur Changbin olsun. Nolur Changbin olsun.Kulağımın hemen dibinde duyduğum minik kıkırtıyla bu kişinin Hyunjin olduğunu anlamış oldum. Here we go again.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fun'Fair // [HYUNİN]
FanfictionLunapark görevlisi olan Jeongin, her Allahin günü karşısına çıkan Hyunjin'e kapılmamaya çalışır. 11/08/22