The Neighbourhood- Sweater Weather
Bu bölüm, diğer bölümde yaşanan günün ertesi günü değil, zaman atlaması olacak gibi düşünün. Bu zaman ise tamamen size kalmış. 1 hafta, 1 ay, 2 ay vs. Yayınlayacağım 3 bölümün içinde onları ardarda günlerde değil de geniş zamanlarda göstermek istedim.
İyi okumalar dilerim <3
Bir buluttu benim hayatım. Parçaları yağmur damlaları gibi dağılarak teker teker yere düşmüş, ama bu damlalar yeryüzünde küçük bir su birikintisinde birleşmiş ve hayatım toparlanmıştı. Ardınan ise güneş açmış, fırtınalı hayatım sona ermişti. Artık yağmur beni korkutamazdı.
Yoongi; benim dağılan parçalarımı o su birikintisinde toplamış, toprağa karışarak kaybolmalarına izin vermemişti.
Fırtınadan sonra güneşin üzerimde parlamasına yardım etmiş, beni parlatmıştı. Üzerimizde sonsuz bir gökkuşağı oluşmuştu artık.
Kafamı, kollarımla sarmış olduğum dizlerime yaslayarak dışarıda hafifçe yağan yağmurun pencerede bıraktığı izleri takip ediyordum. Aslında Yoongi'nin işini bitirip gelmesini beklerken oyalanıyordum. Ne kadar başarabilirsem tabii.
Bugün tatil olduğu için o da her zamanki gibi benimle evde kalmıştı. Çok önemli bir işi olmadığı sürece haftasonu benimle kalırdı, şirkete gitmezdi. Bugün ise yağmur yağdığı için evde kalmayı tercih etmiştik. Bugün Tae hyung öğleden sonra şirkete gidecekti ve Jungkook'u bize bırakacaktı. Okul dışında beraber vakit geçiremediğimiz için istemiştik bunu. Aslında o gelene kadar Yoongi ile vakit geçiririm diye düşünmüştüm ama Yoongi işlerini bitirip gelememişti bir türlü.
Gözlerim kapanmaya başlamıştı, canım sıkıldığı zaman hep böyle olurdu. Esneyerek yan tarafımda duran telefonumu elime aldım ve bir süre onunla oyalanmaya çalıştım. Sosyal medya hesaplarımda gezindim, Jungkook ve Hoseok'dan gelen mesajlara cevap verdim.
Şu an yukarıda Yoongi dururken telefon hiç ilgimi çekmiyordu. Yerimden kalkarak yukarı çıkmak için merdivenlere yöneldim. Hızlıca merdivenleri çıkarak Yoongi'nin çalışma odasının önüne geldim. O gelmiyorsa ben giderdim yanına.
Önce kulağıma kapıyı yasladım, hiç bir ses gelmiyordu. Kapıyı tıklattım usulca. "Gel bebeğim!" Kapıyı açarak önce yarı bedenimi sokarak şirince gülümsedim. Gülümseyerek arkasına yaslandı. "Gelsene Jimin," demesiyle içeri girerek kapıyı kapattım. Hızlıca ona doğru ilerledim ve tam karşısında durdum, çıplak bacaklarımız biribiriyle temas halindeydi. Geriye yaslandığı için genişçe açılan kucağının dâvetkar görüntüsü karşısında yutkundum ve bir adımla kucağına yerleştim. Kollarımı sıkıca boynuna sardım ve kafamı da göğsünün biraz üstüne yasladım.
"İşin ne zaman bitecek?" Mırıldanarak sorduğumda elleri çoktan belimi sarmıştı. "Az kaldı," diyerek yanıt vermişti. Kollarımı omuzlarına sararak kafamı kaldırdım ve ona baktım büzülen dudaklarımla. Dudağının kenarı kıvrılmıştı sarhoş bir gülümseyle. Dudaklarıma bir öpücük bıraktı ve hemen ardından yanağımda hissettim dudaklarını, usulca her noktamı öperek aşağılara kaymaya başladı. Dudakları boynuma ulaştığında sertleşmeşti öpücükleri ve bununla beraber kafamı göğsünden kaldırmıştım. Anlık olarak tenimden ayrılan dudakları gecikmeden yeniden boynumu bularak öpmeye devam etti. Dudakları uzun süre aynı yerde oyalanarak bulduğu noktayı hapsetmeye ve emmeye başladığında belimdeki elleri de sıkılaşmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love And Daddy Issues | Yoonmin
FanfictionMin Yoongi, sevgilisi Park Jimin'e ihtiyatcı olan tüm sevgiyi ve ilgiyi gösteriyordu. O Park Jimin için sadece bir sevgili değildi; Min Yoongi, onun her şeyiydi. -Mini fic