7• mokita
"Arkadaşınız Min Yoongi dün akşam saatlerinde hayatını kaybetti." Müdür her pazartesi günü yaptığı gibi konuşma yapmak için kürsiye çıkmıştı ama bu sefer yüzü de, sesi de ve söyledikleri de hüzünlüydü. "Sizlerden bilen olduğunu sanmıyorum ama Yoongi liseye başladığından beri kalp yetmezliği ile savaşıyordu. Bu yüzden sınırsız devamsızlık hakkı vardı." Cümlesi bittikten sonra eklediği diğer cümleyle bütün öğrencilerin her zaman yakındığı konuya açıklık getirmişti. Sadece şu an kimse o konuyla ilgilenmiyordu.
Kalp yetmezliği mi? Üç yıldır bunu nasıl farkedemezlerdi? Üç yıl, lisenin başından itibaren ediyordu. Ama onun çabuk yorulup nefessiz kalmasını, beden dersinden muaf olmasını normal sanıyorlardı. Hayır, farketmemeleri çok normaldi çünkü Yoongi çok iyi bir oyuncuydu.
"Son üç gündür cihazlara bağlı bir şekilde yaşamaya başladığını ama dün akşam aniden rahatsızlandığını öğrendik." Yoongi'nin en yakın altı arkadaşı hıçkırarak ağlamaya başladığında birkaç kişi daha onlara katılmıştı. Sonra neredeyse bütün okul ağlamaya başlamıştı. "Yoongi ölmeden önce bıraktığı birkaç nottan son notunda şu yazıyor: Hadi hep beraber minik turnalar yapalım!"
Jimin 'turna' olayını bildiği için ağlaması daha da hızlanmıştı. Dizlerindeki hissi kaybedip yere düştüğünde onu Seokjin teselli etmişti. Kendi ağlamasını takmıyor gibi görünüyordu.
Yoongi her zaman origami kediler yapmaya çalışmıştı ama bir türlü becerememişti. En sonunda Jimin ona origami turna yapımını öğrettiğinde bir sürü yapmıştı. Onlarca, yüzlerce. Evleri neredeyse ufak ufak turnalarla dolmuştu. Yoongi turna yapmayı çok sevince her fırsatta yapmaya başlamıştı. Sınıflarının bazı bölgelerinde bile turnalar vardı. Diğer sınıflarda, öğretmenler odasında. Müdürün odası ve yemekhanede bile!
"Cenazesi, yarın akşam üstü saat beşte kalkacak."
Bu andan sonra bütün okul biraz hüzünlüydü. Ölümün acı sonunu biliyorlardı artık. Yoongi ölmüştü ve artık onları gülümsetip etrafta paytak paytak koşamayacaktı. Peltek sesini duyamayacak, onunla bu yüzden dalga geçip sinirlendirerek dudaklarını büzüşünü izleyemeyeceklerdi. Kısa sürede basketbolde bir numara olacak kadar iyi olan bu ufak bedenle gelecek planları yapamayacaklardı. Matematik dışındaki sınavlardan kopya çekemeyecek, ardından kendi baktığı kopyanın yanlış olduğunu farkedince ölü taklidi yapmasını izleyemeyeceklerdi. Onu, yıl bitip üçüncü sınıflar sınava girmeden bir kere ağlarken görmek istiyorlardı ama artık göremeyeceklerdi.
İzleyemeyecek, göremeyecek ya da planlar kuramayacaklardı. İşte ölüm bu kadar zordu.
Aslında ölüm mü yoksa empati mi zordu?
Okulda Yoongi ile fazla konuşmayan kişiler bile, çok fazla acı çekiyordu. Sanki kırk yıllık arkadaşları ölmüş gibi hissediyorlardı fakat sadece birkaç kere konuşup gördükleri biri ölmüştü. Onlar tamamen empatiye sayalı bir acı içindeydiler. Diğerlerinin acısını kendileri çekiyormuş gibi hissediyorlardı. Bunun nedeni ise oldukça basitti. Kendi yakın arkadaşları ansızın ölse, onlar da böyle acı çekeceklerini biliyorlardı.
İşte bu yüzden ölüm, acımasızdı.
"Baş sağlığı dilerim." Ertesi gün neredeyse okulun hepsi, Yoongi'nin cenazesindeydi. Anne ve babası burada olmadığı için ondan bir yaş büyük kardeşleriyle konuşuyordu, müdür. Yoongi'nin ne kadar iyi bir öğrenci olduğu ile ilgili birşeyler söyleyip duruyordu ama ne Yon, ne de Youngjae onu dinliyordu. Gözleri, herkesten uzakta ağlayan altılıdaydı. Yoongi'yi onlarla daha önce çok görmüşlerdi. Yoongi onların yanında gerçek duygularını daha çok gösterebiliyordu, tamamen olmasa bile. Onları kıskanmışlardı. Aptal olup anne ve babalarına uymasaydılar Yoongi ile öyle ilişkileri olabilirdi.
"Özür dilerim." Herkes girmişti şimdi. Sadece Yoongi'nin altı arkadaşı ve ikiz kardeşleri buradaydı. "Farketmedim. Hiçbir şey farketmediğim için..." Jimin tekrardan hıçkırarak ağlamaya başladığında Seokjin onu resmin hemen önünden kaldırmıştı. Yoongi'nin kocaman gülümseyen resminin önünden. "Lütfen geri gel." Ağladığı için ne söylediği anlaşılamıyordu bile. "Geri gel, geri gel. Daha hayallerimizi gerçekleştiremedik, daha aynı üniversiteyi kazanamadık." Seokjin'e sarılarak ağlamasını sürdürmüştü. Kimse ona susmasını söylememişti. Sonuçta herkesin hayaliydi bu. Güzel bir üniversite kazanacak, aynı eve yerleşecek ve sonra güzel bir iş bulacaklardı. Hatta yavru bir kedileri dahi olacaktı.
"Hadi çocuklar, bunu gerçekleştirelim!"
🦋
Bu bölümün neden duygusal olmadığı hakkında en ufak bir fikrim yok.
Bölüm sonu,
Ben Hina,
Sizi seviyorum.