-1966/Temmuz-
"Good morning,"
Almanya gözlerini hafifçe araladı gördüğü kişi karşısında ise geri derin uykusuna dönmek istedi. Cidden güzel bir uykudan sonra görmek isteyeceği en son isimlerden biriydi Britanya.
Sinir bozucu olduğundan değil bulduğu her zaman aşırı temkinli ve soğuk olması Almanya'yı geriyordu. Fransa gibi saklamaya bile çalışmıyordu ama sanki bugün daha samimiye benziyordu.
"Guten Morgen."
Almanya'nın bu odaya ilk gelişi değildi on bir yıl öncede burada kalmıştı hatta şuan tam karşısında ki olan masada yazmıştı NATO'ya katılım konuşmasını o geldiğinde duran çerçeveler hala duruyordu, tam başucunda 1700 lerden kalma komidin vardı ve ev sahibesinin en sevdiği porselen vazo ama on bir yıl öncekinden tek farkı odanın vazoda irisler değil Sarı Karanfiller vardı açıkçası hiç Fransa'ya göre değil. Oh, bir dakika Fransa yerine neden Britanya buradaydı.
"Kimse yok mu?"
Britanya zambaklara bakmayı kesip geri Almanya'ya döndü "Fransa vardı, kendisi birazdan geleceğini söylemişti ama şuanlık sadece biz ikimiz buradayız."Odada sanki saatlerce sürecek gibi bir sessizlik oluştu. Dediğim gibi Almanya ve Britanya'nın ilişkisi hiçbir zaman ideal olmamıştı, Britanya bilmece gibi konuşuyordu ne zaman Almanya birşey sorsa Almanya mizahtan anlamadığı gibi onun konuşmalarını da anlamıyordu.
"Birisini sormayacak mısın?"
"Ha?"Britanya biraz hayal kırıklığına uğramış gibi gözlerini Almanya'ya dikti. Kimi sorması gerekiyordu ki? Britanya, Almanya cevap veremeyince dayanamadı "Kollarında bayıldığınız kişi." Elbette ya başka kimi sorabilirdi ki zaten Biyolojik babasını soracak hali yoktu ya.
"Tabi ki de onu soracaktım ama sanki bir anda çıkıp gelebilir diye sormadım haha." Almanya elini iki yana salladı kurtarmasının işe yaramadığını biliyordu ama yine de denemeye değerdi. "Gitti mi? Ben uyanana kadar bekler zannediyordum." Britanya'nın yüzüne hafiften gülümseme yerleşmeye başlamıştır. "Hiç birisinin kuklarıyla oynadıktan sonra hallerini sorduğunu duydun mu?" Almanya gözlerini devirmeden edemedi, Britanya'nın bilmeceleriyle uğraşacak durumu yoktu.
"Gitti demek." Almanya'nın gözü Karanfillere takıldı, çiçekleri de muhtemelen Amerika getirmişti kimse onun kadar garip olamazdı çiçekler hakkında. "Sade bir gül buketi getirseydi daha iyi oluru değil mi? Ama sonuçta çiçek seçiminde ne kadar berbat olduğunu tekrar gösterdi." Almanya başını salladı, "Bence güzeller."
Britanya birşey demek için ağzını açıp kapadı, düşünmek için arkasına yaslandı, sanki onu rahatsız eden birşey vardı. "Kardeşin yerinde olmadığın için çok şanslısın sonuçta ona ikinci bir seçenek veriliyormiyor her denileni yapıyor severek de yapıyor sevmeyerek de. Ne kadar şanslısın ki sen yapmamyı da seçebilirsin. Ama sen seçer misin? Sonuçta hayır diyeceğin kişi 'o' kişiyle olan kan bağına rağmem sana asla kaba davranmayan, nazik, tatlı dilli Amerika olacak. Ona hayır dersen ne kadar üzüleceğini ve hayal kırıklığına uğrayacağını düşündün mü? Bu durumda hiç seçenek verilmeden yapmak daha özgürce değil mi? Sonuçta yaptığın işi sevmek zorunda kalmazsın.
Almanya hiç bu konuşmaya girmek istemiyordu, Britanya yine muhtemelen Amerika ile yakın olmasını istemiyordu. "Ben hâla hayır diyebilirim, Amerika kararıma saygı duyacaktır."
"O zaman neden ona ilk başta çalmak istemediğin konusunda ısrar edemedin?"
Almanya yalan söylediğini biliyordu ama Britanya piyano konusunu içten dışa bilmediği için bir sıkıntı olmayacaktır diye düşünmüştü, şimdi ise söyleyecek birşeyi kalmamıştı. Hem onla Amerika'nın arasında ki olaylar onu neden ilgilendirsin ki. Neyse ki aralarında ki korkunç derece huzursuz sessizlik Fransa'nın ayakkabıların yaptığı sesten dolayı bozulmuştu.
~♡~
Veritas: HakikatOtoriteryenizm vs ✨️Otoriteryenizm✨️

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fides facit fidem. (CH)
AdventureUzun süredir aklımda Almanya-Fransa-Birleşik Krallık üçgemşnde geçen birşey yazmak vardı (Yalan aslında olay Almanya ve Amerika arasında geçiyor çoğunluk)