¤1¤

35 4 5
                                    

Bir insan en fazla ne kadar ağlayabilir?

Daha ne kadar ağlayabilirim?

Ağlama seansı dediğim saçma şeyi herkes yaşar mı?

Ya da hayatım kime göre ne kadar kötü?

Dıştan görünen herkese mükemmel göründüğüne kalıbımı basabilirim. Peki bana ne kadar mükemmel?

Emre Akel. Kendisi babam olur. Hep iyi olduğumu sanan, aslında hiç manevi yönden var olmayan ama maddi yönden her türlü ihtiyacımı karşılayan kimse. Evet Türkçe sözlüğe baksanız aynen böyle yazar.

Neva Akel. Anne sıfatından oldukça uzak, -yine- manevi yönden alakasız, hayatımın onun istekleri üzerine ilerlemesini isteyen insan.

Riva Temat. Anne ne demek bana öğreten, maddi olmasa da -ki gerek olduğunu sanmıyorum- manevi yönden hiç eksik olmayan teyze.

Zengin çocuklar hep mutlu mudur? Para gerçekten herkesi mutlu eder mi?

Kendi hayatıma bakarak bu sorulara cevap ararsam, hayır hiçbir zaman tam olarak mutlu olmadım, olamadım. Paraya gelirsek her şey ama her şey dışarıdan güzel oluyor sadece o kadar.

Belki herkes böyle değildir, bilmiyorum. Belki her zengin çocuğu bakıcılarla büyümez. Belki onlar sırlarını, hayatlarında yaşadıkları zorlukları aileleriyle paylaşabiliyorlardır. Ben çocukken başladım dik durmaya, her şeyi bir başıma yaşamaya. Hayat beni ne kadar kötü sıfatı varsa ona alıştırmış. Mutsuz, tükenmiş, yalnız, depresif... Belki bundandır bir türlü mutlu olamam.

Formaliteden de olsa nasıl olduğumu hiç bir zaman sormayan bir ailem var. Hep hayatın suçu olamaz öyle değil mi?

Hayatın yarattığı ben. Böyle yaşamaktansa ruhunu kaybetmeyi yeğleyen ben.

Arya Akel.

Her türlü zorluğa sessiz kalmış, aptalca bir amaç uğruna bir sürü hata yapmış olan ben.

İnsanlar neyi merak eder? Güzel olduğumu mu? Hayır, kesinlikle güzel değilim. Normal dereceli bir kız işte. Kilolu olduğum söylenemez. Yani biraz göbeğim var evet ama dar elbiselerin içinde dahi çirkin durmayan cinsten. Zengin bir hayat sürüyorum. Hatta hayatımın tek güzel yönü -şimdilik- istediğim gibi yaşıyorum(!). Bu insanları ne kadar tatmin eder? Beni ne kadar tatmin eder?

İstediğim gibi yaşamamdan bahsedeyim. Annemin istediği üniversiteye gidip, yine onun isteği üzerine iktisat bölümünü bitirmem üzere, babamı bir şekilde ikna edip şirkette çalışmayı 1-2 ay geciktirdim o kadar.

Aslında tüm zamanımı boş geçirdiğimi söyleyebilirim. Liseden veya üniversiteden arkadaş edinme gereksinimi duymadığım için tek arkadaşım teyzem. O da şu sıralar kayıp. Bu yüzden tüm vaktim bahçedeki salıncakta -kendi zevkimle aldığım tek eşyadır belki de- geçiyor. Kitap okumak, müzik dinlemek ya da film izlemek gibi sıradan şeylerle geçiriyorum. Bu evin sevdiğim tek yönü ise bahçelerin büyük oluşundan diğer evlerin biraz fazla uzakta kalması. Sadece yan ev yakın. Ama kırk yılda bir denk gelen şansıma bakın ki yan ev boş.

Ağlama seansı diye bahsettiğim şey ise, ayda 2-3 defa ne kadar yalnız olduğumu fark edersem, bir kaç gün bahçeye çıkmayıp odamda ağlamak. Ne kadar macera yaşıyorum öyle değil mi?

Kendime göz devirip, elimi yüzümü yıkamak için banyoya yol aldım. Aynada kendime bakınca beklediğim kadar kötü olmadığımı gördüm. Sanırım geçen defa makyajı silmediğim için çıkmıştı o berbat görüntü. Umursamayıp elimi yüzümü yıkadım.

Size benden bir bilgi eğer sık sık ağlıyorsanız gözleriniz şişmez. Ama iyi bir ağlama gerek, yani iki dakika ağlayıp on dakikada sakinleşen ağlamalardan değil.

Banyodan çıkıp aşağı kata indim. Mutfağa girip kahve yaptım. Sonrada salona geçip, televizyon başına oturdum. Kanallarda bir süre gezinip bir şey bulamayınca bahçeye çıktım her zaman ki gibi.

Salıncağa oturunca aklıma gelen düşüncelere burun kıvırdım. Gerçekten boş yaşıyordum. Kimsem yoktu. Oturmaktan başka yapacak bir şeyim de yoktu. Kendi evimin ihtiyaçlarını bile başkaları alıyordu. Aniden gelen ağlama isteğini durdurmadım. Karşıdaki ağacı izlerken sessiz sessiz ağlamaya başladım. Aslında ağlamak da mantıksız geliyor ama rahatlama isteğim birazdan daha fazla sanırım.

"Ortalıkta ağlayacak ne oldu?"

Harika AptalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin