Agatha Petit (Katherine Langford)
İnsanlar gücün her şey olduğuna inanmaz mı? Bu saçmalıktan başka bir şey değil! Güç benden her şeyimi aldı. Güç yaşama sebebimi yok etti. Güç yok edilmeli...
Gök yüzü sinirlenmişti. Göğü yarıp insanları boğulmaya mahkum etti. Yağmur yağıyordu. Yağmur insanları boğmak istercesine yağıyordu. İnsanlar etrafta koşuşturup sıcacık evlerine ve ailelerine kavuşmaya çalışıyordu. O ise tek başına karanlıkta oturmuş, yağmurun onu boğmasını bekliyordu. Tamamen kıyafetleri cildine yapışmış kahverengi saçları ıslanmaktan gruplaşmış kız, yerinden bir santim dahi kıpırdamıyordu. Yağmur yağmaya devam ediyordu ama kızın boğulduğu yoktu. "Neden beni de almıyorsun...Onların yanına gitmek istiyorum" diyerek bozdu bir saatlik sessizliğini. Gökyüzüne baktı. Yağmur damlaları yüzüne çarpıp yavaşça yere süzülüyordu. Kız artık umudunu kesmişti. Banktan kalktı "Demek yaşayarak işkence çekeceğim ha?" bir süre sustu "Öyle olsun." dedikten sonra kapşonunu kafasına geçirdi.
Sokakta bakışları yerde adımını sayıyordu. Yağmurun öldürücü damlalarından kaçmaya çalışanlar ona çarpıp özür dahi dilemeden gidiyorlardı. Kız sesini çıkartmıyordu. Ne gerek vardı ki şu boş hayatı insanlara bağırarak daha da beter etsin? Tamamen gereksiz. Fakat insanlar birbirlerine bağırmaya bayılıyor. En ufak hatalarında birilerini azarlamak için bekleyen insanlar adeta av yakalayacakmışçasına etrafı izliyor. İnsanlara bağırıp günlerini berbat etmek için. Başka bir tür insan vardır ki, karşılarındaki insan ona bağırdığında suçsuz olsa dahi boyun eğen ve sesini çıkartmayan. İnsanlar onları bir şeyler yapmaları konusunda uyarsa da saygı gösterdiklerini söyleyip kendilerini kandırıyorlar. Saygı nedir? Bir kişi başkası geldiğinde ayağa kalkaraksa saygı mı göstermiş olur? O zaman herkes oturup kalksın ve bunu hep devam ettirsin. Herkes biri gelince ayağa kalksın ama hep o kişilere hakaret etsin, arkasından konuşsun ve daha nicelerini yapsın. Bu saygı değildir.
Bu düşüncelerle beraber yağmur giderek azalmıştı. bir sokak lambasının altında durdu. Karanlık gecede sadece sokak lambasının bozuk ışığıyla aydınlanmıştı. Bu sokak lambası bozulmuş olsa bile etrafı aydınlatabiliyordu. Kızın sokak lambası çoktan sönmüştü. Uzun yol boyunca yere bakan yüzünü en sonunda kaldırdı. Kaldırmasıyla kapşonu düştü. Etrafına baktı. Ölüm sessizliği olan sokakta sayılı evin ışığı yanıyordu. geri kalanlarında büyük ihtimalle sıcak yuvalarında uyuyan insanlarla doluydu. Gözüne bir ev ilişti. Tam göremese de iki kişi dışında yerde dizleri üzerine çökmüş dört insan vardı. Bir şey olmamıştır normal bir aile zamanı olabilir derken evde turlayan adamların elindeki silahı gördü. Oraya gitmeli miydi? Bir aile daha mı ölsün? Belki Dünya'daki tüm aileleri kurtaramazdı ama bunu görmüştü ve arkasını dönüp gidemezdi. Bu işin sonunda belki o da ölecekti. Kimse geleceği göremez ama bir ailenin gözü önünde ölmesine de izin vermeyecekti. Dairenin kaçıncı katta olduğuna baktı ve bina girişine doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ordinary
FanficBenden her şeyimi aldılar. Ben de onların her şeyini alacağım. Sevdiklerini, canlarını, geçmişlerini ve geleceklerini. Siz beni boşluğa çektiniz Şemsiye Akademisi. Ben de sizi benim yanıma çekeceğim, siz de benimle beraber karanlığa boğulmaya mahkum...