dördüncü bölüm

4.4K 486 63
                                    

"Güzelim benim." Yanağıma değen dudaklarla gözlerimi kapattım. Jungkook'un feromonları etrafımı sardı ve ben hayatımdaki en huzurlu anlardan birinin içinde kayboldum.

Çıplak bedenlerimiz birbirine sarıldığı halde ikimizin aklından da cinselliğe dair tek bir şey geçmiyordu o an. Yalnızca sevgimizi sunuyorduk. Ben onun geniş omuzlarına sarıldıkça o yüzümdeki her bir noktaya öpücükler kondurmaya devam ediyordu.

Çok mutluydum. Jungkook bana bir şans verdiği için, benden hemen vagzeçmediği için ve korkularımı onunla beraber yenmeme izin verdiği için çok minnettardım. Bunu ona herhangi bir şekilde göstermek istiyordum ancak o, buna gerek olmadığını defalarca kez açıklamıştı bana. Jungkook beni böyle sevmişti. Değişsem de değişmesem de sevgisi bitmeyecekti.

Dudaklarım üzerinde onun yumuşacık ve sıcak dudaklarını hissedince bir adım geriledim. Olabilecek en yumuşak öpüşmeyi başlattı. Alt dudağımı hareket ettirerek ona karşılık vermeye çalıştım. Bu konuda hâlâ beceriksiz sayılırdım.

Sevgilim sırtımdaki elleri yardımıyla tenimi okşarken onun kolları arasında eriyip gitmemek için büyük bir çaba sarf ediyordum.

Küvet yerine duşakabini tercih etmiştik çünkü onun vücudunu her bir ayrıntısıyla görüp alışmak istiyordum. Onu seviyordum ve sevdiğim insandan korkmak istemiyordum. Kim olsa istemezdi. Tam da bu yüzden beraber duş almayı teklif etmiştim zaten. Jungkook da beni kırmamıştı.

"Üşüdün mü?" diye fısıldadı omuzlarımı okşarken. Kafamı iki yana sallayarak onun sıcak göğsüne gömüldüm. Aslında yalan söylüyordum. Neredeyse yarım saattir buradaydık ve üşümenin yanı sıra acıkmıştım da.

Yalnızca akan suyun duyulduğu banyoda karnımın guruldayışı yankılanınca ikimiz de gülmeye başladık. Jungkook hiç beklemeden beni belimden tuttuğu gibi duşakabinden çıkardı. Bulduğu ilk vücut havlusuyla bedenimi sardı ve kendi beline de bir havlu geçirdikten sonra önümde eğilince ne olduğunu şaşırdım. Tek kolunu dizimin arkasına koyarak aniden beni omzuna attı.

"Jungkook!" dedim korkuyla. Çabucak çıplak sırtına yasladım ellerimi. "Ne yapıyorsun? İndir beni."

"İndiremem. Benim omegam omuzlarda taşınmaya layık."

Kıkırdayarak onun tenini ısırdım. Hızlı adımlarla yürüdüğü için çok çabuk bir şekilde alt kattaki mutfağa ulaşmıştık. Evin içi zaten sımsıcaktı. Çıplak dolaşsam bile üşümem imkansızdı.

Beni tezgaha oturttuğunda ayaklarımı sallamaya başladım. Jungkook eve gelmeden önce bir yere uğrayıp aldığımız yiyecekleri mikrodalgaya koymak üzere hazırladı. Kafamı hafifçe yana eğerek onu izledim.

Sanırım hayatımdaki en büyük şansım onunla tanışmaktı. İyi ki izci çocuklarla kurabiye satmayı kabul etmiştim. İyi ki o kapıya gitmiştik. İyi ki o, benim duygusuzluğuma rağmen benden vagzeçmemişti. Yoksa her şey çok farklı olurdu şimdi.

Sonunda kızgınlığa girmek ve kurdumla gerçek bir bağ kurmak iyi gelmişti. Aynı zamanda Jungkook'un ruh eşi olduğum da kesinleşmişti. Ki bu da insanların çenelerini kapatmaya yetecek bir gerçekti.

"Ne içersin?"

"Sen ne içeceksin?" derken tezgahtan atlayıp taburelerden birine oturdum. Buzdolabına bakan Jungkook kısa bir anlığına kafasını geriye yatırıp bana baktı.

"Bira içeceğim."

"Ben de bira içeceğim o zaman."

Isınan yiyecekleri tek tek mikrodalgadan alıp tezgaha koyduğum sırada delta bizim için birkaç şişe bira çıkarmıştı. Cam şişelerin kapaklarını açışını izledim.

candy ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin