"Daha iyi mi?"
Elinde bir kase dolusu çorba, kaşık ve bir bardak su bulunan tepsiyi bana uzatırken yüzümü inceleyen Jimin konuştuğunda dalgınlıkla "Bilmiyorum." diye mırıldandım. "İlaç etki etmiyor. Saat başı duşa sokuyorum ama hiçbir etkisi olmuyor."
Jimin'den tepsiyi aldığım sırada onun arkasında duran Hoseok "Hiç uyumadın mı?" diye mırıldandı sessizce. Hepimiz sessizce konuşuyorduk çünkü Taehyung o çok kısa süren uykularından birindeydi. Onu uyandırmak istemezdik.
Hoseok'un sorusunu kafamı iki yana sallayarak yanıtladım. Uyumak gibi bir niyetim yoktu. Zaten uykum da yoktu. Taehyung acı içinde kıvranırken gözlerimi kapatmak bile istemiyordum.
"Misafir odasında dinlenin biraz. Ben ona çorba içireceğim."
Yeniden tatlı feromonlarla çevrilmiş odaya girdiğimde bakışlarım yataktaki minik bedene kaydı. Dizlerini karnına doğru çekmiş, kafasını da eğerek iyice küçülmüştü. Ona kendi kıyafetlerimden bir yuva yapmıştım. Bu onu bir nebze yatıştırmıştı.
Elimdeki tepsiyi komodinin üzerine bıraktım ve yavaşça Taehyung'un saçlarına doğru götürdüm elimi. İlaçların neden etki etmediğini bilmiyordum. Annem çok uzun süredir ertlediği kızgınlığını şimdi yaşadığı için böyle olduğunu söylemişti. Yine de bu mantıklı gelmiyordu. Nasıl en iyi ilaç bile etkisiz kalabilirdi? Acı çekmesine dayanamıyordum. Henüz hâlâ ona dokunmam konusunda da çekingen davranıyordu. Bu yüzden o bana adım atmadan ben ilerlemek istemiyordum.
Elim saçlarından alnına kaydığında ve ardından resmen yanan teninde parmaklarımı gezdirdiğimde ufak bir mırıltıyla elini elimin üzerine koydu. Beni yanağına yönlendirdi. Yanağını okşamam için kafasını kımıldattı. İstediğini yaparak yumuşak tenini sevdim.
"Kook," dedi güçsüz sesiyle. Gözlerini açmadan konuşmuştu. "Efendim bebeğim?" Bana doğru döndü. Kızarmış yanakları onu sevimli gösteriyordu ama şu an bunu düşünemeyecek kadar dalgındım. Diğer elini bana doğru uzattığında eğilerek tıpkı onun yaptığı gibi yanağımı sundum eline. Parmakları tenime değdiğinde biraz irkildi. Ancak sonra tüm avcuyla yüzümü okşadı.
"Seni seviyorum." diye fısıldadığında içime yayılan sıcaklıkla gülümsedim. Bunu zaten biliyordum. Onun ağzından duymamış olsam da tek bir bakışı ya da benim için sürekli endişelenmesi de bunun göstergesiydi.
Kafamı çevirip avcunun ortasına bastırdım dudaklarımı. "Acıktın mı? Hadi biraz çorba iç." Kolumu beline sardım ve oturur pozisyona gelmesine yardımcı oldum. Yavaşça gözlerini aralayarak etrafa bakındı.
Tepsiyi kucağıma aldım. Taehyung'un bakışları bana döndü. Ardından kasedeki çorbaya baktı ve yutkundu. Kaşığa biraz çorba doldurup ona uzattığımda ağzını açmış, beni bekletmeden içmişti. Kaşığı yeniden doldurdum. Bir şeyler yemesi içimi rahatlatmıştı. Aç kaldığı için daha fazla güçsüz düşmesini kesinlikle istemezdim.
"Karnım ağrıyor." diye mırıldandı ona uzattığım kaşıklar arasında. Uzanıp alnını öptüm. "Sıcak su torbasını dolduracağım, tamam mı? Bu son kaşık. Aç bakalım ağzını."
Dediğimi yaparak çorbasını tamamen bitirdi. O suyunu içerken dağılmış olan pembe saçlarını izledim. Bu haliyle bile ne kadar kusursuz göründüğü hakkında bir fikri var mıydı acaba? Ona bakarken dalıp gitmemek elde değildi.
Yarısını içtiği su bardağını tepsiye bıraktığında yataktan kalktım. "Yatıp beni bekle, hemen geleceğim." dedikten sonra odadan çıktım. Alt kata indiğimde Hoseok ve Jimin mutfakta oturuyorlardı. Bir şey demeden tepsiyi tezgaha bıraktım ve su ısıtıcısına yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
candy ✓
FanfictionYüzyılın deltası Jeon Jungkook'un kalbi, gördüğü ilk andan beri yalnızca Taehyung için atıyordu.