"Şu uyuma bak çok yakışıyorlar!" diye bağırdı Ning Yi Zhuo seyirci koltuklarından.
Karina kolundan tutarak yerine geri oturtturdu arkadaşını "Ne bağırıyorsun Ning?"
"Sus kızım sus" dedi Ningning neşeyle ve izlemeye devam etti.
Özenerek süslenmiş sahnede yerde yatan Jisu'ya bakarak replikleri söylemeye başladı Soobin;
"Çoğu kez ölüm yaklaşırken Amma da neşeli oluyor insanlar!
İdamlıkların gardiyanları buna, Ölümden önce çakan şimşek dermiş.
Buna nasıl şimşek diyebilirim ama?
Ah sevgilim! Karım benim!
Soluğunun balını çeken ölümün gücü
Yetmemiş güzelliğini almaya.
Sen yenilmemişsin; güzellik sancağı
Hâlâ kıpkızıl duruyor dudaklarında, yanaklarında; Ve ölümün solgun bayrağı çekilmemiş oraya.
Yatıyor musun orada Tybalt, kanlı kefeninle? Genç yaşında hayat bağlarını kopartan bu ellerle Düşmanının gençliğini biçmekten daha iyi bir dostluk
Nasıl gösterebilirim ki sana?
Bağışla beni kuzenim! Ah, sevgili Juliet,
Neden böyle güzelsin hâlâ? Yoksa Ele avuca sığmayan ölüm mü âşık oldu sana?
İnanayım mı, o iğrenç canavarın bu karanlıkta Sevgilisi olasın diye seni sakladığına?
İşte bundan korktuğum için sonsuza dek yanında kalacağım
Bu loş gecenin sarayından hiç ayrılmayacağım. Burada yatacağım, sana hizmet eden böceklerin yanında,
Sonsuza dek dinlenip burada, Uğursuz talih yıldızımın boyunduruğundan
Şu dünya yorgunu bedenimi kurtaracağım.
Ey gözler son kez bakın! Kucaklayın son kez ey kollar! Ve ey siz nefes kapıları, yasal bir öpüşle mühürleyin Doyumsuz ölümle yaptığım bu süresiz anlaşmayı! Gel, acı ölüm; gel ey rezil yol gösterici!
Sen, umutsuz kaptan, deniz tutmuş şu yorgun tekneyi Yalçın kayalara bindiriver artık! Sevgilime! Aşkıma!"
Yüzündeki buruk gülümseme ile elindeki şişeyi kafasına dikti Soobin.
"Ey doğru sözlü Eczacı! Gerçekten çabuk etkiliyor ilacın. Ölüyorum işte bir öpücükle." dedi son kez Soobin.
Kendini sertçe yere Jisu'nun yanına attı.
Sahneye Taehyun ve Yeonjun girip kendi repliklerini söylemeye başladılar.
Sonunda Jisu gözlerini açtı ve repliklerini söylemeye başladı.
"Ey yardımsever Rahip, efendim nerede? İyi hatırlıyorum nerede olmam gerektiğini, İşte oradayım. Nerede Romeo'm?"
"Sesler geliyor. Hadi kızım, gel, çık artık, Bu ölüm, salgın ve doğadışı uyku yuvasından. Karşı konulamayacak kadar büyük bir güç Tasarladıklarımızı altüst etti. Gel, gel gidelim,
İşte kocan öldü, yatıyor koynunda, Paris de öyle. Gel, seni yerleştireyim manastira,
Kutsal rahibeler arasına.
Bir şey sorma bekçi geliyor çünkü.
Gel hadi Juliet'ciğim. Gözüm kesmiyor
Daha fazla kalmayı burada." dedi Yeonjun.
"Git, git buradan hemen. Gelmeyeceğim ben."
Jisu'nun sözleri üstüne sahneden çıktı Yeonjun.
"Bu da ne? Canım sevgilimin avucunda bir şişe! Demek ki, zehirden sevgilinin bu vakitsiz ölümü. Cimri! Hepsini içmiş; bir damla bile Bırakmadın demek kavuşabilmem için sana? Öyleyse dudaklarından öperim, Orada bir parça zehir kalmıştır belki; Bir zamanlar hayat veren dudakların Bu kez son versin hayatıma."
Utanarak yaklaştı Jisu yavaşça Soobin'in yüzüne, dudakları birleştiğinde Jisu Soobin'in hareketsiz kalmasına şaşırmıştı. İçinden onun ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu düşündükten sonra devam etti.
"Sıcakmış dudakların hâlâ."
Eline yerde duran plastik kılıcı aldı Jisu.
"Gelen var! Elimi çabuk tutmalıyım. Ey hızır gibi yetişen hançer!
Senin kının burası. Orada paslan,
Ben de öleyim."Kılıcı göğsüne doğru bastırdıktan sonra kendini Soobin'in yanına bıraktı Jisu.
İçeriye diğer oyuncular girdi ve repliklerini söylemeye başladılar.
"Mahzene girmeden önce Bu mektubu da babasına vermemi söylemişti. Mahzene girerken de ölümle korkuttu beni Uzaklaşmamı ve onu yalnız bırakmamı istedi." dedi biri.
"Ver o mektubu bana! Bir göz gezdirelim." dedi Prens'i canlandıran Beomgyu ve mektubu alıp okumaya başladı oyun gereği.
Gözleri fal taşı gibi açıldı Beomgyu'nun, mektubun böyle olmaması gerektiğini fark etti.
Altında da Soobin'in adı değil Romeo yazması gerekiyordu zaten.
Repliği bölerek telaşla Soobin'in yanına gitti. Herkes şaşırmıştı bu hareketine ama seyirciler hala bunun oyunla bir ilgisi olduğunu düşünüyordu.
"SOOBİN BENI DUYUYOR MUSUN?" diye bağırdı arkadaşını sarsarak.
Jisu yavaşça gözlerini açıp yattığı yerden kalktı ve olanları anlamaya çalıştı.
"Ne oldu Beomgyu?" dedi Yeji telaşla.
"SOOBİN!" diyebildi Beom sadece korku dolu sesiyle.
Jisu'nun gözü Beomgyu'nun yere attığı mektubu okuyan Yeonjun ve Kai'ye takıldı.
Yavaşça kalkıp yanlarına gitti ve mektubu ellerinden aldı Jisu.
Yeonjun herkese olanları açıklamaya çalışırken bağırışlar ve telaşlı sesler eşliğinde bu intihar mektubunu okudu Jisu.
"Sevdiğim kişilerin hastane odalarındaki gürültülü ve korkunç hissettiren ölümlerini gördüm...
Hiç biri benim istediğim ölüm şekli değil diye düşündüm...
Ve okumakta olduğum bölümde gerçekten iyi bir oyunculuk sergilemek istedim...
Oldukça gerçekçi oynadım öyle değil mi?
Seyircilerin beğenmesini umuyorum çünkü benim belki ilk değil ama son tiyatro gösterim
Ve partnerimden de özür dilemek istiyorum...
Özür dilerim Choi Jisu...
Sen belki beni ve yaşadıklarımızı hatırlamıyorsun ama yine de teşekkür ederim sana..
Son olarak sana birşey demek istiyorum gitmeden önce...
İyi geceler Julia :)"
Genç kız süzülen göz yaşları arasından konuştu sessizce.
"Hatırladım Binnie,geçte olsa hatırladım ama şimdi sana kızıyorum neden söylemedin bana... Neden karşıma geçip "İşte geldim söz verdiğim gibi" diyemedin bana şimdi kızıyorum sana..."
Kafasını kaldırıp sedyede yatırılmış götürülen onlari kaderin ayırdığı çocukluk aşkına baktı ve son bir cümle döküldü dudaklarından...
"Binlerce kez beter olsun gece senin ışığın yoksa"
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blue - soolia [✔️]
Teen Fictionmini fic [✔️] "Sevdiğim kişilerin hastane odalarındaki gürültülü ve korkunç hissettiren ölümlerini gördüm... Hiç biri benim istediğim ölüm şekli değil diye düşündüm..." ☆idolleri tanimayanlar da okuyabilir!