𖥸

17 2 0
                                    

Ellerini dizlerinin üzerine yavaşça bıraktı, her gün su gibi akıp giden zaman ne hikmetse geçmek bilmiyordu. İstasyonda ki tüm vagonlar hızlıca ayrılırken derin bir nefes aldı şimdiye kadar burada olması gerekmez miydi! Kandırılmış mıydı yoksa.. ihtimal verdiği şeyden utandı o biçimli yazı onun değil de kimindi, peki kaç kişi en sevdiği çikolatanın portakallı olduğunu bilirdi, muhtemelen kimse o zaman dedi, kesinlikle o. Başka bir ihtimal veremiyordu kendi fikirleriyle çelişkiye düşüyor başka ihtimallerin kafasında yer etmesine sebebiyet verdiği için kendinden nefret ediyor ayıplıyordu, toz konduramıyordu işte. Sanki o, o kadar mükemmeldi ki...

Kuru dudaklarından kopup giden sıcacık nefesi ince bir çizgi misali uzayıp dağıldı havada. Yavaşça geçen zamana nazaran hızlıca dolan gözleri ve acıyla sızlayan burnu birbiriyle yarışa tutuşmuşçasına hiddetlenirken yük treninin gıcırtılı sesi dalgınlığını kırdı. Üşüyen minik ellerini birbirine bağladı kasım ayının başlarıydı buz gibi esip giden hava tümden canını yakarken saatlerdir beklediği güneşinin gelmeyişi yıpratmıştı besbelli. Boş peron saat başı sebebiyle tekrar dolarken gözü kırmızı boya ile kocaman arızalı yazan 10.40 trenine kaydı ön tarafı paramparça haldeydi sanırım kaza olmuştu önce ki günlerde... Sıkıntıyla karışık bir iç çekti mektupta 09.40 treni ile kıyı şeridinde ki istasyonda olacağını dile getirmiş saat 11.00 olduğu halde ne bir ses ne de bir nefes vermişti. Umutları tümden kesilen kadın kırmızılaşan burnunu elleriyle kapatarak ısıtmaya çalıştı, daha minik bir çocukken bahçelerindeki duman ağacının altında ki hali geldi aklına, -akşam üstü annesiyle kavga etmişti neden ona çilekli değil de portakallı kek aldığı konusunda. Henüz sekiz yaşındaydı oldukça şen şakrak bir o kadar yaramaz.. akşam istediği olmadığı için yemek yememiş aç karna odasına gitmişti annesi tabağını hazırlayıp hasır tezgahın üstüne koydu gece de olsa gelip yiyeceğini biliyordu, evde herkes uyuyunca açlıktan gözüne uyku girmeyen minik, yavaş adımlarla mutfağa gitti tahmin ettiği gibi bir dilim portakallı kek ve akşam annesinin hazırladığı yemek hasır tezgahta duruyordu iştahlı bir biçimde tüm yemeğini yedi elinde ki portakallı keki hiç yemek istemiyordu, bir seferinde hastalandığında minnoş ninesi koca bir bardak portakal suyu sıkmıştı ve zorla içirmişti ama ağzında ki yaralardan ağlaya ağlaya içmiş ekşi olduğundan midesinin ağrıdığını hissetmişti. Şiş karnını tutarak ayın parlak ışığının göründüğü pencereye baktı tam elinde ki keki çöpe atıyordu ki bahçede ki siyah gri tüylü kedi dikkatini çekti sürgülü mutfak kapısını açtı eski kapı biraz gıcırdamıştı ama çıkar çıkmaz hemen kapattı ne de olsa anne babasını uyandırmak istemezdi değil mi? kedinin yanına yaklaştı hava soğuktu ekim neredeyse sona erecekti ve kış çok uzakta değildi bu sebepten kedi de üşümüş olmalı ki kızın bacaklarına dolandı kız yere çömeldi elinde ki keki kediye yedirmeye çalıştı, planı kedinin ondan uzaklaşması ile suya düşmüştü bıkkınlıkla kafasını kaldırdığı an karşı tarafta ki evin camında onu izleyen arkadaşını gördü arkadaşı buraya taşınalı 4-5 gün kadar olmuştu onların arkadaşlığı her ne kadar 4-5 günlük olsa da hayret verici bir şekilde çok iyi anlaşıyorlardı aynı ruh ikizi gibi.. Ai elleriyle ona bahçeye gelmesi için işaret veriyordu, oğlan ise elini bileğinin üzerine vurarak hayali bir saat ifade ediyor, çok geç anlamına getirmeye çalışıyordu. Kız sessizce mırıldandı -makoto çok korkaksın- ellerini göğsünde birleştirip küstüğünü belli eden Ai gözlerini oğlana dikti oğlan onu üzgün görmeye dayanamayınca, havada soğuk olduğundan kızın üşütecek olmasını hesaba katarak yatağında ki battaniyeyi çekip aldı. Yavaş ve sessiz adımlarla evden ayrıldı hızlıca kızın yanına geldi.
-Ai sen delirmişsin gecenin bu saatinde dışarı çıkmakta nedir? Ya annen baban görürse ne hesap vereceksin...
Kız oğlanı duymazlıktan gelircesine üfledi.
-Makoto portakallı kek yer misin?
-Ne?
-Baya portakallı kek yer misin işte! Lütfen ye sadık dostum.
Oğlan kızın bu tavrına güldü.
-Sen neden yemiyorsun? Hem portakal çok güzeldir, sevmiyormuş gibi bir halin var.
Ai portakalı sevmediğini ekşi olduğunu ,ninesinin zorla içirdiği gün ne kadar ağzının yandığını hatta bir keresinde kirpiyi sevmeye kalkıştığından daha acı verici olduğunu abarta abarta anlatmış, arkadaşı onun tatlılığı karşısında sessizce kıkırdayınca da -Makoto sen kötü bir arkadaş gibi davranmaya başladın-diye sitemler etmişti. Oğlan kızın elinde ki keki aldı diğer elinde ki battaniyeyi kıza verdi.
-Üşüteceksin sarıl ona.
Kız oğlanı kolundan tutup bahçenin -ona göre- en güzel olan duman ağacının altına çekti ikisi de çimenlerin üstüne oturdu kız battaniyeyi ikisinin üzerine örttü.
-Kış geliyor..
Oğlan kafasını olumlu anlamda salladı, ellerini kızın burnuna götürerek ısıtmaya çalıştı
-Burnun soğuktan kıpkırmızı olmuş delisin sen!
Kız huysuzca kıpırdayıp oğlanın elini yitti.
-Hiçte bile üşümüyorum ki hem sensin deli!
Oğlan pes edercesine ona dönerek elinde ki keki ikiye böldü ve kıza uzattı dakikalar önce kızın portakal sevmemesini konuşmuşlardı, kız acaba beni anlamak istemiyor mu diye düşündü.
-Ai kek sadece portakaldan oluşmuyor sevgili dostum, içinde bolca da şeker var süt var hem portakallar hep ekşi olmaz ki tatlıları da vardır, beni kırmayacaksın değil mi?
Kız isteksizce keki aldı nedense bazı şeyleri Makoto söylediği zaman yapacağı tutuyordu.
-Sırf sen dedin diye yiyorum yoksa koca dünya bir araya gelse yemem biliyorsun değil mi?
Oğlan gülümseyerek başını evet anlamında salladı. Kız kekten ufak bir ısırık aldı bulut gibi kek ağızında şekerli ve mis gibi ferah bir portakal tadı bırakınca gözleri fal taşı misali açıldı hızla kafasını oğlana çevirdi beklentiyle gözlerine bakan oğlana.
-Makoto bu gerçekten inanılmaz! Keşke daha önceden yeseymişim.
-Sana güzel olduğunu söylemiştim, bundan sonra portakalı seveceğine adım kadar eminim ama unutma ki hayatın, her zaman güzel olmadığı gibi her portakalda her zaman tatlı olmayacaktır unutma tamam mı hem bir kerecik bir şey için insan önyargılı olmamalı değil mi?
Kız olumlu anlamda kafasını salladı ikisin de ellerinde ki kekler bitince ayaklandılar, birbirlerine iyi rüyalar diledikten sonra kız sürgülü kapıyı açmaya çalıştı ama açılmıyordu sorunu neydi şimdi gece gece! Oğlan kapının açılmadığını fark edince bu gece için kendi evine gidebileceğini söyledi kız anne babası uyansın istemiyordu çünkü çok kızardı, sabah erkenden çıkmış gibi yapardı ama gece gece olmazdı, o sebeptendir ki oğlanın teklifini kabul etti iki minik o gece hayatlarının aksiyonunu yaşamıştı...-

Portakallar ᰔ one shot✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin