2~0

100 7 0
                                    

Yürüyorum hırçın damlalar tenimi yırtmak istercesine çarpıp düşerken. Üzerimde sadece bir tişört ve pantolon fakat içimdeki yangın o kadar büyük ki üşümüyorum bile. Soruyorum kendime bunlar neden yanlış?

Neden kendimden yaşça fazla büyük bir adama aşığım?

Neden o adamın evli olması duygularıma gem vurmamı sağlayamadı?

Ben neden evli bir adama sahte bir hesap üzerinden aşkımı ilan edecek kadar ileri gittim?

Nasıl yaptım bunu? Buna nasıl cüret edebildim?

Onu sevmem yanlış fakat bu neden bana doğru geliyor?

Arabalar bile geçmezken yolun ortasında aylak aylak yürüyor ve yağmur göz yaşlarımı gizliyor diye ona teşekkürlerimi iletiyordum. Bir araba tam arkamda sertçe frene basarken, ezilmek bile umurumda değildi. Soruyorum kendime nasıl bu kadar dağılabildim?

Omuzlarıma atılan bir ceketle hızla beni durduran bedene baktım. Joseph; aşkından öldüğüm adam.

"Böyle devam edersen zatürre olman kaçınılmaz."

Kolumdan tutup beni arabaya sürüklediği esnada kolumu kurtarmaya çalıştım.

"Beni neden düşünüyorsun?!"

"Çünkü benim yüzümden bu haldesin."

Hayal kırıklığı kalbimin üzerine öküz gibi çökerken kafamı iki yana salladım. Belki de vicdan azabı çekiyordu, beni düşünmesinin benimle zerre ilgisi yoktu. "Seninle gelirsem bu konunun kapanacağının ve benden uzak duracağının garantisini verebilir misin?"

İlk önce ağzı açılıp kapandı. Sonra da bir şey demeden zorla arabaya binmemi sağladı. Kendi de sürücü koltuğuna geçtiği anda kapıları kilitlemesi somurtmamı sağladı.

Aşık olduğum ve her şey böyle yıkıldığı an köşe bucak kaçmaya çalıştığım adamla aynı arabadayım ve kapılar kilitli. Harika, cidden.

Göz yaşlarımı tutmaya çalışırken bu duygularla yanında duramayacağımı anladım. Dikiz aynasından görünen arka koltuktaki viskilerden birisini aldım. Kafama diktiğim anda şişenin elimden çekildiğini hissettim.

"Oldukça serttir, içmen doğru değil."

Ona gözlerimi devirip arkadan bir tane aldım. Şu an bana karışamazdı.

Her yudumla vücudumun biraz daha uyuştuğunu hissederken dudaklarımdan belli belirsiz bir kıkırtı çıktı ve radyoyu açtım. Sevdiğim bir şarkıyı ararken "LP When We're High" şarkısına denk gelmemle gözlerim bir çocuk edasıyla ışıldadı.

"Kapıları aç" dedim heyecanla. Bana tereddütle bakan adamla iç çektim ve kendim açtım kapıları. Zaten sırıksıklam olan bedenim tekrar yağmurla buluşurken hızla arabadan inen adamın yanına gittim.

Elimi uzattım, "Bir dansı çok görmez misiniz bayım?" dedim gülümseyerek.

O anda öyle bir kahkaha attı ki. Elimi çeneme dayayıp hayran hayrran seyrettim onu. "Kafam da uçmuş gibi sanki."

"Gibisi fazla kalır" ve belimden tutup kendine çekince boşta kalan ellerimiz birbirini bulmuştu çok geçmeden. Biraz deliydik sanırım. Kim bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında ölmeyi göze alarak deliler giibi dans eder ki?

Kafamı yasladığım omzundan kaldırınca gözlerimiz buluştu.

"When we're high, oh my god you blowe my mind."

Şarkı yağmur damlalarına  uyum sağlarken yüzlerimiz arasındaki mesafeyi kapatıp dudaklarını dudaklarımla buluşturmasıyla tutkulu bir öpüşme bizi karşıladı. Böyle öpecekse beni, her gün sarhoş olur, başına bela olurdum.



 Böyle öpecekse beni, her gün sarhoş olur, başına bela olurdum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BLOWE MY MİND~ Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin