√ 2.BÖLÜM √

40 6 0
                                    

   Arkadaşlar oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Lütfen.....
İyi okumalar:-)

Genç adam evinin olduğu mahalleye gelmişti sonunda. Aklında hala o kız vardı. Onun gülüşü, kaya gri gibi gözleri, saçının rüzgarda dans edişi ve ona bakışı..... Yol boyunca adını tekrar edip durmuştu. 'Hazal' dedi kendi kendine mırıldanarak.

   Eski bir mahalleydi burası. Bayağı eski....  Yiğit' in çocukluğu bu yollarda top koşuşturarak geçmemişti. Onun yaşamı fazlasıyla basitti.....   Çocukluğu, un çuvallarının arasında, egzoz dumanlı bir hava sahasında ve üzerinden hiç çıkmayan yağ lekelerinden oluşan paçavralarla geçmişti. Ama genç adam hayatından memnundu.... Sadece bir şeye üzülüyordu..... Üniversiteye gidememişti..... Kazanamadığından değildi...... Babası göndermemişti...... Lise terkti genç adam.... Daha doğrusu terk edilmeye mahkum bırakılmıştı. Bunun eksikliğini her zaman duyacağı için, ailesinden gizli  sınava çalışıyordu, üniversiteyi kazanmak için. Babası öğrenir diye çok korkuyordu genç adam. Bu onun için felaket olurdu....

  ''Yiğit abi topu atsana!'' dedi kumral bir çocuk. Bir elini beline koymuş, boşta kalan elinide   kahverengi gözlerini güneşten korunmak içi siper etmişti.  Üstü başı toz içinde kalmıştı afacanın. Yanaklarıda sıcaktan al al olmuştu.

Yiğit, topu eline alıp, mahalle çocuklarından oluşan kalabalığa doğru ağır adımlarla ilerlemeye başladı. Çocuklar, merakla genç adamı izliyorlardı. Öğlen olmuş, hava biraz daha ısınmıştı.  Yinede bu afacanların keyfi yerinde görünüyordu.

Genç adam kalabalıkla arasındaki mesafeyi yok etmişti şimdi.

''Bir şartla...'' dedi genç adam. Hâlindan memnun görünüyordu. Çocuklar önce merakla birbirlerine bakıştılar. İçlerinden seçtikleri konuşmacı, minik ellerini beline koyarak, başını yukarı kaldırdı. Genç adamın boyu onlardan katbe kat uzundu sonuçta.

'' Neymiş şartın bakalım.'' dedi çocuk yaşına göre büyük bir ses tonuyla konuşarak. Yiğit, elindeki topu ayağına koydu. Afacanlar pür dikkat genç adamı izliyorlardı.

'' Oyuna beni de alırsanız.''dedi Yiğit gülümseyerek. Çocukların hayır diyemeyeceğini biliyordu. Bal rengi gözlerini çocuklara yöneltmiş, cevabı bekliyordu.

Çocuklar birbirine bakıp gülüştüler. Komiklerine  gitmişti genç adamın şartı. Kalabalık hep bir ağızdan ' Alındın.' dedi. Seviyordu Yiğit top oynamayı. Belki de yaşayamadığı çocukluğunu yaşamak istiyordu. Kim bilebilirdi ki....

Ali, endişeyle Yiğit' in  beyaz boyalı, yıpranmış evinden çıktı. Evde yoktu Yiğit, merak etmişti. Ailesinin, Aliyle aynı duyguları yaşadıkları pek söylenemezdi. Telefonda bir çığlık sesi gelmişti. Bu daha fazla endişelenmesini sağlamıştı. Genç adam, aklına kötü şeyler getirmek istemiyordu. Saatine baktı. Öğlen olmuştu ve Yiğit yoktu 'Nerede bu çocuk. Telefonu da kapalı. Ah be Yiğit! Yine ne işler açtın başına acaba. Rahat durmaz ki....' dedi delikanlı yeni traş ettiği suratını endişeyle sıvazlayarak. Dalgın dalgın yürümeye başladı genç adam.

Bir takım sesler geliyordu Ali' nin kulağına. Mahalledeki çocukların sesiydi. Aldırış etmedi.' Bu sıcakta top oynamak ha delilik 'dedi delikanlı kendi kendine. Kaldırımda oturup, kitap okuyan bir çocuk ilişti gözüne. Kim olduğunu anlamak için, çocuğun yanına biraz daha yaklaşmaya karar verdi. Hasandı bu! Çok severdi bu çocuğu. Yavaşça yanına yaklaştı. Hasan, Ali' yi görünce  kocaman gülümsedi. Öndeki iki dişi düşmüştü ufaklığın.

Gönül KuşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin