Sezin'le ayrılmalarının üzerinden yarım gün bile geçmemişken Utku kendini Saffet'e yazıp yazmamak konusunda sorgularken buldu. Telefonunu on sekizinci kez alıp Saffet'in sohbetine girdiğinde gergin hissediyordu. "Onca söz söyledik amına koyim ya." dedi sıkıntıyla. Şimdi hangi yüzle yazabilirdi ki?
Yazsa da Saffet ona dönecek miydi ki? Saffet gururlu bi insandı. Kesin dönmezdi. Hem Utku'nun kendisi için bir anlam ifade etmediğini de bizzat söylemişti. Aralarını düzeltmek için gururunu ayakları altına alması için bir sebep yoktu.
Ayağa kalkıp salonda oturan anne ve babasının yanına gitti. Sıkıntıya düşmüş kalbi küt küt atıyordu. Bir de Sezin mevzusunu ailesine anlatması lazımdı. Onu arada çıkarmak istiyordu.
Tekli koltuğa oturup televizyonda oynayan filme baktı birkaç saniye. Tırnağının kenarındaki eti ısırdı. "Sezin'le ayrıldık." diye mırıldandığında ikilinin bakışları ona dönmüştü.
"Barışırsınız." dedi babası çok da ilgilenmeden.
"Neden?" diye ilgiyle soran annesi oldu. Her ayrılıklarında sabırla Utku'yu dinlerdi.
"Olmuyordu ya." dedi sadece. Annesi birkaç saniye oğluna baktı. Üzgün gözükmemesi dikkatinden kaçmamıştı.
"Olmuyorsa zorlamak olmaz." diye mırıldandı sadece. Sezin'i severdi, iyi kızdı. İlişkilerinin bitmesine bir şey diyemezdi tabii ki.
"Peki sence ayrıldıktan sonra pişman olursam yazmalı mıyım?" diye sorduğunda annesi birkaç saniye düşünmüştü. Tabii o cevabı Sezin'e göre verecekti. Utku ise bambaşka bir niyetle sormuştu.
"Ben her zaman kalbinin sesini dinlemeni tavsiye ederim oğlum." diye mırıldandı annesi. "Gönül işlerinde mantık olmaz. Ben hiç aramadım." deyip babasına baktı tebessümle. Birkaç saniyeliğina odadaki üçlü tatlıca gülümsemişti.
"Sevmediğin kimseyi oyalamak da olmaz ama." diye tavsiyede bulunan babası oldu. "Kalıcı olmak niyetinde değilsen onun hayatına kalıcı olan birisinin girmesine fırsat ver." Babasının verdiği tavsiye Sezin konusunda çok doğruydu. Ama Utku bu soruyu onu düşünerek sormamıştı.
"Şurada sınava kaç ay kaldı, dikkatini dağıtacak bir şeyle uğraşma artık. Derslerine odaklan." Annesi konuyu yine ders çalışmaya bağladığında her zamanki gibi içini açtığına pişman olmuştu. Sesini çıkarmadı. Hep aynı muhabbetti. Utku'nun amacı hiçbir zaman sınavda derece yapmak olmamıştı. Hayatın 18 yaşında girdiğin saçma sapan bir sınava bağlı olmadığını önemli olanın insan ilişkilerini iyi tutmak olduğunu düşünüyordu. Bu zamana kadar da hep bunun faydasını görmüştü.
"Derslerim gayet iyi." diye soğuk bir sesle cevap verdikten sonra ayağa kalkıp odasına gitti. Şaşırtıcı bir şekilde arkasından bir laf duymamıştı.
Telefonunu eline aldığında bu kez Sezin'e yakınamayacağını fark etmek onu boşluğa düşürdü. Kafası attığında Sezin'e yazmak onun için bir rutindi. Sezin bazen onu teselli eder bazense eften püften bir sebep bulup tartışma çıkararak kafasını dağıtırdı.
Artık Sezin bir ihtimal olmamalıydı.
Emre'yi düşündü ama akşamım sekiznde erkenden uyuyacağını söyleyip internetini kapatmıştı. Ne uykusuysa bu diye düşünse de bir şey dememişti. Şahin'e yazdı ama Şahin mesajlara 15 saat sonra dönen bir tipti. Genel olarak telefona değil de bilgisayara bakardı. Sürekli çevrimiçi görünüp azar yememek için de webden girmezdi.
Sezin'in şu an Melek'le olduğunu bildiğinden Melek'e de hiç yazası gelmemişti.
"Saffet olsaydı anında dönerdi bana." diye kendi kendine mırıldandığında ona yazma fikrine daha sıcak bakmıştı şimdi. Bu kez kesin bir niyetle Saffet'e yazmak amacıyla girdi sohbete. Sohbet edip kafasını dağıtmak istiyordu sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA (GAY)
Teen FictionHornette karşılaşan aynı okuldaki seküler temsilci ve ülkücüler reisi.