yedi.

4.4K 129 96
                                    

bana hayatın o kadar da zor olmadığını söylemiştin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


bana hayatın o kadar da zor olmadığını söylemiştin



Yalnız, huysuz ve kimsesiz.
Bartın'ın yanından ayrıldığım dakika hissettiklerim bunlardı. Günler geçtikçe ben Bartın'ı sahipleniyordum. Bu beni korkutuyordu. Hem kendimden hemde Bartın'dan nefret etmeme sebep oluyordu. Belki ben hastaydım.

Veya yalnız.

Birine, ufak bir ilgiye ihtiyacım vardı ve Bartın bu boktan yerden birden çıkıp bunları bana vermişti. İki üç etkileyici cümlesiyle bana sahip olmuştu. Belki henüz bedenime sahip değildi ama ruhuma kesinlikle sahipti.
















"Dün gece bir türlü susmadın." Sera anlamaz bakışlarla Burhan'a döndü. "Ne? Köpek sesini mi duydun?" 

"Oh... Senin havladığını sanmıştım."

"Geri zekalı, neden havlayayım?"

Bu ikiliyi çekmek bi süreden sonra zorlaşıyordu. "Yani siz ikiniz burada mı yaşıyorsunuz?"  Sera omuz silkti. "Buradaki herkes burada yaşar."    "Senin dışında." Burhan ekledi.

"Yani Bartın'da burada kalıyor?"

"Tabii ki. Sonuçta zaten sokak onun. Başka nerede kalacak?"

O an istediğim tek şey sokakta nerede kaldığını öğrenmekti. Belki uyuyamadığım bir gece pencereden kaçıp ona giderdim. Sadece onu istiyordum. Onun derimin altında, iliklerimin içinde yaşamasını istiyordum.

Ve ben yaşadığım o kadar travmaya rağmen ilk defa delirdiğimi hissettim.











"Bak bunu yapmamış olmamız gerekiyor ama seni kırmak istemiyorum. Nereden öğrendiğini sorarsa asla bizi söylemiyorsun. Anlaştık?"
Gözlerimi devirip onu ittim. "Tamam. Artık gidecek misin? Zili çalacağım."

Burhan ve Sera hızlıca merdivenlerden inip apartmandan çıktılar. Zile bastım.

Ayak sesleri kapıya yaklaştı. Sesler yaklaştıkça ben yumruklarımı sıktım. Ve kapı açıldı.

"Çağla?"

"Merhaba. Sadece Burhan ve Sera'dan çok sıkıldım ve bu havalı evin senin olabileceğini düşündüm sonuçta altında bar olmayan tek ev."

Ve o an dank etti! Oturup sigara içtiğim apartman önü Bartın'ındı o yüzden burada karşılaşmıştık.

İçeri geçmem için kapıdan çekildi. Bende içeri geçtim.

Apartmanların eski dış görümüne rağmen içleri baya iyiydi. Bartın'ın estetik anlayışına bir kere daha saygı duydum. Salona geçtik.

"Bana kimi hatırlatıyorsun biliyor musun?
American Beauty'den Angela'yı. Monoton bir hayat seni melankoliye sürüklüyor. Bu yüzden dönüp dolaşıp yine bana geliyorsun." Bu herifin şu zamana kadar ağzından tek kelime yanlış çıkmamıştı ve şimdi yine doğruları tükürüyordu.

Oturduğu çift kişilik koltukta yanına oturacağıma bu sefer kucağına oturdum. Artık ondan uzak olmaktan çok sıkılmıştım. Onu en yakınımda hissetmek istiyordum.

Elleri belime dolandı ve beni sıkıca sardı. Başımı omzuna yatırdım. "Peki sende Lester gibi yalnızlık çekiyor musun?" American Beauty'de ki adamdı Lester. Karısıyla evliliği ve öz kızıyla ilişkisi kötüydü bu da onu yalnızlığa itmişti ta ki karşısına kızının en yakın arkadaşı biricik Angela çıkana kadar.

"Hayır Lo. Suç ve Ceza'dan bahsettiğimiz günü hatırlıyor musun? Ben Raskolnikov gibi suçluluk duygusunun altında eziliyorum. Böyle küçük birinin beni bu kadar kendine çekmesi kendimi suçlu hissettiriyor. Gençsin, güzelsin, safsın,daha önünde çok yol var. Birde bana bak. İnsanların girmeye bile korktuğu bir sokağı işletip aklının alamayacağı illegal işlerle uğraşıyorum. İkimiz farklı yollardayız ama ben sana bakmadan duramıyorum. "

Kafamı omzundan kaldırıp dudaklarına yapıştım. Günlerdir tek yapmak istediğim buydu. Genç olmak istemiyordum ben sadece onun olmak istiyordum. Bir eli hâlâ belimdeyken diğer eliyle kafamın arkasını tutup beni daha da kendine çekti. Aramızda mesafe yoktu ama bu yinede bize uzak geliyordu birbirimizin içinde olmaya ihtiyacımız vardı.

Başta yavaş giden öpüşmemiz araya dillerin girmesiyle hızlandı. Temasımız hızlandıkça ben gerçekten yaşıyormuş gibi hissettim.

Elleri belimde, kalçamda ve göğüslerimde dolaştı.
Bir süre sonra ise yavaşladı. Bütünleşmiş dudaklarımızı ayırdık.
Ben aşık olmuştum. Eve gittiğim gibi yapacağım ilk şey iç çamaşırlarıma Bartın'ın ismini yazmak olacaktı.

"Bu gece sende kalabilir miyim?" Mavi gözlerine bakarak sordum. Kafamı okşadı. "Sormana gerek yok."  Beni kucağından indirip koltuğa koydu ve mutfağa ilerledi. Ondan bir metre bile uzak kalmak istemiyordum hemen kalkıp peşinden gittim. "Ne yapıyorsun?"    "Tavuk, yer misin?"  Ne yaparsan yerim. "Evet."  Mutfak önlüğünü beline bağladı.
"Ben de yardım etmek istiyorum."     "Hayır. İşime karışılmasından haz etmem."  Beni belimden kaldırıp tezgaha oturttu. Gitmemesi için bacaklarımı kalçasına doladım. Bartın iri yarı, uzun bir adamdı; istese tek kavrayışıyla kemiklerimi rahatça kırabilirdi. Ve onun bu akıl almaz gücü beni ona daha çok çekiyordu. Hasta mıydım? Belki. Ama beni sevebileceği en hasta, iğrenç şekilde sevmesini istiyordum. Çenemi kavrayıp sıktı. "Bana o iri, masum gözlerinle bakmayı bırak. Dikkatimi dağıtıyorsun. Şimdi uslu bir kız ol ve burada ben işimi bitirene kadar sessizce otur." Kafamı sallamamla çenemde ki baskı son buldu. Tavuk göğsünü çıkartıp kesmeye başladı.

___________________________

Bartın'ın istedigim kadar badass  ve korkunc olmadıgını fark ettım, o yüzden kitap sarmadı beni su an. Daha iri, korkunç, soguk, siddete meyilli bi erkek karakter istedigimi fark ettim. Yeni kitaba mı baslasam

Ukde || Daddy IssuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin